1.6 | Her Zaman Birlikte Olacağız

30 5 42
                                    

Soohee dans pratiği bittikten sonra yorgunlukla yere oturdu ve sırtını duvara yasladı. Kendine kızgındı ve tabii Jonghyun'a da kızgındı. Dooyoung dün, kendisiyle hiç konuşmamıştı ve pijama partisini iptal etmişlerdi. Alex de Soohee'nin ani karar değişikliği için kızmıştı tabii. Bugün de Dooyoung okula gelmemişti. Soohee, neden gelmediğini öğrenmek için derslerden sonra kendisini aramış ama meşgule atılmıştı. Dooyoung'un kendisine karşı böyle abartılı bir tavır sergilemesi sinirlerini daha da bozmuştu. Daha sonra dadısını aradığında genç kızın evde olmadığını, ormana yürüyüşe gittiğini öğrenmişti. Ofladı ve gözlerini yumdu.

"Ne oldu Soohee, bugün kendinde değilsin." Taemin'in sesini duyunca gözlerini araladı ve ona baktı. Jonghyun da hemen yanlarına oturmuştu.

"Evet, sorun nedir?" Genç kız, Jonghyun geldiğinde ona bağırmak istemişti ama sonra kendini tutmuştu. Genç adamın kendisine endişeyle baktığını görmek onu durdurmuştu.

"Dooyoung benimle hala konuşmuyor. Okula da gelmedi zaten. Evde değilmiş. Telefonu da açmıyor." Jonghyun dudak büktü ve Taemin'e baktı. Ardından tekrar Soohee'ye baktı.

"Partiniz iptal olduğu için mi?" Soohee başını salladı ve kollarını göğsünde bağladı.

"Evet. Bazen gerçekten beni öfkelendiriyor. Çok abartıyor şu küsme işini!" Taemin başını yana yatırdı ve dudak büktü.

"Jinki de bugün ona ulaşamamış. Ne kadar zor biri." Soohee başını salladı hafif sonra duraksadı ve Taemin'e baktı. Dooyoung'a kızgın olabilirdi ama onun hakkında böyle şeyler söylemelerini istemiyordu.

"Çok hassas biri ama kızmakta biraz haklı. Sonuçta hassas olduğunu biliyorum. Anlık öfkeyle hareket etmemeliydim." Jonghyun sessizce Soohee'yi dinliyordu. Kendini de hatalı hissetmiyor değildi ama Soohee'nin böyle üzgün olması canını sıkmıştı. Jinki de Soohee kadar üzgündü tabii. Birden aklına gelen fikirle ayağa kalktı.

"Hey, hadi kalkın! Çabuk!" Taemin ve Soohee anlam veremeyen bakışlarla ona baktığında güldü ve telefonunu cebinden çıkardı.

"O pijama partisi bu gece yapılacak ve biz de katılacağız!"

Dooyoung yürüyüşten döndükten sonra dadısıyla birlikte akşam yemeğini yemiş ardından pijamalarını giyip salona geçmişti. Bir süre televizyona bakınmış ardından sıkılıp televizyonu kapatmıştı. Şimdi de elindeki kitap ile bakışıyordu. Sıkılmıştı. Ofladı ve kitabı sehpaya bıraktı. O sırada kapı zili çalınca kaşları kalktı.

"Bu da kim böyle? Dadı, birini mi bekliyordun?" Dadısı da mutfaktan çıkıp Dooyoung'a bakmıştı.

"Hayır kızım, kapıyı açar mısın? Müsait değilim." Dooyoung başını sallayıp onu onayladığında dadısı mutfağa geçti. Dooyoung da kapıya gitti ve kapıyı açtı. Karşısıda pijama takımlarını giymiş arkadaşlarını görünce şaşkına uğramıştı.

"Sürpriiiiiiz!" İlk Soohee içeriye girmiş hemen Dooyoung'a sarılmıştı.

"Biz geldik! Bugün pijama partisi vardı, değil mi?" Ardından Alex de içeri girip iki kıza birden sarılmıştı.

"Çoktan hazırlanmışsın!" Dooyoung şaşkınca iki arkadaşına sarıldıktan sonra geri çekildi ve güldü.

