0.7 | Karamel

40 7 40
                                    

"Herkese günaydın!" Bayan Anderson sınıfa girdiğinde öğrenciler ayağa kalktı ve hep bir ağızdan konuştular.

"Günaydın Bayan Anderson!" Öğretmenlerinin arkasından içeriye Dooyoung, Soohee ve Alex gelmişti. Bayan Anderson onlara baktı ve kaşlarını kaldırdı.

"Bakıyorum da sınıfa teşrif etmişsiniz." Dooyoung ingilizce hocasına baktı ve başını yana yatırdı.

"Aslında teşrif etmeyi pek düşünmüyorduk ancak bizsiz dersin tadı çıkmaz diye gelme kararı aldık. Bunun için sevinmelisiniz Bayan Anderson." İngilizce hocasının kaşları çatılırken Dooyoung cevap beklemeden sırasına geçmişti. Soohee de hocasına yapmacık bir şekilde gülümseyip Dooyoung'un yanına oturduğunda, Alex sınıfa bakınmaya başladı. Boş bir sıra arıyordu. Bayan Anderson ona baktı ve gözlerini kısıp onu süzdü.

"Sen yeni öğrenci olmalısın." Alex öğretmenine baktı ve başıyla onayladı onu.

"Evet, Ben Alex. Jung Alex." Bayan Anderson kaşlarını kaldırdı. Alex onun ilgisini çekmişti. Sadece İngilizce hocasının değil; Kibum'da birden tüm dikkatini ona vermişti. Kızıl saçları, Koreli kadınlara göre uzun boyu, beyaz teni ve Kibum'u kendine hayran bırakan mavi-yeşil gözleri...

"Neden bize kendini tanıtmıyorsun Alex?" Bayan Anderson, Alex'in kendisini tanıtmasını istediğinde Alex bir adım öne geçti ve sınıfa baktı.

"Ben Jung Alex. Amerika, New York'tan geliyorum. Babam Koreli bir şef aşçı annem ise Amerikalı bir moda tasarımcısı. İlkokul üçüncü sınıfa kadar Kore'de yaşadım, daha sonra ailemle Amerika'ya gittik. Şimdi ise tekrar buradayım. Soohee ve Dooyoung ile anaokulunda tanışmıştık ve hala arkadaşız. Umarım hepinizle iyi anlaşırız." Alex sınıfa gülümsediğinde sınıftaki birkaç öğrenci de ona gülümsemişti. Bayan Anderson'un, Alex'in Dooyoung ve Soohee ile arkadaş olduğunu duyunca yüzü asılmıştı elbette.

"Umarım Soohee ve Dooyoung gibi sadece dersi kaynatmak için gelmezsin Alex. İyi anlaşacağımızı umuyorum. Kibum'un yanı boş. Oraya geçebilirsin." Bayan Anderson Kibum'u gösterdiğinde Kibum birden oturuşunu dikleştirdi ve gözlerini Alex'in üzerine dikti. Alex İngilizce öğretmeninin arkadaşları hakkında söylediklerine göz devirdi ve Kibum'a baktı. Sınıfa girdiğinden beri ilk defa ona dikkat etmişti. Mavi saçları, bakımlı cildi ve giyimi, ayrıca güzelliği ile dikkatini çekmişti. Kibum bir erkeğe göre fazla güzel duruyordu. Alex onun yanına oturdu ve tekrar ona baktı.

"Merhaba Kibum." Kibum da ona bakıyordu. Kaşlarını kaldırdı ve gülümsedi.

"Merhaba Alex." Bundan sonra ise ikisi de bir şey demedi. Aralarında tuhaf bir bakışma geçti ve ikisi de önüne dönüp başlayan derslerini dinlemeye başladı.

          Ders sonunda Soohee lavaboya gideceğini söyleyip sınıftan ayrılmıştı. Dooyoung ise kendini yorgun hissettiği için başını sıraya yatırdı. Anne ve babası onu çok fazla üzmüştü. Dün gece Alex yol yorgunu olduğu için erkenden uyumuştu. O da Soohee ile konuşmuştu ve bolca ağlamıştı. Soohee Dooyoung'a çok fazla üzülüyor ama elinden bir şey gelmiyordu. O da yapabileceği tek şeyi yapıyordu. Dooyoung'un yanında oluyordu. Dün gece de öyle yaptı. Dooyoung'a sarıldı ve o uyuyana kadar bekledi. Dooyoung Soohee'ye minnettardı. O olmasa ne yapardı hiç bilmiyordu. O böyle düşüncelere dalmışken yanına oturan bedenle irkildi. Başını kaldırdı ve yanına oturan kişiye baktı. Jinki... Jinki ona hafifçe gülümsedi ve başını yana yatırdı.

"Merhaba Dooyoung." Dooyoung kaşlarını hafifçe kaldırdı. Şaşırmışa benziyordu.

"Merhaba... Jinki." Jinki Dooyoung'un gözlerinin içine bakıyordu. Bu ona tuhaf hissettiriyordu ama gözlerini gözlerinden çekemiyordu.

