10: KÖPRÜLÜK MESAFE

257 23 17
                                    


10: KÖPRÜLÜK MESAFE

Sezen Aksu, Köprü


Bu şarkı bu kitabın yapı taşlarından biri, üzüldüğümüz anlarda bunu dinleyeceğiz.
Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmezseniz çok sevinirim.



10: KÖPRÜLÜK MESAFE

Bir trambolinin üstünde zıplamadan önce nefesinizi tuttuğunuz, anın heyecanını daha çok hissetmek için tüm zihninizi odakladığınız ve zıplamadan önce geriye saydıktan sonra trambolinin üstünde birden zıpladığınız o anda, siz kalp atışlarınızı hissetmeseniz de kalp atışlarınız sizin heyecanınızı hisseder ve hızla atmaya başlar. Zıpladıktan sonra trambolinden indiğiniz an ise, siz kalp atışlarınızı hissedersiniz ve hissettiğinizde o atışların hızından uzaklaşmaya başlamış olursunuz.

Hissetmek, hissetme eyleminden uzaklaşılırken fark edilirdi çünkü duygular, düşüncelerin önüne geçerken o an insanı hissetmeye odaklayamayacak derecede kendi himayesi altına almış olurdu. Hissettiğim tün anılar, aslında yaşadığım andan sıyrıldıktan sonra idrak edebildiğim anlardı.

Aklıma, Turna'nın bir gün Freud'un ''Bir insanı unutabilirsin, bir insanın sana neler yaptığını da unutabilirsin ama o insanın ne hissettirdiğini unutamazsın.'' cümlesini söylediği an gelirken, bu cümleyi duyduğum ilk an babamın yüzünün gözümün önüne geldiğini hatırladım. Şimdi gözümü kapatsam da hâlâ onun bakışlarıyla karşılaşacağımı çok iyi biliyordum. Bana nasıl hissettirdiğini asla unutamadığım tek insandı, çünkü hissettirdikleri benim taşıyabileceğimden daha ağırdı.

En kötüsü, bana ne hissettirdiğini unutamadığım tek adamın, kötü şeyler hissettirmiş olmasıydı.

Geriye doğru yaslandığım sandalyemde dışarıyı izlerken, arkamdan gelen sesle oraya döndüm.

Vanya'nın hazırlanmış halini fark etmemle dikkatle ona bakarken o da yanıma doğru geldi. Dün bana gelirken üstünde olan açık mavi gömleğinin hafif kırışıklığına rağmen, üstünde oldukça iyi duran haliyle bir beyefendi imajı verse de bakışlarındaki düşünceli ifade, kendisi hakkında düşünmekten oldukça uzak olduğunun kanıtıydı.

Küçük balkonuma dönük olan oturduğum sandalyemin yanında durduğu sırada, kolunu sandalyemin arkasına atarken, ''Hadi,'' dedi. Sesinde beni ikna etmeye şimdiden hazır bir hal vardı. ''Othello'yla buluşacağız sen de gel.''

Bakışlarım karşımda artık erimiş beyaz karların üzerindeyken, vereceğim cevabı ertelemek için ''Beyaz karlara bak, dokundukça nasıl da kararmış.'' dedim, onun cümlesine cevap vermezken.

Kurduğum cümleyle o da bakışlarını dışarıya odaklarken, aslında zihnimin beyaz karlar için kurduğu bu cümleyi neden kurduğunu kendime itiraf etmek istemesem de biliyordum. Annem haklıydı, beyaz renginin hafızası vardı ve bu hafızada bir geçmiş saklıydı. ''Babam, geçmişe dokundukça insanın kire bulanacağını söylerdi.'' dedim, dünden sonra düşüncelerim huzurlu olmaktan çok uzakken.

''Geçmişine kimin dokunduğuna bağlı.'' diye cevap verdi Vanya.

Dün geceden sonra bana hiçbir şey sormamasına rağmen, babamın düşüncelerinin bile tam karşısında durmaya başladığını belli eden bir ses tonuyla. Yine de onun her zaman kendisine doğru gelen cümleleri kurduğunu biliyordum.

SEFİR YAKASIजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें