¹⁴👑 '𝑬𝒂𝒓𝒕𝒉 𝑲𝒊𝒏𝒈𝒅𝒐𝒎'

Start from the beginning
                                    

"Neden hayatımı yönlerdirmeye çalışıyorsun?"

"Çünkü senin hayatın benim.Kral olman için çabalıyorum."
Dikkatle bana bakarken kızarmamak için kendimle savaş veriyordum. Yüzümün her zerresini ezberlemek istiyormuş gibi bakıyordu.

"Hayatım sensin öyle mi?" tek kaşını kaldırıp beni süzüyordu. Dudağında muzip bir gülüş vardı. Heyecandan mı bilmiyorum sesimin kısık çıkmaması için hafifçe öksürdüm.
"Evet,öyle." Jungkook memnun olmuş gibi bir yüz hali takınmıştı suratına.

Konuyu değiştirmezsem bayılıp düşecektim. Jungkook'un karşısında oturuyordum. Ayağı kalkıp yanına oturdum. Bana bakıyordu. "Prens Hyunjin davete gelecek mi? Göremedim onu."

"Gelmeyecek. Hastaymış." gözlerini kaçırmıştı. Hoş yalan olduğunu zaten biliyordum. Herkes o yokmuş gibi davranıyordu. O yaşamıyormuş gibi. İkizi Prenses Yeji gibiydi. Kabolmuş ama asla bulamamışlar gibi. Toprak Krallığına giden yol upuzundu. Belki de geceye anca orada olurduk. Bir hafta kalacaktık orada. Sonra tekrardan geri gelecektik. Utopia'nın başını Kralsız bırakıyorlardı ama Prenses Dahyun olduğundan geçici bir süreliğine sarayı yönetecekti.

Uzun yol bitmek bilmiyordu. Krallığa varmadan hatırladığım son şey Jungkook'un kollarında uyuya kalan bendi.

×××

Toprak Krallığı. Adına yakışır şekilde kahvenin en güzel tonlarında olan büyük muhteşem bir saray. Taehyung'la beraber yürümeye devam ettiğimizde önümüzde Yoongi ve Suran onların önünde ise Kral ve Kraliçe vardı. Makamlarınıza göre atlı arabadan kimin ineceği ve en önde kimin yürüyeceği belirlenirdi. Zamanı geldiğinde Suran'ın yerinde ben Yoongi'nin yerinde ise Taehyung olacaktı. Bıkkınca nefes aldı. "Toprak Krallığı. Hiç özlememişim."

"Bende öyle. İçindekileri de özlemedim." Taehyung garipçe suratıma bakarken dediklerimin onu ne kadar şaşırttığının farkındaydım. Eski ben yoktu artık. Bu gece saraydaki herkes bunu öğrenecekti. Saraya girdiğimiz de büyük bir sevinçle bizi karşılaşmışlardı. Kral Namjoon abisinin önünde saygıyla eğildiğinde bizde ona saygımızı göstermek için selam vermiştik.
"Toprak Krallığına hoş geldiniz! Burada varis bir Prensi karşılayacağım günü iple çekiyordum."

Eminim öyledir. Eteklerinin tutuştuğuna yemin edebilirim dedim içimden ona gülerken.

"Prens Yoongi. En büyük torunum bende yeri ayrıdır. Bundan mütevelli onun kadar kıymetli olan bir Krallık seçmemiz icap ediyordu." dedi Soojin Namjoon'a bakarken. Eski iki aşık. Nasıl hâlâ birbirlerinin yüzüne bakabiliyorlardı? Tabii kimse bilmez bunu. Sadece saray soyundan gelenlere anlatılan bir hikayedir. Namjoon belli belirsiz gülümsemiş "Sizin gibi güzeller güzeli Kraliçe'mizin övgüsünü almak ne büyük bir onurdur efendim," diyerek ana salonu gösterdi. "Buyurun. İsterseniz davetimiz başlayabilir."

Min Ho kafasını salladı. "Burası sizin Krallığınız. Siz ne zaman isterseniz o zaman başlar kardeşim. Benim için uygundur."

Ana solana doğru yürümeye başladığımızda Taehyung'un kolundan ayrılmamıştım. Yapışmış gibi beraber yürüyorduk. Kafasını bana çeririp kulağıma fısıldadı. "Ne kadar hoşuma gitse de rolünü bu kadar abarmana gerek yok."