"Nasılsın?" Dooyoung da Jinki gibi tuhaf hissetmişti. Jinki'nin yanına gelip kendisiyle konuşmasına şaşırmıştı. Çünkü gözlemlediği kadarıyla Jinki, içine kapanık bir insandı.

"İyiyim." Dooyoung başka bir şey demediğinde Jinki'nin gülüşü soldu. Dooyoung ise bunu fark ettiğinde daha yeni onu sormayı akıl edebildi. "Sen nasılsın?" Jinki aldığı soruyla tekrar gülümsedi.

"İyiyim..." Önüne döndü ve bir süre ne diyeceğini düşündü. Dooyoung ise onu izliyordu. Kiraz çiçeği rengindeki yumuşak saçları hoşuna gitmiş gibiydi. İlk defa bir erkeğe bu saç rengini yakıştırdı. Jinki tekrar ona baktığında Dooyoung hızla bakışlarını onun üzerinden çekti. Jinki bu duruma gülmek istemişti ama kendini tutmayı başarabildi. Hem onun için daha önemli bir konu vardı ve bu konu onun için neden bu kadar önemli olmuştu, bilmiyordu.

"Emin misin? Dün seni bahçenin arka tarafında ağlarken gördüm." Dooyoung yemekhaneden sinirle çıktığında Jinki'de onun peşinden gitmişti. Dooyoung'un telefon konuşmasına ve ağlamasına şahit olmuştu. Yanına gideceği sırada ise Alex gelmişti. Dooyoung kaşlarını kaldırdı duydukları ile. Gerildiğini hissediyordu.

"Eminim." Kaşları çatıldığında Jinki yanlış bir şey yaptığını düşündü ve yutkundu.

"Ah... Buna sevindim. Ben seni öyle görünce merak ettim ve sormak istedim." Dooyoung ayağa kalktı ve ona baktı.

"İyiyim, teşekkürler. Şimdi gitmem gerekiyor." Jinki'nin bir şey demesine izin vermeden sınıftan çıktı. Yine gözleri dolmuştu. Jinki ise şaşkınca arkasından bakakalmıştı. Dooyoung neden böyle davranıyordu, bilmiyordu. Onun aslında daha farklı biri olduğunu hissedebiliyordu. Dışarıya karşı taktığı o maske nedendi?

          Soohee elindeki karamelli çikolatayı büyük bir zevkle yiyordu. Şuan gözlerinden kalpler bile çıkıyor olabilirdi. Karamelli olan her şeyi seviyordu.

"Tanrım, bu dünyaya karamel gibi mükemmel bir şey verdiğin için sana minnettarım." Arkasından duyduğu kahkaha ile birden yerinden sıçradı ve arkasına dönüp baktı. Kim Jonghyun... İstem dışı gözleri kısılmıştı.

"Kıvırcık demek karamel seviyor." Soohee göz devirdi ve kollarını göğsünde bağladı.

"Evet, olamaz mı sapık Jonghyun?" Jonghyun sırıttı ve Soohee'nin tam önünde durdu. Telefonunu aldığı için Soohee'ye bunu ödettirmek istiyordu. Bunun için de onun başına bela olacaktı.

"Tabii ki de olabilir telefon hırsızı kıvırcık." Soohee dudak büktü ve başını yana yatırdı.

"Ne istiyorsun Jonghyun?" Jonghyun sırıttı ve birden Soohee'nin elindeki çikolatadan biraz kırıp ağzına attı. Soohee şaşırmıştı ve aynı zamanda kızmıştı. Kimse onun karamelli çikolatasını o izin vermediği sürece yiyemezdi. "Sen ne yapıyorsun?" Birden Jonghyun'a bağırdığında birkaç kişi onlara bakmıştı. Jonghyun ağzındaki çikolatayı yedi ve ona sırıttı.

"Sadece tadına baktım. Harikaydı!" Soohee daha fazla sinirlendiğini hissederken Jonghyun parmağını onun dudağının kenarına sürttü ve geri çekildi. "Ayrıca düzgün yemezsen gelecek sefere dudaklarını öpebilirim," ve Soohee'nin bir şey demesine izin vermeden ellerini ceplerine koyup oradan uzaklaştı. Soohee ise sinirden kızarmıştı. Sinirle ayağını yere vurdu ve arkasından bağırdı.

"Sen var ya! Seninle görüşeceğiz Kim Jonghyun!"

***

Merhaba herkese.

Nasılsınız? Yeni bölümü nasıl buldunuz? Soohee ve Jonghyun hakkında ne düşünüyorsunuz? Aralarındaki çekişme yavaş yavaş başladı gibi... Dooyoung'un bu davranışlarını nasıl buluyorsunuz? Alex hakkında düşünceleriniz oluşmaya başladı mı? Soruların cevaplarını bekliyorum. :) Ayrıca bölüm hakkındaki görüşlerinizi bildirmeyi unutmayın. Kendinize iyi bakın.

•School or Not!•Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt