23🌿

152 54 7
                                    

Jungkook'un ağlayarak ve Jimin'inde üzgün olarak uyuduğu, yıldızlı bir geceden uyandılar.

Jungkook için etraf hala buğulu ve baş döndürücüydü. Jimin'inse hem kendi için hemde Jungkook için üzüldüğü başka bir gündü.

Jungkook Jimin'e bir şey demeden yataktan kalkıp banyoya gitti. Ağlayarak uyuduğundan gözleri kızarıktı. Yüzünü yıkadı ve uzamaya başlayan saçlarını arkadan topladı.

Kapıyı açar açmaz hemen karşısında dikilip ona gülümseyen Jimin'e baktı.

Kısa süreliğinede olsa düşündü. Hala nasıl mükemmel bir şekilde gülümseyebiliyordu? Jungkook cesur olduğunu ve sorununda cevabının bu olduğunu düşündü.

O da gülümsemeye çalıştı. Jimin Jungkook'un ellerini tutup odanın içerisinde dönmeye başladı. Çok geçmeden hızlandılar ve kahkaha sesleri açık camdan taşmaya başladı. Gözlerini bir saniye birbirlerinden çekmediler. Ve Jungkook o an tüm hüzünün çekildiğini hissetti...

Sonunda durduklarında bir kaç saniye bekleyip yere oturdular.

"Bugün hava kapalı Jungkook. Yağmur yağarsa dışarı çıkabilir miyiz? Yağmur da seninle yürümek istiyorum."

Jungkook'un düşüncesi, bağışıklık sistemi tamamen çöken Jimin'in bundan kötü etkilenebilecek olmasıydı.

"Namjoon hyungla bunu bir konuşalım. Sonra saatlerce yürüyebiliriz."

Jimin kendisi için endişelendiğini anlayabilmişti. Ve onay vermek için baş salladı.

Jungkook Jimin'in elinden tutup yerden kaldırdı. Mutfağa gittiklerini anlamıştı Jimin. Aç olduğunu hissedemiyordu, yemek yemek bu yüzden zorlaşmıştı onun için. Tok olduğunu bilip zorla yemek yemek gibiydi.

Masaya oturdu Jimin. Jungkook'ta tezgaha yaslanıp onu izledi.

"Bugün ne yemek istersin?"

Hiçbir şey demek istemişti Jimin.

"Bana fark etmez. Pek aç değilim."

Jungkook yiyemediğini biliyordu. Bu yüzden yemesi için zorlamayacaktı.

"Tamam ben bir şeyler hazırlarım."

Jimin onun böyle anlayışlı olmasına hayrandı. Masadan kalkıp balkona, Lavinia'larının yanına gitti.

Sanarsa en sevdiği aktivite Jungkookla vakit geçirmekten sonra Lavinia'larına bakmaktı. Bu yüzden bir sorumluluk gibi değilde mutlu olduğu için bu işi yapıyordu.

Lavinialarına her zaman ki kelimelerini döktü dudaklarından yapraklarına kadar.

"Beni aratmayacak."

Her birine gerekli suyu verdi ve balkonun camından dışarıyı izlemeye başladı.

Sokakta koşan yağmurluklu bir çocuk dışında kimse yoktu. Elinde, su dolu şeffaf bir poşette sarı bir japon balığı tutuyordu.

"Birazdan yağmur başlayacak Blanca. Bende senin gibi ıslak olacağım."

Jimin sadece küçük çocuğun dediklerine gülümsedi.

..................

Şemsiyesiz, hafif çiseleyen yağmurun altında yürüyorlardı.

"Joonie dışarı çıkmam için ne dedi?"

"İstediklerini yapması için onu özgür bırakmalıyız dedi."

Herkes biliyordu ki soğuk hava ona iyi gelmese bile sonucu değiştirmezdi.

Jungkook elini cebinden çıkarıp parmaklarını Jimin'inkilere kenetledi. Nefesi kesiliyor gibi hissetmişti Jimin yada ayakları yere basmıyor gibi.

Kenetli olan ellerini yeniden kendi cebine koydu.

Yağmur gittikçe artmaya başlamıştı ama kesinlikle umursadıkları son şey bile değildi.

"Hayatında en mutlu olduğun zamanlar hangileriydi Jungkook?"

"Birisi bu Jimin. Ve diğerleri de seninle olduğum hergün."

Jungkook duraksayıp Jimin'e doğru döndü.

"Senden ve lavinialarından çok hoşlanıyorum Jimin."

Jimin gülümseyip gökyüzüne baktı. Yağmur damlaları yüzlerine, saçlarına akın ediyordu. Üzerlerinde kuru neredeyse hiçbir şey yoktu.

Biraz daha Jungkook'a yaklaşarak yüzünün her kısmında gözlerini gezdirdi.

Boynuna yaklaşıp dudaklarıyla küçük bir kelebek öpücüğü kondurdu. Kafasını Jungkook'un boynuna iyice yasladı ve ellerini ayırıp Jungkook'un beline sardı.

"Bana bu şehiri, bu hastalığı ve son günlerimi sevdirdin."

Jungkook vedalaşıyorlarmış gibi sıkıca sarıldı ona.

Ama onlar asla vedalaşmamıştı.

Biliyorlardı ki birbirine kenetli bir çift kalp ve ruh vardı. Bedenlerin sadece bu dünya için verilen bir nimet olduğunu bilmeyen var mıydı ki?

Nihayetinde Jimin ve sevgili doktoru bunu biliyordu.

Lavinia [JİKOOK]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin