0.5 | Kungfu Dooyoung

36 7 65
                                    

"Ya, in sırtımdan! Aaa, saçımı çekme!" Taemin sırtına çıkan Dooyoung'tan kurtulmaya çalışıyordu ancak Dooyoung kene gibi ona yapışmıştı. Çocukların hepsi onu çekmeye çalışsa da nafileydi. Soohee ofladı ve geriye çekildi.

"Dooyoung! Yeter bu kadar! Alt tarafı biraz su döktü üstüne ve o da kurudu!" Dooyoung, Soohee'ye baktı ve kaşlarını çattı.

"Yerinde dursaydın bunlar olmayacaktı!" Soohee ona göz devirdi. Minho ise Dooyoung'un boşluğundan yararlanarak onu belinden tuttu ve Taemin'in sırtından indirdi. Dooyoung çırpınmaya başlamıştı.

"Bırak beni seni zürafa kılıklı!" Minho güldü ve onu yere bıraktı.

"Oldu mu?" Dooyoung üstünü düzeltti ve kaşlarını çatarak ona baktı.

"Oldu!" Taemin ise acıyan saç köklerini ovuşturuyordu.

"Tanrım, resmen saçlarımı yoldu." Dooyoung ona baktı ve göz devirdi.

"Bir daha aynı şeyi yapmayı deneme! Hatta hepiniz benden uzak durun!" Herkes ona şaşkınca bakmaya başlamıştı. Soohee tam yanına gidecekti ki okul müdürünün uyarısı ile durdu.

"Ne oluyor burada?" Dooyoung müdüre baktı ve sinirle bağırdı.

"Hiçbir şey!" Daha sonra arkasında şaşkın yüzler bırakarak yemekhanenin çıkışına yürümeye başladı. Soohee ofladı. Arkasından yürüyeceği sırada Jonghyun onun omuzlarından tuttu ve durdurdu.

"Sen gitmiyorsun kıvırcık!" Müdür onlara baktı ve tek kaşını kaldırdı.

"Ne oluyor burada?" Jonghyun müdüre baktı ve şikayetine başladı.

"Bu kıvırcık benim telefonumu aldı!" Daha sonra elini Soohee'nin göğsünün üzerine koydu. "Ve telefonumu burada saklıyor!" Müdür Jonghyun'a şaşkınca bakmaya başladı. Soohee ise onun eline sertçe vurdu.

"Bana nasıl dokunursun?" Müdürleri de derhal araya girdi.

"Kim Jonghyun! Bu ne saygısızlık! Derhal odama geçiyorsun! Soohee sen de!"

Soohee müdürün odasına gitmeden hemen önce Jonghyun'un telefonunu vermişti. Şimdi ise ikisi de müdürün odasında azar işitiyordu ve cezalarını bekliyorlardı.

"Tanrım sanki Soohee ve Dooyoung yetmiyordu, bir de yenileri çıktı başıma." Soohee ukalaca gülümsedi ve başını yana yatırdı.

"Kimse bizim yerimizi tutamaz." Jonghyun onun bu dediğine göz devirmişti, müdürleri ise sinirden kızarmıştı.

"Tanrım bir de ukalalık yapıyor! Derhal çıkın odamdan ve bir daha sorun çıkarmayın!" Jonghyun hızla eğildi ve daha sonra odadan çıktı. Ceza almadığı için seviniyordu. Soohee'de arkasından çıktı ve ona sırıttı.

"Yırttın ha sapık Jonghyun!" Jonghyun ona baktı ve kaşlarını kaldırarak sırıttı. Ellerini ceplerine koyup ona yaklaştı ve yüzünü yüzüne yakınlaştırdı. Soohee bu anlık yakınlaşma ile afallamıştı ve bu Jonghyun'un daha çok sırıtmasına sebep olmuştu.

"Bu yaptığın yanına kalmayacak kıvırcık." Göz kırpıp geri çekildi ve gülerek yürümeye başladı. Arkasından bir adet afallamış Soohee bırakarak...

