13. Bölüm : Kızarıklık

661 73 138
                                    

Harry'i bu erada hayal edebilirsiniz. <3

Depodan kazasız belasız çıkıp -herifin birinin Louis'nin yanağını çizdiğini saymazsak- hiç konuşmadan, sanki az önce kurtulmak için beraber çabalayan kendileri değilmiş gibi, evlerine gittiler.

Ertesi gün okula giderken de Louis önünde olmasına rağmen bir yabancı gibi yanından geçip gitmişti. Louis her ne kadar bu tavırları takmadığını kendi kendine söylese de biliyordu, umurundaydı.

"...yani işte beni aldatmış, sonra da gelip özür diliyor." Öğle tenefüsünde kantinde tostunu yerken önündeki aptalı dinliyordu Louis. Ağzını dolu olduğunu umursamadan konuştu. "Oğlum seni geçenlerde de biri aldatmamış mıydı?" Sırf kendi mahallesinden tanıdık diye konuşuyordu. Yoksa çenesi asla çekilmezdi.

"Evet ama bu başka." Dedi çocuk ve dönerine gömüldü. Louis, göz devirip karışık tostundan koca bir ısırık daha aldı. Zaten kıç kadardı elindeki.

Kantinin kapısında Harry'i gördüğünde bir an öksürür gibi oldu ama hızla ayranına uzanıp karşısındaki çocuk şüphelenmeden içti. Oturuşunu dikleştirip kantinci ablayla gülerek konuşan çocuğu izledi.

Elindeki tostla boş olan bir sandalyeye oturdu Harry. Ardından ayranını çalkalayıp pipetini alüminyuma geçirdi ve bir yudum aldı. Louis, istemsizce gülümsedi çünkü pipete dudaklarını koymuş olan çocuk fazla sevimli görünüyordu.

"Acaba gay falan mı olsam?" Karşısındaki çocuk elini yanağına dayamış camdan içli içli bakarken Louis onun bacağına bir tekme attı. "Gay olunmaz doğulur, salak." Çocuk acıyla bacağını okşamaya çalışırken gözleri tekrar Harry'nin oturduğu masaya kaydı.

Şimdi, yanına birisi gelmiş, beraber gülüşerek konuşuyorlardı. Şaşırmıştı çünkü Harry'nin burada bir arkadaşı olduğunu bilmiyordu. Hem herkesin ondan korkmasından dolayı hem de yeni olmasından.

Çocuk, kolunu Harry'nin omzuna doladığında yumruğunu sıktı. Esmer çocuğun yüzü yavaş yavaş yeşil gözlü çocuğa yanaşıyordu. İliklerine kadar öfkeyi ve kıskançlığı hissetti. Bu hisleri inkâr edemezdi.

Neyseki çocuk daha fazla yakınlaşmadan masadan kalktı ve bahçeye çıktı. Louis de bunu fırsat bilip ayağa kalktı. "Ben geliyorum iki dakikaya." çocuk ona şaşkınca bakarken hızlı adımlarla Harry'nin olduğu masayı geçip bahçeye çıktı.

Harry'nin yanındaki esmer çocuğu bankta oturmuş telefon karıştırırken bulunca önünde dikildi. "Baksana." Ela gözler kendisine doğru yükseldiğinde daha çocuğun ağzını açmasına izin vermeden yumruğu çenesine geçirdi.

Çocuk yediği yumrukla afallamıştı. Ayağa kalkıp Louis'yi ittirdi ve gözüne güçlü bir yumruk çaktı. "Sen kim oluyorsun da bana yumruk atıyorsun?!" Diye bağırdı esmer çocuk. Louis, canının yanışını görmezden gelip çocuğun yakalarından tuttu. "Kim olduğumu öğreneceksin."

Ela gözlü çocuğu yere serip, üzerine çıkması ve art arda suratına yumruklar geçirmesi uzun sürmemişti. Çocuk her ne kadar altında debelenip dursa da Louis ile başa çıkamıyordu.

Bahçedekiler ve birkaç öğretmen başlarına toplandıklarında da yumruklarını savurmaya devam ediyordu. Mavi gözleri irileşmiş, sinirden kafayı yemişti.

Onun elleri, altındaki çocuğun da yüzü sıcak kanla kaplanmışken koltuk altlarından çekilerek çocuğun üzerinden kaldırıldı. "Kendine gel!" Harry'nin sert sesini duyduğunda donup kaldı.

Hızla ona dönerek dolmuş gözleriyle suratına baktı. Hiçbir şey söylemeden bir süre sinirli sinirli soluyarak ona baktıktan sonra koşarak oradan uzaklaştı ve okuldan kaçmak için kullandığı yerden geçti.