"Rol yaptığımı sanmıyorum." dedim bende başımı ona çevirirken aramızda santimler kalmıştı. Taehyung kalp şeklindeki pembemsi dudağıma baktığında belli belirsiz gülümsediğini fark etmiştim.Salonun başından sonuna kadar uzanmış upuzun,geniş,gerçek ahşaptan yapıldığı belli olan harika bir masa vardı. Üstü şandamla süslenmiş,kahve tonlarında mumlar yakılmış. Birbirinden lezzetli yemekler masada yerini bulmuştu. Yemekleri yiyeceğimin mutluluğu kısa sürede bitmişti. Suho'yu görene kadar. Gülen yüzüm silinmişti. Bir zamanlar sadece onu görünce gülen yüzüm. Kaşları çatık,Taehyung ve bana bakıyordu. Sinirden de olsa gülümsedim. Birbirimizi selamladıktan sonra masaya oturmuştuk. Taehyung'un yanında yerimi almıştım. Sohbetler başlamış,gülüp konuşuyorlardı. Elimi Taehyung'un elinin üstüne koydum.

"Ben lavaboya gidip geleceğim."

Gülümseyip 'Tamam' demişti. Masadan kalktığımda peşimden geleceğine çok emin olduğum için ezbere bildiğime lanet okuduğum odasına gitmeye karar vermiştim. Odada beklerken saniyeler içinde gelmişti. Bakışları bile öfkesini kusuyordu suratıma.

"Taehyung denen piçin dibinden ayrılmıyorsun bakıyorum? Ne değişti bir iki güne?"

"Bir iki gün öyle mi? Kaç yıl geçti gerizekalı!" gülmeye başladığımda sinirden saçlarımı yolmak istiyordum.
"Noldu? Bana olan aşkın yıllar sonra Taehyung'u yanımda görünce mi geldi!? O aşkın yıllar önce seninle kaçmayı bile düşünürken o akşam niye gelmedi!" bağırarak konuşuyordum. Ağladığımın farkında bile değildim.

Suho,birinin bizim konuşmalarımızı duyacağını sanıyormuş gibi kapıya doğru bakıp endişe ile bana döndü.
"Jisoo'm sakin ol bağırma nolur."

"Kes sesini! Jisoo'm deme bana,adımı ağzına alma. Ben sana olan aşkım için ailemi karşıma aldım. Herkesi karşıma aldım. Tokat bile yedim haberin var mı!? Senin için gururumu ayaklar altına aldım! Taehyung'a sabrettim. Suho beni kurtarır burdan dedim. Gelmedin. Sana yazdığım mektupların hiçbirine cevap vermedin. Sen ne yaptın bizim için?" başı eğik tek bir kelime sarf etmiyordu.

"Korktun değil mi?" suratına nefret ve kinle bakarken içimde tek bir sevgi yoktu. Yok etmişti bizi. Kül olmuştuk.
"Çok korktun Suho. Babanın gözünden düşmekten korktun. Canının derdine düştün. İdam edilirsin diye korktun. Ben senin için canımdan daha fazlası olsaydı yine verirdim." göz yaşlarımı silip ayağı kalktım. Suho bu konuşmayı yapacağım günü bekliyormuş gibi yüzünde hiçbir pişmanlık, üzüntü yoktu. İçimde tutamamıştım.

"Beni tanırsın. Kalbimi kıranların kalbini söküp eline veririm. Senin de sıran geldi," korkuyla suratıma bakarken sanki neyden bahsedeceğimi biliyordu. "O bi' çare inciyi hatırlıyor musun? Prens doğurmuştu. Sense annenin entrika işleri için o bebeği yok edip yerine bir kızı getirmiştin. Üzgünüm,babanın bundan haberi olmasının vakti geldi bile."

"Yapamazsın." dedi titreyen sesiyle.

Gülümsedim. "İzle ve gör."

×××

Merhaba şekerlerim!

1k olmuş okunmalar çok mutluyum. Hepinize çok teşekkür ederim. Siz olmasaydınız olmazdı. Bu bölümü de 1k olmamızın şerefine atıyorum<3

ꪊ𝓽ꪮρ𝓲ꪖWhere stories live. Discover now