"Anladım." Dooyoung ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Telefonda annesi ve babası ile konuşuyordu. Annesi iç çekti ve bir süre ne diyeceğini düşündü.

"Tatlım, kızdın biliyorum ama maalesef... Sen de biliyorsun yoğunluğumuzu." Ardından babasının sesi gelmişti.

"Bebeğim en kısa zamanda gelmeye çalışacağız. Dadına da haber verdik." Dooyoung en sonunda kendini tutamamış ve ağlamaya başlamıştı.

"Ben sizin çocuğunuzum! Neden diğer anne babalar gibi değilsiniz? Neden işleriniz benden önce geliyor? Biliyor musunuz sizi hiç affetmeyeceğim!" Telefonunu hemen kapatıp cebine attı ve hıçkırdı. Anne ve babasına kırgındı. Dört yaşına kadar onlarla iş seyahatlerine gitmiş, dört yaşından sonra ise evde dadısı ile beraber kalmaya başlamıştı. Anne ve babasını çok fazla göremiyordu. Çoğu zaman doğum günlerine bile gelmiyorlardı. Hediyelerini yollasalar da Dooyoung bunu kabullenemiyordu. Hiçbir hediye paketini açmamıştı. Onlarla neredeyse hiç anısı yoktu ve o bu duruma çok üzülüyordu. Soohee ile ilk okulda tanışmışlardı ve o zamandan beri beraberdiler. Soohee ve onun ailesini çok seviyordu çünkü onlarla daha çok zaman geçirmişti. Soohee'nin anne ve babası önemli günlerinde daha çok yanında olmuştu. Bazen Soohee'yi kıskanmıyor değildi ama daha sonra kıskandığı için kendine kızıyordu. Aslında kendine de değil, anne ve babasına... Tekrar dudaklarından bir hıçkırık kaçtığında elleriyle yüzünü kapattı. Bu durumdan nefret ediyordu çünkü çoktan alışması gerektiğini düşünüyordu ama o alışmayı reddetmişti.

"Dooyoung?" Dooyoung tanıdık sesle ellerini yüzünden çekti ve daha sonra sesin geldiği tarafa baktı. Kaşları şaşkınlıkla kalkarken karşısındaki kişi de ona ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Dooyoung birden tüm üzüntüsünü unuttu, hızla ayağa kalkıp onun yanına gitti ve ona sarıldı. Görüşmeyeli uzun zaman olmuştu ve onu çok özlemişti. Tabii tek özleyen o değildi. Kesinlikle Soohee'de onu özlemiş olmalıydı.

"Alex! Tanrım, sen ne zaman geldin?"

***

Herkese selam!

Uzun zamandır yoktum, kusura bakmayınız. Mezun olmaya çalışıyordum, daha doğrusu bitirme tezimle uğraşıyordum. İki hafta önce teslim ettim ancak tez ile uğraşmaya hala devam ediyorum :'(. Yani anlayacağınız yoğundum.

Sizler nasılsınız? Bu hafta sonu TYT ve AYT var, biliyorum. Hepinize bolca başarılar diliyorum. Sınava girmeden önce sizler için bir bölüm bırakarak yüzünüzde gülümseme bırakmak istedim. Umarım bunu başarırım.

Şu yoğunluğu atlatabilirsem hayırlısıyla, haftada bir olan bölüm sayısını haftada ikiye çıkarmayı düşünüyorum.

Şimdilik durumlar böyle. Kendinize iyi bakın, sağlıcakla kalın.

Tekrardan bolca başarılaaaaaaar!

Bölüm hakkındaki yorumlarınızı belirtmeyi unutmayın.

Güncellenmiş not: mezun oldum arkadaşlar :D yaşasın! Şimdi de başımda bir Ales, YDS ve Yökdil var :') Yani şu notu görünce bi duygulanmadım değil. Bi zamanlar tek derdim tezmiş resmen ama hala akıllanmamış gibi yl istiyorum :) çünkü neden olmasın. Neyse, kendinize iyi bakın! Sağlıklı kalıııın!

•School or Not!•Where stories live. Discover now