¹³👑 '𝑬𝒙𝒊𝒍𝒆'

Start from the beginning
                                    

Dahyun alaycı bakışlarını üstünde gezdirdiğinde yanına varmıştı.

"Noldu? Kötü bir haber mi var? Yüzünün haline bak." nazikçe ve alaylıca güldüğünde Chungha sinirlerine hakim olmaya çalışıyordu.

Güzelliği şiirlere dökülen Prenses kocaman gülümseyerek yanıt verdi. "Hayır olur mu öyle şey? Oğlum varis olmuş. Davetle ilgili konuşmaya gelmiştim." Dahyun'nun gözleri Suran'ın karnına kaydığında genç kadın daha da sarıldı karnına. "Çok meraklıysan gel sende."

"Yok kalsın. Aptal davetinize gelmiyorum bile."

"Bu iyi oldu. Eunwoo sana davetiye göndermek istemiyordu."

Dahyun'nun kaşları çatıldığında gülümseme sırası Chungha'ya geçmişti. Omuz silkip eteğini tutarak kapıda ki hizmetçilere baktı. "Prense geldiğimi haber edin."

Hizmetkarlar selam verip bir tanesi Prense haber vermeye gitmişti. Chungha hafifçe arkasına dönerken Dahyun'nun çoktan gittiğini fark etti.
Geri gelen hizmetçi kapıyı açtı. "Buyrun Prenses."

×××

"Davet Toprak Krallığın da olacakmış." dedi Dahyun oğullarına tek tek bakarken. Evlatlarını yanına çağırmıştı. İçinde ki endişe arta arta büyük dağ olmuştu. Başındaki saf altından yapılmış tacındaki ince ince işlenmiş doğal taşlarla mavilere bürünmüştü bugün. Elmasların süslediği mavi elbiselerinden birini giymişti,bugün. Ne zaman güçlü olmaya ihtiyaç duysa gece mavisini dört bir yanına sarar,bütün korkularını geceye haykırır tanrıdan yardım dilerdi. Bugünde o günlerden biriydi. Ortalık iyice kızışmış herkes savaştaymış gibi cephelerine çekilmiş yapacakları diğer adımı planlıyorlardı. Çok kişinin güzel başı kopacaktı. Savaş anında olacakları tahmin edemezsiniz. Vur ya da ıskala. Eğer ıskalarsanız. Canınızdan bir can kopardı. Dahyun bunu istemiyordu. Çocuklarına tekrar döndü.

"İlk olarak kimseye güvenmeyin. Bizim birbirimizden başka kimsemiz yok."

Karina kafasını salladı. "Annem haklı. Güveneceğimiz dostlarımız kısıtlı. Şu zamanda birbirimize kenetlenme vaktimiz geldi. Fakat burada bulunan incilerinize de güveniniz tam olsun." bakışlarını kafaları eğik ellerini iki önünde birleştirmiş olan genç kızlara çevirdi. Rosé ve Lisa'ydı onlar. Jungkook ve Jimin incilerine gururla bakıyorlardı. Jungkook Lisa'nın neden bu kadar sevgi aldığını anlamasada bu olay kendi çıkarına geldiği için halinden gayet memnundu. Odada bir kişi eksikti ; Prenses Jisoo. Kimsecikler onu çağırmamış. Alenen dışlamıştı. Haklı sebepleri olmasına karşın Jisoo'nun bu gizli toplantıdan haberi olduğunu bilmiyorlardı.

"İlk adım Yoongi'nin yoluna taş koymak değil. Taehyung'u varis yapmak." Joy,gülümseyerek Prense baktığında Taehyung sessizdi. Sadece olanları izliyordu. Jungkook'un gerginleşen çene kemikleri Lalisa'yı korkutmaya yetmişti bile. Ortalığı karıştırmaması için Tanrıya yalvarıyordu.

"Neden biz değilde o? Büyük olduğu için mi? Ondan daha güçlü ve akıllıyım. Ayrıca abimin yediği haltları bütün halk duydu. Onu destekleyeceklerini mi sanıyorsun?"

Lalisa'nın başından aşağı kaynar sular dökülürken Rosé oldukça şaşkın duruyordu. Jimin istemsizce gülümseyip Jungkook'u desteklediğini belli etmişti.
"Terbiyesizlik yapma ve sıranı bekle. Halk onu desteklemese ne olur sanki? Oğlumu Su Krallığının kızı ile evlendireceğim. Halk kimin umrunda? Şövalyeler yanımızda iken." Taehyung sesini çıkarmadı. Çünkü kardeşinin haklı olduğunun farkındaydı. Güç ve iktidar yaşama sebebi iken kardeşlerine karşı ne hırsı ne de iktidar aşkı kalıyordu. En büyük oğullardan olduğu için element tahtlardan birine geçeceğini biliyordu. Prens için sıra önemli değildi.

Soobin ve Yeonjun olaylara ilgisiz duruyorlardı. Öleceklerinin bilincinde yaşamak nasıl bir his olsa gerek? Tek umutları dedelerinin biraz daha geç ölmesi. Çünkü onlar sadece dört taht varken kral olamayacaklarını gayet iyi biliyordu.

"Hiç bir zaman iyi bir Prenses olamadın. Halkın umrunda değil öyle mi? Babam keşke bu laflarını duysaydı anne." Jimin acıyan gözlerle onu seyrediyordu. Dahyun sinirli ve kırılmış gözlerle ona bakmaktan başka bir şey yapmadı. Karina sahtece öksürüp dikkatleri kendisine çekti.

"Planımız Prens Suho. Annem,ablam Toprak Krallığında olan davete gelmeyecek. Ben ve sizler geliyorsunuz," dedi abilerini ve incileri göstererek. "Jisoo'nun bize daha bağlı olmasını sağlamak istiyorsak. Sevdiği herkesi yok etmemiz gerek. Suho varken abime bir çocuk vermeyi düşünmez bile."

"Prens Suho'yu sürgün mü ettireceğiz? Hemde kendi Krallığında?" Rosé istemsizce merakına yenik düşerek konuşmuştu. Karina'nın ona dönmesiyle çoktan dediklerine pişman olmuştu bile. "Evet. O da sandığınız kadar iyi biri değil. Saraylarına gizlice soktuğumuz işe yaramaz hizmetçiler sonunda bir halta yaradılar. Suho'nun gizli sırlarını ailesinin bilmesinde bir sakınca görmüyorum."

"Ne gibi sırlar?" Lalisa,Rosé'den cesaret bulmuşcasına konuşmuştu. Kızların bu meraklı ve kendinden emin halleri Karina'ya annesinin doğru bir karar verdiğini düşündürtüyordu. Gülümsedi.

"Mesela annesinin kuması erkek prens doğurunca,bebeği kaçırıp yerine kimsesiz bir kız çocuğunu getirtmesi gibi."

×××

Merhaba şekerlerim!

Sizce Jisoo,Suho'nun sürgün işine nasıl tepki verecek?

ꪊ𝓽ꪮρ𝓲ꪖWhere stories live. Discover now