13🌿

275 108 10
                                    

Bakıp bakmamak konusunda pek kararsızdım. Ayrıca bakmak hakkımda değildi merak etsemde. Jimin bana söyler diye düşündüm.

Anahtarı eski yerine koyup evden çıktım. Merdivenlerden indiğimde Jiminde kapımda beni bekliyordu.

Binadan çıktık. Namjoon hyungun arabasını görünce yanına gidip kapıları açtım. Oturduktan sonra kemerleride taktık ve arabayı çalıştırdım. Araba alışana kadar beklememiz gerekiyordu. Çünkü Namjoon Hyung da pek sık kullanmazdı.

"Evini tarif et bana."

"Tamam doktor."

Gülümseyip el frenini çektim ve arabayı sürmeye başladım.

Evi ne çok uzak ne çok yakındı. Yolu anlatırken kıpır kıpırdı, belli belirsiz gülümsüyordu ve ben eve döndüğü için mutlu zannetmiştim. Başka türlü bir anlam verilemiyordu bu gülüşlerine.

Ve sonunda geldiğimizde öyle bir durgunlaştı ki yanlış yere gelme olasılığımızı düşündüm.

Arabadan indikten sonra kapıları kapattım.

Önümüzdeki bu iyi görünümlü binayı işaret edip;

"Burası değil mi?" diye sordum.

"Burası doktor."

Önden ilerledi, onu takip ettim. En üst katın ziline bastı. Kimse açmayınca zillerin hemen altında olan tuşlara sayılar girdi.

Kapı açılınca içeri girdik.

Kolumdan çekiştirip beni asansörün önüne getirdi. Düğmeye bastıktan sonra gelmesini bekledik. Yüzüme bakıp bir şeyler fısıldadı. Yüzüne "Ne" dercesine baktım. Anlaşılmamıştı söylediği.

Asansör geldi kapılarını açıp girdik.

"Biraz önce ne söylüyordun Jimin?"

"Sadece şarkı sözleri mırıldandım."

Önüme dönüp asansördeki aynadan ona baktım. Hala yüzü bana dönüktü.

"Yanağıma mı bakıyorsun Jimin?" dedim biraz gülerek.

Yüzünü çekip yere bakmaya başladı. Gülümsemem yüzümün heryerine yayılırken ona dönüp omuzlarından tuttum.

"Ruh haline ayak uydurmak o kadar zor ki Jimin."

Gülümseyip bakışlarını gözlerime çıkardı.

"Jungkook eve girdiğimiz zaman kimseyle konuşma ve direk beni takip et."

Sorgulamaya zamanım yokmuş gibi asansör durdu ve biz indik.

Katta 4-5 tane daire vardı. Jimin asansöre en yakın olan 34 numaralı kapıya ilerledi.

Geç açılan bina kapısına göre ilk vuruşumuzda açılan kapı garip gelmişti. Kapıda benimle hemen hemen aynı yaşta genç bir çocuk vardı.

Dikkat etmeyip doğruca Jimin'i takip ettim. Odası olduğunu düşündüğüm kapıdan içeri girdiğimizde kapıyı çabucak ardımdan kapattı.

Oda beklediğimin üzerinde daha ağır Lavinia kokuyordu. Sebebi ise odanın heryerinde olmalarıydı.

Odada ki eşyaların geneli pembe ağırlıklı ve hafif mavi renklerin karışımından oluşuyordu.

"Jungkook önce kıyafetlerimi ve diğer eşyalarımı indirelim. Laviniaları teker teker indireceğiz."

"Oda da nerden baksan 40 tane saksı var Jimin. Kardeşinde yardım etse..."

"O camdan aşağı atıp tutmamızı bekleyecek kadar düşüncesiz. Onun dokunmasını istemiyorum."

"Peki." dedim. Gerçektende işimiz çabuk biter diye düşünmüştüm. Biraz sürecek gibi.

Vakit kaybetmeden dolabından çıkardığı bavula kıyafetlerini koydu.

Hep pembe giyiniyor diye düşünsemde siyah ve beyaz hariç her renk kıyafeti vardı.

Ayakkabılarını ve kişisel eşyalarını da yerleştirip kapattı bavulu.

Lila rengi bir sırt çantasının içerisine çalışma masasındaki okunmayı bekleyen ve belkide çoktan okunan kitapları, kalemlerini ve birkaç küçük defter koydu.

Elinden bavulu ve sırt çantasını aldım.

"Sen daha yorulma ben hemen arabaya yerleştirip geliyorum." dedim.

Dışkapıya kadar beni takip etti ve kapıyı örttü.

Asansöre binip giriş katta indim ve arabanın yanına gittim. Bagajı açıp yerleştirdim. Lavinia'ların çoğu için yer vardı Tanrı'ya şükür.

Bina kapısına gelince ilk geldiğimizde bastığı zile bastım. Kapı açıldı ve bu katta olan asansöre bindim vakit kaybetmeden.

Tekrar inip 34 numaralı kapıya geldim. Gittiğimden beri sanki beni bekleyen Jimin ben daha kapıyı vurmadan açmıştı.

Yeniden odasına girdik ve ne kadar saksı alabiliyorsak kucaklarımıza sığdırıp, arabanın yanına indirmeye başladık.

Lavinia [JİKOOK]Where stories live. Discover now