10/On Üçüncü Saat

1.4K 141 64
                                    


Lütfen az bile olsa yorum yapınn, lütfen:((

İyi okumalaaar


'Evet, herkes iyi mi?' Sonunda kurtarma ekibinden bir kişiyi görebildiğimizde rahatlama nidaları yükselmişti kattan.

'Evet, iyiyiz. Sorun yok.' Hızlıca merdivenlerin oraya, adamın yanına ilerledim. 'Çıkabilir miyiz?'

Adam aceleci tavrımı anlayışla karşılayarak kenara çekildi. Hızlıca kalan taşların üzerine basarak yukarı çıktığımda peşimden diğerlerinin geldiğini de duyabiliyordum.

İşin aslı korku içindeydim. Mingyu'yu görebilir miydim ya da nasıl görecektim tahmin dahi etmek istemiyordum. Ölü bedenini görürsem buna nasıl dayanırdım, nasıl kaldırırdım bilmiyordum.

'Şef, yaşayan birkaç kişiye daha rastladık. Sağlık ekiplerimiz yetersiz, destek çağırmalıyız.' Bunu duymak ise belki de o an duyabileceğim en güzel şeydi. İçimde doğan ufak bir umut varsa bu bile yeterdi her şeyi yapabilmem için.

'Ben! Ben doktorum. Yardımcı olabilirim.' Görevli dikkatle bana bakıp onayladığında eliyle gideceğimiz yönü gösterdi.

'Kaç kişi yaşıyor? Kurtarılan oldu mu?' Kendimi durdurmadım. Mingyu'nun yaşayabilme ihtimali beni ayakta tutan yegane güçtü.

'İki kadını kurtarabildik. Maalesef çok fazla sağ çıkan olmadı. 20'li yaşlarda iki genç sağ ancak durumlarının ne olduğuna bakılması gerekiyor. Siz bu konuda yardımcı olursanız-'

'Tabii.' Geldiğimizi ifade eden bir ses çıkartıp eliyle işaret ettiğinde hızlıca başımı o yöne çevirdim. O an içimden geçen duaların hepsi yaşayanlardan birinin Mingyu olmasıydı ve-

Oydu.

Mingyu yarı açık gözleri, yaralı haline rağmen dudaklarında oluşan yarım gülümsemesi ile bana bakıyordu.

Koştum.

Yanına geldiğimde ağlamadan durmak benim için çok zordu. Hoş başarabildiğimi de söyleyemezdim.

'Mingyu, yaşıyorsun.' Gerekli kontrolleri yapmak adına elimi uzattığım an elimi hafifçe tutmuş ve kısaca öksürmüştü.

'Senin iyi olduğunu göremeden öleceğimi sandım.' Sesi gerçekten kötü çıkıyordu. Bu harabenin içinde ölü insanlarla beraber geçirdiği saatleri üstelik sahip olduğu yaraları hesaba katarsak bu çok normaldi. Onu bir an önce kontrol etmem ve bir sorun var mı diye bakmam gerekiyordu. Beni tekrar durdurdu.

'Jungkook, seni seviyorum.' Anın heyecanı ile duraksayan gözyaşlarım yeniden yanaklarımda yer bulduğunda bara gelen sağlık görevlilerini fark etmiştim. Onları çağırmalı ve Mingyu'ya bakmalarını söylemeliydim. Belli ki doktor oluşum gerçekten yakınlarımda işe yaramıyordu.

'Yorma kendini sakın, gelecek ve bakacaklar şimdi sana. Tamam mı?' Yanaklarını okşayıp elimi tutan elini sıktığımda ağlamaya devam ediyordum.

'Seni çok seviyorum. Çok. Bunu sakın unutma-' Öksürmeye başladığında endişeyle yerimde doğruldum. Bu sırada Taehyung'un sağlık görevlilerini bize doğru yönlendirdiğini duyabiliyordum.

'Mingyu, hayır.' Gözleri kapanmaya başlamıştı. Elimdeki eli kayarken ismini bağırıyordum.

'Hayır, Mingyu. Ben de seni seviyorum. Bak, buradayım. Gidemezsin.' Gözyaşlarım yüzünden önümü net göremezken ellerinin ellerimden kaymaması için sıkıca tutuyordum.

pour nous trois//vminkookOù les histoires vivent. Découvrez maintenant