21: YAŞAMA ATILAN İLMİK

198 21 16
                                    


Bu bölüm, o bölüm :)

Sezen Aksu, Köprü
Duman, Köprüaltı
Annem Derdi, Eda Baba
Ellerin Uzansa, Ufuk Beydemir
Moriro de Re, Maneskin
Hymn For The Missing, Red
MR. Brightside, The Killers
Şehir, Ezginin Günlüğü

Bu bölümü yazarken dinlediğim tüm şarkılar. Hepsini bırakıyorum çünkü hepsi bölümdeki anları yansıtıyor. Yorumlarınızı eksik etmezseniz sevinirim. Ve 1K olmuşuz!

21: YAŞAMA ATILAN İLMİK

Babamın sarhoş olduğu geceler vardı. Babamın sarhoş olduğu ve asla söylemeyeceği şeyleri kendine söylediği kadar zihnine yenik düştüğü anlar vardı. Babamın kaybettiğini reddettiği şeyleri kabullendiği anlar vardı. Babamın kaybettiği şeylerin yerini alan boşluğa bakıp acı çektiği anlar vardı.

Babamın, annemin boşluğunda kendini kaybettiği anlar vardı.

Babamın annemi kaybettiği anlar vardı.

Babamın annemi bulamadığı an ise, her andı.

Kırış kırış olan beyaz gömleğiyle çalışma odasındaki koltuğa çökmüştü. Ağzımı açıp tek kelime edemiyordum, korkuyordum. Ama çok yorgun gözüküyordu. Çok acı çekmiş ve bu acıdan yorulmuş gibi gözüküyordu.

Kapının pervazından çıkarken, onun önü açılmış beyaz gömleğine, ceketini attığı koltuğa baktım. Sonunda bakışlarım onu bulduğunda, onu hissettiği bu yıkıntıdan kurtarmak istedim. Ben yedi yaşındaydım, daha yedi yaşındaydım. Babama baktım, koca bir adamdı.

Dev gibi bir adamdı.

Yıkılmazdı. Sarhoş olmazdı. Acı çekmezdi. Ben onu hep böyle görmüştüm. Şimdi karşımdaki bu darmadağınık adam kimdi?

Dönen sandalyesinde masaya değil, masanın yanındaki kitaplığa bakıyordu. O kitaplıkta neye baktığını bilmesem de, o sabitlendiği bir noktaya bakıyordu.

''Baba,'' dedim çok sessiz çıkan bir sesle. ''Yemek yemek ister misin?''

Babamın bakışları, pijamasıyla kapıda dikilen bana döndü. Benim orada olduğumu yeni fark etmişti, bunu bakışlarından anladım ama bu sefer bakışlarındaki ifade farklıydı. Ani bir durumla karşılaştığında, kaşları çatılırdı. Bu sefer neden bana bakarken kaşları çatılmıyordu?

Yüzünde çok üzgün olduğunu belli eden bir ifade oluştu. Babam ne zamandır üzgün olabiliyordu?

''Yemek yemek ister miyim mi?'' dedi, benim sorumu inanamıyormuş gibi tekrar ederken. Kollarını sandalyesinde dizlerine dayadı ve ellerini yüzünde gezdirdi ama bu hareketi kendini toparlamasına yardımcı olmadı, aksine daha çok yıkılıyormuş gibi bir ses çıkardı. Yüzündeki acı dolu gülüş bile solmuştu.

''Ne zamandır benim kızım bana annelik yapıyor? Ne zamandır sen, bir annenin nasıl olduğunu biliyorsun?''

Cümlelerinde saldırganlık yoktu ama ben yedi yaşındaydım, bu cümleleri kaldırabilecek kadar büyük değildim.

''Ben annelik yapmıyorum ki babacığım.'' dedim ellerime bakarken, ona ilk defa babacığım demiştim, annem gittikten sonra. Onun üzüntüsü beni ona karşı yumuşatmıştı.

''Yapamazsın zaten.'' dedi babam, bakışlarında acı vardı. Bu öyle bir acıydı ki siyah gözleri bile acının gölgesini yansıtıyor gibiydi. Babama baktım, bana baktı.

SEFİR YAKASIWhere stories live. Discover now