2. Bölüm : Samimi

745 85 65
                                    

Sabah uyandığında burnuna ağır bir yağ kokusu doluştu. Neredeyse nefes alamayarak sıcacık yatağından kalktı ve yüzünü yıkamak amacıyla odasından çıktı. Daha gözlerini bile tam açamamışken sevimli kız kardeşi yanında bitti. “Abi.” Ona kocaman mavi gözleriyle bakıyor, alt pijamasını çekiştiriyordu. “Oyun oynayalım mı?”

“Daisy, saat sabahın sekizi güzelim.” Küçük kardeşinin somurttuğunu ve alt dudağını büzdüğünü gördü. Abi yüreğiydi işte, dayanamayıp çömelerek küçücük yüzü elleri arasına aldı. “Sen git şimdi Phoebe ile oyna. Okuldan geldikten sonra da birlikte oynarız, olur mu?” Daisy sevinçle gülümseyip küçük dudaklarını abisinin yanağına bastırdı. “Tamam.”

Daisy paytak adımlarla diğer odaya geçerken Louis de çoktan lavaboya girmiş yüzüne ikinci kez su çarpıyordu. İhtiyacını da giderdikten sonra yağ kokusunun kaynağına doğru ilerledi.

Annesi, elindeki süzgeç ile kızarmış patatesleri peçete serdiği tabağa koyuyordu. “Hayırlı sabahlar validem.” Bir çırpıda annesinin yanağını öptü. "Günaydın oğlum.”

Masaya otururken sandalyesinde bacaklarını sallayarak peyniri didikleyen Lottie'yi seyretti. “Gonoydon obo.” Ağzı dolu olan kız ancak bu kadar konuşabilmişti. Louis, kız kardeşinin uzun saçlarını eliyle karıştırdı. “Günaydın prenses.”

Annesi sıcacık olan patatesleri masanın ortasına koydu. Ardından Louis ve kendisine demli birer çay koyup Lottie'nin yanındaki yerini aldı. “Hadi soğumadan yiyin.” Louis, çatalını eline alırken gülümsedi.

“Geçen gün yan komşunun oğlu evden kaçmış.” Louis tam kaynar çayından bir yudum alıyordu ki annesinin söylediği şey ile alamadı. Çünkü biraz ıkındığından dolayı dökülmüştü. “Oğlu mu kaçmış?” diye sordu çayı peçete ile temizlerken.

“He, sevdiği kız varmış. Ona kaçmış.”

“Ne güzel, mahalleliye laf çıktı.” Diye kendi kendine söylendi Louis. Çünkü biliyordu, en az bir ay boyunca herkesin dilinde bu olay dolanacaktı.

Kahvaltısını yaptıktan sonra okul üniformasını giyip çantasını alarak evden ayrıldı mavi gözlü oğlan. Okulun bu kadar erken saatte başlamasından nefret ediyordu. Nefret ettiği ikinci şey ise okul yolunun üst mahalleden geçiyor olmasıydı.

Çöp konteynerının yanından geçerken göz devirdi. Geçen gece yaşadığı hadiseler pek de hoşuna gitmiyordu.

Tam üst mahalleye adım atmış, ilerliyordu ki koluna dokunan el ile irkildi. Arkasına dönerken kavga etmeye hazırdı ancak gördüğü gözler gevşemesini sağladı. “Günaydın.” Ona inci gibi dişleriyle gülümseyen kıvırcık oğlana baktı. “Günaydın.” Diye geveledi ağzının içinde. Onu görmeyi beklemiyordu.

“Okula beraber gidelim mi...” kıvırcıklarını kaşıdı. “Adın neydi?” Louis yanına geçmiş olan çocuğa gözlerini kısarak baktı. “Louis.”

“Louis, evet. Okula beraber gidelim mi?” karşısındaki çocuk tam bir ilkokul çocuğuna benziyordu. Hem karakter olarak hem de surat ifadesi olarak. Omuz silkti Louis. Ondan bir zarar geleceğini düşünmüyordu.

Okula varana kadar pek bir şey konuşmadılar. Louis arada bir ağzını açacak gibi oluyor ancak söyleyeceği şeyin ortama uymadığını sezip geri kapatıyordu.

“İyi dersler.” Dedi Harry bir çocuk edasıyla sınıfının önüne geldiğinde. Louis ise ona el sallayan çocuğa şaşkınca baktı ve kafasıyla geri cevap verdi.

Sırasına oturup çantasını sıranın üzerine bıraktı ve kafasını da çantasının üzerine koydu. Gözlerini kapatırken daha iki kez gördüğü bir çocuğun ona karşı nasıl bu kadar samimi olabileceğini düşünüyordu Louis.

Sarmaşık | Larry Stylinson | TR versionTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang