15/Bir Ay İki Hafta ve Bir Sürü Saat Sonra

1.3K 135 44
                                    


Bölüm ismi asadghahgahga

Lütfen yorum yapmadan geçmeyin düşünceleriniz beni çok motive ediyoor

İyi okumalaaar

'Sen ağlıyor musun?' Mingyu yanına yatıp kollarını beline doladığımda uyanıp zor açılan gözleriyle konuşmuştu.

'Evet.'

'Şimdi de gülüyorsun.' Uyanamamanın verdiği sersemlikle bana bakarken kaşları çatılmıştı.

'Evet.'

'Kafayı mı yedin?'

'Galiba.' Yüzümü göğsüne gömüp bir bacağımı bedeninin üzerine attığımda o da kolunu belime atmıştı. Uykusu olduğunu ama neler olduğunu merak ettiği için uyumamak için direndiğini anlayabiliyordum.

'Taehyung ve Jimin benden hoşlanıyorlar.' Sessizce söyleyip kollarımı bedeninin etrafında sıkılaştırdığımda şaşkınlıkla derin bir nefes verdiğini duymuştum. Henüz yeni aktığından yanaklarımı ıslatan göz yaşlarımı Mingyu'nun tişörtüne silip gözlerimi kapattım.

'Taehyung'la yemekte çok eğlendim. Çok güzel geçti. Sonra Jimin çağırdı ve evlerine gittik.'

'Eyvahlar olsun.' Elini kalçama doğru indirip giydiğim şortu fark ettiğinde kulaklarımı rahatsız eden bir çığlık attı. Popoma vurup yattığı yerden doğrulmaya çalıştı.

'İlk randevuda seviştiniz mi yani? Bu ne hız?' Sesi şok içinde çıkıyordu. Yine de onu umursamadan kalkmasını engellemek adına ağırlığımı daha çok üstüne verdim.

'Sevişmedik. Jimin'le az kalsın öpüşüyorduk ve Taehyung bunu öğrenince sanırım bundan hoşlanmadı. Hiç hoşlanmadı.' Mingyu'nun kalkmak adına direnen bedenini daha fazla engelleyemeyerek geri çekildim.

Geri çekildim ve uykusu anında açılan arkadaşımla güneş odasının içini doldurana kadar konuşmaya devam ettik.

Ertesi sabah hastaneye giderken gözlerimi açık tutmakta zorlanan halimle nerede olduğunu unutup yarım saat arabamı aramıştım. Mingyu'nun tüm gece aklımdan çıkaramadığım ikili hakkındaki varsayımlarını dinlemekten uyuyamamamın yanında hala sarhoş sayılırdım ve var olan baş ağrım ile iki saatlik uyku yoğun geçecek bir gün için hiç hoş bir başlangıç değildi.

...

Hocamdan zorla aldığım on beş dakikalık izni hastanenin bahçesindeki banklarda elimdeki kahveyle daha iyi hissetmek için kullanmaya karar vermiştim. Başımın ağrısı her geçen dakika artıyordu. Uykum kaçsın diyerek içtiğim altı bardak kahvenin etkisiyle gözlerim fıldır fıldırdı. Ayrıca bu gece nöbetim olduğunu öğrenmiştim ve eğer uykusuzluktan ölmezsem kafein zehirlenmesinden ölme ihtimalim vardı.

'Jungkook.' Uzun zamandır telefonla konuşmak haricinde görüşmediğim Jin yanıma gelip oturduğunda şaşırmak ve neşeli bir tepki vermek için fazla yorgundum. Onun yerine hafifçe gülümseyerek bankta biraz kenara kaydım. Biraz daha yayıldığında oldukça mutlu göründüğünü fark ettim. Üzerimdeki halsizliği atmak adına çabalayarak ona döndüm.

'Nasılsın? Hangi rüzgar attı buraya seni?' Gülümseyerek beni bir süre incelemiş dudaklarının arasından yüksek sesli bir kıkırtı çıkmıştı. Bu kadar mutlu olması beni de mutlu ederken bir nedeni olup olmadığını merak etmeye başlamıştım.

'Sadece seni görmek için gelmiştim aslında. Seni bu halde görünce biraz keyfim yerine geldi.' Gerçekten benimle dalga geçiyordu. Her ne kadar şu anki halimin komik bir tarafı olmadığını söylemek istesem de samimi tavrı karşısında ben de mutlu olmuştum. Patlamadan sonra bir daha görüşmeyiz diye düşünmüş olmama rağmen bana olan yakın tavırları beni fazlasıyla sevindiriyordu. Hayatımda böyle ilişkilere gerçekten ihtiyacım olduğunu çok net bir şekilde hissetmiştim. Namjoon ile yanıma gelmedikleri zamanlarda bile mesajla benimle iletişim halinde oluyorlardı. Komik sohbetler içeren bir grubumuz bile vardı. Üçümüzün olduğu grupta onların iş yerinde yaşadığı olayları dinliyor onlara eşlik ederek bazılarının dedikodularını yapıyordum. Keyifli olduğunu inkar edemememizin yanında otuzuna merdiven dayamış üç kişi için pek uygun olmadığını söyleyebilirdim.

pour nous trois//vminkookOnde histórias criam vida. Descubra agora