"Gerçekten sürpriz oldu." Ardından Jinki, Jonghyun, Kibum, Minho ve Taemin'e baktı. "Siz de gelin lütfen. Bu elinizdekiler de ne?" Jonghyun ve Taemin hemen elindeki paketlerle içeriye girmişti.

"Aburcubursuz bir pijama partisi olmaz ya," demişti Jonghyun. Kibum da elindeki süs dolu paketi ona göstererek içeriye girmişti.

"Ve tabii evi de süslemeliyiz!" Dooyoung hayretle onlara bakıyordu. Minho da Jinki ile içeriye girip kapıyı kapatmıştı. Minho'nun elinde fotoğraf makinesi, Jinki'nin elinde ise bir yaş pasta kutusu duruyordu.

"En güzel anlarımızı da ölümsüzleştirmeliyiz, değil mi" demişti Minho elindeki makineyi göstererek. Jinki ise bir şey demeden sadece gülümsemişti. Dooyoung güldü ve arkadaşlarına sırayla baktı. Gözleri dolmuştu.

"Hadi içeriye geçin..."

"Çocuklar, hoş geldiniz. Her şey hazır, mutfakta. Artık kalanları size bırakıp odama geçiyorum." Dadısı da yanlarına geldiğinde Dooyoung şaşkınca dadısına baktı.

"Dadı, sen biliyor muydun?" Dadısı Dooyoung'a baktı ve güldü.

"Evet, arkadaşların sen eve gelmeden bana haber verdiler." Dooyoung arkadaşlarına baktıktan sonra dadısına baktı ve huysuz bir çocuk gibi kollarını göğsünde bağlayıp dudak büktü.

"Dadı, cidden sana inanamıyorum! Hiç çaktırmadın!" Ama sonra hemen gülmüştü. Dadısı kendileriyle vedalaşıp odasına geçtikten sonra çocuklar da salona geçip parti için hazırlanmaya başlamışlardı. Yaklaşık yarım saat sonra salon süslenmiş tüm yiyecek ve içecekler orta sehpaya konmuştu. Soohee ve Alex de evlerinden getirdikleri oyunları çantalarından çıkarmıştı. Dooyoung ise ayakta, gözleri dolu bir şekilde etrafı inceliyordu. Mutluydu.

"Vay canına, dadın gerçekten harika Dooyoung," dedi Kibum sehpada gözlerini gezdirirken. Jinki'nin bakışları Dooyoung'a kilitlenmişti. Genç kızın bu kadar duygusal olması... Derin bir nefes aldı, koltuktan kalktı ve yanına gidip elini koluna koydu.

"Dooyoung, iyi misin?" Ve Dooyoung birden ağlamaya başlamıştı. Jinki ise bu ani ağlamayla neye uğradığını şaşırmıştı. Soohee, Dooyoung ağladığında hemen yanına gitti ve ona sarıldı. Onun neden bu kadar duygusal davrandığının farkındaydı. Salondaki herkes ise sessizce onlara bakmıştı. Sonra hepsi birden iki kıza sarıldı.

"Hey hey, bu kadar duygusallık fazla ama! Biraz daha ağlarsanız ben de ağlamaya başlayacağım," dedi Jonghyun huysuzca. Kibum da kahkaha atmıştı.

"Ve ben de," demişti ağlamaklı sesiyle. Minho geri çekildi ve gülümsedi. Herkes sırayla çekildikten sonra Soohee onun yanaklarını sildi. Jinki ise genç kızın koluna girmişti ve kulağına eğilip fısıldamıştı.

"Unutma Dooyoung, her zaman birlikte olacağız."

Herkese selaaaaam!

Günün ikinci bölümü de geldi. Hehehe, bugün için kendime bir güzellik daha yapmak istedim. Neden olmasın, değil mi?

Aslında moralim bozuk ve yeni bir bölüm yazmak iyi gelir diye düşündüm. Duygusal bir bölüm T.T Eğlenceli kısmı gelecek bölüme kaldı~

Hepinize keyifli okumalar. Bolca yorum yapmayı ve bölümü yıldızlamayı unutmayın!

İyi geceler.

•School or Not!•Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang