9/On İkinci Saat

1.4K 129 6
                                    


Taslakta bulunan bölümlere her yenisini eklediğimde burada bir bölüm daha paylaşacağımm

Ha bir de bölüm başlarında belirtilen saatler(ileride yalnızca saat olmayacak) olayın başladığı zamandan sonrası olarak hesaplanacak ona göre bakın olur mu kafanız karışmasınn

İyi okumalaaar

'Tamamdır, herkese ileteceğim. Teşekkür ederim dostum.' Namjoon, elindeki telefonu ortada bulunan masanın üzerine bırakıp uyuyan kişileri uyandırmaya başladı. Ben ve Suho daha önce biraz uyuduğumuz için uyuyamamıştık. Sehun, sevgilisine eşlik etmek istediği için uyumuyordu ve Namjoon da uykusuzluğa fazlaca alışkın olduğu için uyumamanın onun için sorun olmadığını dile getirmişti.

'Yeni haberlerim var, hadi kalkın.'

Benim için rahatsız edici noktaya gelen sohbetimizin devamında Taehyung'un mühendis, Jimin'in yazar, Sehun ve Suho'nun diş hekimi, Yoongi'nin ise yönetmen olduğunu öğrenmiştik. Her birinin iş hayatından bazen komik bazen can sıkıcı olaylar dinledikten sonra dinlenmenin hepimize iyi geleceğini düşünmüştük. Ancak dediğim gibi gözüme bir gram uyku girmemişti.

Yaklaşık iki saattir uyuyanlar yavaş yavaş uyanmaya başladığında Namjoon kenarda ayağa kalkmış ve merdivenlerin olduğu yeri işaret etmişti.

'Beklenenden hızlı bir şekilde ilerliyorlarmış. Bir iki saate merdivendeki yığını halledebileceklermiş. Ancak-' duraksayıp her birimizin yüzüne teker teker baktı.

'Sizi uyarmamı istediler. Dışarıda durum tahmin ettiğimizden daha kötüymüş. Seoul'un birçok bölgesi tamamen yıkılmış. Buna hazırlıklı olmanızı istiyorlar.'

'Tamam, iyi olduğunu düşünmüyorduk zaten.' Sessizce konuşup başımı salladığımda başıma aniden saplanan ağrı ile bir süre öne eğildim. Midem bulanıyordu ve şimdi de baş ağrısı eklenmişti. Kenarda duran sudan birkaç yudum içtikten sonra arkama yaslanıp mide bulantımın azalmasını bekledim. En azından sadece bulantım ortadan kaybolsa şimdilik yeterdi.

'Buradan yardım edebilir miyiz Namjoon?' Suho merakla sorup taşların yığıldığı alana baktığında onu onaylayan sesler duyuldu. Herkes bir an önce buradan çıkıp gitmek istiyordu.

'Tehlikeli olabileceğini söylediler, Suho. Kısa bir süremiz kaldı, tamam mı?' Suho sessizce onayladığında ben de başımı salladım. Buradan çıkacak ve hayatımda neler değişecek ona bakacaktım.

'Jungkook, iyi misin?' Sehun endişe ile bana seslendiğinde gözlerimi aralayıp ona baktım. Kusmamak için kendimi zor tutuyorken ani gelen baş dönmesi ile daha da kötüleşmişti. Hızlıca yerimden kalkıp katın kenarında duran tuvalete koştuğumda arkamdan gelen telaşlı sesleri duyabiliyordum.

Önceki günden kalanlar midemden dışarı çıktığında azalan mide bulantım ile lavaboya gitmiş yüzümü ve ağzımı hızlıca yıkamıştım.

'Stresten olmalı.' Kapıda bana bakan Seokjin'e söyleyip onun eşliğinde içeri geçerken diğerlerine sorun yok dercesine başımı salladım.

'Yalnızca biraz kustum. Önemli bir şey yok.'

Jimin önüme suyu koyarken kısaca sırtımı sıvazladı.

'Su içmelisin, mide bulantına iyi gelir.' Suyu elime alıp kapağını açmaya çalıştığımda gülümsedim.

'Evet, biliyorum.' Kısaca gülüp saçlarını karıştırdığında iki yudum içmemin ardından suyu geri yerine koymuştum.

'Doğru ya, sen...'

'Yüzün sapsarı olmuştu.' Sehun konuştuğunda hala endişeli olduğunu belli ediyordu. Belli ki o hep böyleydi. Yeni tanışmış olmamıza rağmen benimle ilgileniyor ve böyle ufak bir sorun için bile oldukça meraklı görünebiliyordu.

'Aslında o an kusmamak için oldukça çaba harcıyordum.' Gülümseyip ellerimi havada 'boşver' dercesine salladım.

'Şu an iyiyim, tamamen.'

...

Artık bize ulaşmaya çalışan insanların seslerini çok daha net duyabiliyorduk. Her birimiz merdivenlerin yakınına ilerlemiş ve bizimle iletişime geçmeye çalışan kişilere cevap vermeye çalışıyorduk. Hala önümüzde hatrı sayılır sayıda beton olduğu için duymakta zorluk yaşayabiliyorduk.

'Bugünü atlatsam başka bir şey istemeyeceğim.' Suho, yüzünü sıvazlayıp sırtını duvara yasladığında oldukça yorgun görünüyordu.

'Kolay olmayacak, ama birlikte üstesinden geleceğiz. Senin yanındayım, yanındayız.' Sehun, Yoongi'yi işaret edip cesaret verici bir şekilde gülümsediğinde Suho'da gülümseyip başını salladı. Arkadaşının ve sevgilisinin desteğinin onun için çok önemli olduğunu görebiliyordum.

Düşünmeden edemedim. Suho'ya sarılan Sehun ve Yoongi'den gözlerimi alamazken aklımdan bir sürü şey geçiyordu.

Buradan çıktığımda çok farklı bir hayatım olacaktı. Mingyu'nun olmadığı farklı ve asla tercih etmeyeceğim bir hayat. Buradan çıktığımda yanımda kimse olmayacaktı. Burada saatler içerisinde edindiğim tatlı arkadaşlıklar bir anı olarak kalacak belki bir yerlerde karşılaşırsak tazelenecekti.

Ve buradan çıktığımızda ben tamamen yapayalnız kalacaktım. Muhtemelen hayatımı; ev-iş arasında mekik okuyan, hiçbir sosyal aktiviteye katılmayan birisi olarak tamamlayacaktım. Belki işimde yükselirdim. Mingyu'nun hayal ettiği gibi çok başarılı bir beyin cerrahı olurdum ve beni görebildiğini umarak kendimle gurur duyardım.

Neler olacağını kestiremiyordum ancak net olarak şunu söyleyebilirdim ki; korkunç günler beni bekliyordu.

Onları bakışlarımla rahatsız edebileceğimi fark edip kafamı çevirdiğimde beni izleyen Jimin'le karşılaşmıştım. Üzgün görünüyordu. Gerçekten. Belki de az önceki bakışlarımla düşüncelerimi fazlaca dışarıya vuruyordum.

Ağzını oynatarak 'yapma' dediğinde aynı zamanda başını iki yana sallıyordu.

Onu onaylayarak merdivene doğru baktım.

Elimde değildi.

Yorumlarınızı lütfen belirtin ne düşündüğünüzü çok merak ediyorumm 


pour nous trois//vminkookحيث تعيش القصص. اكتشف الآن