//15

748 89 25
                                    



Kalacağımız hanın önünde onu bekledim. Serin esen rüzgar ve gecenin sakinliği sayesinde sinirim geçse de üzerimde ki bütün kesici eşyaları Hanja'ya vermiştim, onu gördüğüm an öldürme isteğime karşı gelemezsem büyük bir kaza olabilirdi. Ne kadar onu öldürmek istesem de şu an onu kullanmak için ihtiyacım vardı.

Onun düşmanım olduğunu ve iyi bir insan olamadığını, şu zamana kadar hep beni öldürmeye istekli olduğunu biliyordum. Son zamanlarda bunları unutmuş olmalıydım, beni öldürmek istemediğini söylediği laflara kanmış, asıl o şeytanımsı halini unutmuştum. Ne kadar şu an bir anlaşma için de olsakta o benim düşmanımdı, bunu bundan sonra unutmamalıydım.

"Seni öldürme dürtümü nasıl durdurmalıyım?" Bana doğru yaklaşan adım seslerini işittiğim de oturduğum merdivenden kalkarak onu karşıladım. Gece karanlık olsa da binanın çevresinde ki ışıklar sayesinde birbirimizin yüzünü görebiliyorduk. Onu gördüğüm yerde öldüreceğimi düşünmüştüm, o barda ona fırlattığım bıçağın kafasına hedef olmadığı için bana teşekkür etmeliydi. Kafamın içinde  bu düşünceler dolaşsa da bakışlarımın karşılaştığı adam ile hepsi bir kargaşaya girmişti.

"Kim durdurmanı söyledi ki?" Suratında ki alaycı gülüşüyle bana doğru gelirken adımları kendinden emindi. Gecenin karanlığıyla bütünleşen bu adam..güzeldi. Aksini iddia etmek istesem de, ne olursa olsun onu düşündüğümde aklıma ilk bu geliyordu.

O gerçekten güzeldi.

"Beni bunun için mi buraya getirdin?" Benim ona sataşmamı umursamazken sakindi. Merak ettiğim soruyu sorduğumda hiç düşünmeden cevap verdi. "O kadar da kötü biri değilim Prens." Başını olumsuz bir şekilde salladığı sırada önümde adımları durmuş, suratında ki gülüşü silinerek ciddi ifadesiyle bana bakıyordu.

Bu söylediğine inanırken kendisinin bile zorluk çektiğine emindim. Bu adam ne kadar güzel olsa da sinir bozucuydu. Ne kadar kötü biri olduğunu biliyordum. Bana gösterdiğinden daha da fazlasına sahipti, onun hakkında yayılan birçok efsane varken nasıl kötü biri olmamasına inanabilirdim ki? Bazen bir duvar kadar duygusuz bir adam olurken bazen bana bakan o gözlerinin derin bir deniz olduğunu ve içinde boğulduğumu hissediyordum.

Onu anlamak çok zordu.

"Eğlendin mi?" Suratıma taktığım maskem kendini korurken sorduğum sorunun cevabını merak ediyordum. Başından beri beni yanında kabul etmesinin sebebi bu muydu yoksa? Anlaşmamızı umursamayacak böyle saçma şeylerle kendini eğlendirecek miydi? Tüm bunlara sessiz kalacağımı düşünüyorsa aptal olmlaıydı. Babam beni sardığı ipler sayesnde elinde oynatabiliyor diye o da mı bunu bana yapabileceğini zannetmişti? Aptal.

Bu düşünce midemi bulandırdı. Ben kendi hayatımı yaşamaya çalıştıkça önğme çıkan engeller asla bitmiyordu. Sanki bu yolun sonun aulaşmaayacak gibiydim. Her ayağa kalkışımda sürünmekten daha beter olacakmış gibi hissediyordum.

"Bu kadar ünlü olduğunu görmek heyecan verici." Bir kaşı alayla havaya kalkarken suratında bir gülümseme olmasa da benimle eğlendiği belliydi. Bana net bir cevap vermemesi düşüncelerimi daha bir derinleştirmişti. Beni gerçekten ne olarak görüyordu anlayamıyordum. Beni ciddiye alıp bir anlaşma iiçinde olduğumuzun farkında mıydı ya da ben onun için bir oyuncaktan farksız mıydım?

Esen rüzgar daha bir sertleşirken karşımda ki admaın siyah uzun saçları dans edercesine savrulurken pelerini de onunla birlikte havalanmıştı. Gecenin karanlığı arasında ki yuvarlak beyaz ay, önümde ki adamın teni kadar beyaz ve parlaktı. Kirazları andıran pembe dudakları ve pürüzsü cildi, minik burnu ve her daim sinirli bkan bakışları yüzünden çatık olan siyah kaşları. Gecenin karanlığı bile bu yüzügörmeme engel olamıyordu, ne kadar günah işlerse işlesin o bu suratla kutsanmıştı.

Another Life || YoonminWhere stories live. Discover now