Koşmaya devam ederken bir yandan da yanağına doğru akan gözyaşlarına anlam vermeye çalışıyordu. Harry yüzünden hem sinir krizi geçirip hem de ağladığına inanamıyordu.

Boş park alanına geldiğinde uzun çamın altına geçerek oturdu. Nefes nefese, elleri titreyerek öğle arası cebine tıktığı peçeteleri çıkarttı. Biriyle gözyaşlarını ve burnunu sildikten sonra diğeriyle de elindeki kanları silmeye çalıştı. Ancak kanlar kurumuş olduğu için elinden çıkmayınca sinirlenerek tekrar ağlamaya başladı.

Başını, kendisine çektiği dizlerinin üzerine koyarak sakinleşmeye çalıştı.

Louis:

Orada ne kadar kaldım bilmiyorum. Ancak bir süre sonra ağlamam durmuştu, daha sakin hissediyordum. Gene de kafamdaki uğultu yok olmuyordu.

"Louis." Bir anda kulağıma doluşan tanıdık sesle kafamı dizlerimden kaldırdım. Yeşil gözler suratımda geziyordu. Hemen ayağa kalktım.

"Neden geldin?" Üzerimdeki toz toprağı temizlerken sinirle sordum. "Çok sevgili flörtünü dövdüğüm için mi?"

"Ne?-"

"Bir şey söyleme. Evet, onu bilerek ve isteyerek dövdüm. Bilmek istediğin buysa eğer." Gözleri kafa karışıklığıyla bana bakıyordu. Tam ağzını açıp konuşacağı sırada bakışları gözümden alnıma uzanan kızarıklıkta takılı kaldı.

"Al işte. Kendine zarar vermişsin." Elini yavaşça kaldırıp kızarıklığın olduğu yere doğru gitti ve hafifçe dokundu.

"Siktir git!" Onu göğsünden ittirdim ama o bundan pek sarsılmış gibi görünmüyordu. Hep böyleydi zaten, en başından beri. Güçlüydü.

"Dinlesene bir beni." Diye yalvarır bir tonda konuştu.

Gözlerim tekrar dolmaya başlarken haykırmaya başladım. "O sana yaklaşırken nasıl hissediyorsun, mutlu muydun? Beni görmüyor muydun? Oradaydım Harry, tostumu yiyordum ve sen bir anda gelip gözümün önünde biriyle flörtleşmeye başladın!"

Hiçbir şey söylemedi. Sadece yanaklarımdan çeneme, oradan da boynuma akan gözyaşlarımı izledi. Ardından da bana doğru birkaç adım atıp dibimde durdu. "Napı-"

Nazik bir şekilde kızarıklığa dudaklarını bastırdı. Gözleri kapanmıştı. Elini kaldırıp yanağıma koydu ve geri çekildi. "Her seferinde bağırıp çağırma, sesin kısılacak." Gözlerini açtığında dibimde olan yeşiller titrememe neden oldu.

"Kim sana beni öp dedi ki." Onu tekrar ittireceğim sırada beni bileğimden yakalayarak engel oldu. Fakat hemen ardından gözlerimin büyüsümesine neden olacak bir şey yaptı. Dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

İlk başta ona direnmeyi düşündüm. Ancak onun beni belimden tutması ve dudaklarımı şehvetle öpmesi bana aklımı kaçırttı. Biraz sonra kendimi ona karşılık verirken buldum.

Hatta kendimi o kadar kaptırdım ki ellerim saçlarına çıkarak kıvırcıklar ve ensesi arasında hızla dolanmaya başladı.

İkimizin öpücük sesleri ve çam ağacının rüzgarda yapraklarını sallaması dışında hiçbir şey duyamaz oldum.

"Beni bu denli kıskandığını bilmiyordum." Nefesimiz tükendiğinde geri çekildi ve ellerini yanaklarıma koyup gözlerime baktı.

Göğsüne hafif bir yumruk indirdim. "Şerefsizlik yapma." Kocaman gülümsediğinde nefesim yeniden tükenir gibi oldu. Yanaklarında beliren kocaman gamzelere büyülenmiş bir şekilde baktım.

Parmak uçlarım yanaklarındaki çukurlara ulaştığında daha büyük gülümsedi. Ve pat diye kalbimi tekletecek bir cümleyi söyleyiverdi. "Senden hoşlanıyorum Louis."

Dedim koskoca 13 bölüm olmuş kavuşturayım şu yavrucakları artık

3limoncu3 biraz değiştirerek yazdım umarım beğenirsin bebeğim. ^^

Sarmaşık | Larry Stylinson | TR versionWhere stories live. Discover now