21. Bölüm: Tofaş

556 58 56
                                    

İlk ders, oturmuş edebiyatçının okuduğu eski bir şiiri dinliyordum. Gerçi hiçbir şey anlamıyordum o ayrı mesele. Gene uyku bastırmıştı ama Harry'e ilk tenefüs onunla kantinde kahvaltı yapacağıma dair söz verdiğim için uyuyamıyordum. Uyursam en az dört ders kalkamazdım.

Nihayet zil çaldığında edebiyatçıyı beklemeden sınıftan fırladım. Harry'nin sınıfına doğru ilerledim. O sırada omzuma sertçe çarpılınca yalpaladım.

"Dikkat etsene-" arkamı dönmemle tanıdık olan ela gözlerle mavilerim birleşti. Ufak bir kafa selamı verip "Kusura bakma." Dedikten sonra önüne dönüp ilerlemeye başladı.

Birkaç adam atmıştı ki peşinden gidip elimi omzuna koydum. Çatık kaşlarla bana döndü. "Ne var? Gene mi döveceksin? Özür diledik işte!" Kâfiyeli sesini biraz yükselttiği için yanımızdakiler bize döndü.

"Hayır, dövmeyeceğim. Harry'le kahvaltıya çıkacağız sen de gelir misin diyecektim." Gözlerini kısıp suratımı inceledi. O cevabını veremeden de Harry yanımıza geldi. "Noluyor?"

Güler yüzle Harry'e döndüm. "Zayn'e de bizimle kahvaltı yapması için teklifte bulundum." Kaşları havalanan sevgilimden gözlerimi alıp Zayn'e döndüm tekrar.

"Yok, size afiyet olsun." Ellerini ceplerine sokup ilerleyince elim omzundan düştü.

"Sen de gel ya, kalabalık olunca daha iyi oluyor." Harry'nin sesini duymasıyla tekrar durdu.

O sırada yanımıza tanımadığım ama ara sıra gördüğüm bir çocuk gelerek Harry'e selam verdi. "Naber?" Kaşlarımı çatıp gelen çocuğa ters ters baktım.

"İyidir Liam, sen? Bugün gelmeyeceksin sandım." Harry'de gülerek onunla sohbete başlayınca iyice suratım düştü.

"Yok ya. Uyuyakalmışım. Kantine mi?" Harry kafasını salladığında kolunu sevgilimin omzuna attı. Ağzım hafifçe açıldı. "Ben de oraya gidiyordum."

Kendi iç dünyamla tartışırken Zayn yanımda bitti. "Geliyorum." Bir solumdaki Harry ve yeni çocuğa bir de Zayn'e baktım. "Hadi! Zil çalmadan çıkalım şu kantine!" Hep beraber kantine giden merdivenlere yöneldik.

Kantine geldiğimizde ortalık ana baba günü gibiydi. Neyseki çakma bir sarışının bize el sallayarak boş masayı göstermesiyle yer derdinden kurtulmuş olduk.

"Ben sana alabilirim." Harry şu Liam denen çocuktan uzaklaşıp yanıma gelerek gülümsedi. Tam elime uzanıyordu ki geri çektim. "Yok, sağ ol kendi yemeğimi kendim alırım." Kocaman, sahte bir gülücükle suratına baktıktan sonra kalabalığa karışıp kolumu üzerkerinden uzatmaya çalışarak iki açmayla bir ayran aldım.

Herkes yemeğini aldığında Niall'ın bizim için ayırdığı masaya yerleştik. Sandalyeler yetmeyince Liam yan masadaki bir çocuğu gözleriyle korkutup -Nasıl becerdi ben de bilmiyorum.- sandalyesini aldı.

"Bu kadar kalabalık geleceğinizi bilseydim iki sandalye daha tutardım." Niall elindeki karışık tostu ısırdıktan sonra konuştu.

"Nasıl oldun Zayn?" Harry arkadaşına döndü. Zayn ise arkasına yaslanıp gevşekçe tostunu ısırdı. "İyiyim gördüğün üzere. Sen?" Gözleri kısa bir süre Liam ile kesişti. Hemen yerinde kıpırdanıp gözlerini kaçırdı.

"Ben de iyiyim. Çok korktum bir şey oldu diye."

"Yaa, tabii. O yüzden her gün ziyaretime geldin." Diye laf soktu Zayn.

"Kusur bakma, haklısın." Benimki de mahcup bir şekilde gülümseyip kafasını eğdi.

"Ne oldu ki sana?" Liam sorduğunda Niall'da gözlerini Zayn'e dikti. "Ufak bir kedinin saldırısına uğradım."

"Bu ufak kedi seni iyi benzetmiş anlaşılan." Zayn'e dik dik baktım. Ufak kedi ne amına koyayım?

"Geçmiş olsun." Bakışmamızı bölen şey Liam'ın sözü oldu. "Sağ ol." Dedi Zayn Liam'a bakmadan.

Masanın altından bacağıma konan sıcak elle irkildim. O sırada Niall ve Zayn bir konu hakkında konuşmaya başladı ama dikkatimi veremedim. Harry'e çatık kaşlarla bakıp ağzımla 'Kantindeyiz.' Dedim. Ama o beni takmadan elini bacağımda gezdirmeye devam etti.

"...Sence hangisi Louis?"

"Evet!" Diye cırladığımda masadakilerin suratı düştü. Harry ise gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. "Sen bizi dinliyor musun? Niall Range Rower diyor ben ise BMW." Liam bana aşağılayıcı bir bakış atınca hafifçe sinirlendim.

Biz ve araba muahbbetlerimizi söylemiyorum bile...

"Range Rower tabii ki de-" cümlemin sonunda Harry'nin elinin aletimin üzerine konmasıyla ıkınır gibi oldum. Neyse ki fark etmemişlerdi.

"Sana söyledim, Range Rower en iyisi." Niall gülerek zafer kazanmış gibi kafasını çevirdi.

"Bence Liam haklı Niall. Ben de BMW diyorum." Zayn Liam'a bakarak cümlesini tamamladı.

"Hadi ya... O zaman son kararı Harry belirlesin." Hepimiz Harry'e baktık. Nihayet elini uygunsuz yerlerden çekerek rahatça nefes almamı sağladı.

Arkasına yaslanıp gülümsedi. "Tabii ki de Tofaş."

Koridorun başında durmuş gülüşerek sohbet eden Liam ve Harry'i asık suratla izliyordum. Neredeyse okulun sonuna gelmiştik ama Liam her fırsatta yanımızda oluyordu. Harry ile adam akıllı konuşamamıştım bile bugün.

Kollarımı göğsümde bağlamış, duvara yaslanmış bir şekilde duruyordum ki yanıma benim boylarımda, esmer bir kız geldi. Mavi gözlerini kırpıştırarak gülümsedi. "Merhaba Louis."

"Merhaba?" Dedim şaşırarak. Sen kimsin anasını satayım?

"Ben Akel." Elini uzattığında kaşlarımı çatarak ona baktım. Gülümsemeye devam ediyordu.

Kollarımı çözerek elini sıktım. "Memnun oldum." Gözlerim kısaca Harry'e kaydığında bizi şaşkınca izlediğini fark ettim.

"Aslında şey ben..." kafasını eğip boğazını temizledi. "Sana bir şey söylemek istiyordum." Kafasını kaldırınca kızarmış olan yanaklarıyla şok oldum. Gene de "Seni dinliyorum." Diye cevap verdim.

"Ben uzun süredir senden hoşlanıyorum." Mavi gözleri parıldayarak bana baktı. İşte korktuğum şey başıma gelmişti.

Sarmaşık | Larry Stylinson | TR versionOnde histórias criam vida. Descubra agora