Bölüm 31

399 25 3
                                    

Tüm gözler soru ve Doruk'un bağırması ile Tuna'ya dönerken Asiye devam etti sözlerine: "Bize yardım etmek için geldin, seni hoş karşıladık. Doruk'un eski dostuymuşsun daha da içimizden biriymişsin gibi davrandık ama sen ne yaptın? Geldiğinden beri dik dik bana bakıyorsun. Neden acaba? Hayır Doruk benim sevgilim bunu da biliyorsun? Neden?" O sırada sinirden ayağa kalkan Doruk elini yumruk yapmış bir şekilde: "Tuna, ya şimdi konuş ya da buradan yürü git. Yoksa seni benim elimden değil buradakiler mahalleli gelse alamaz." Sorular karşısında istifini hiç bozmayan Tuna sadece sırıtarak etrafına bakıyordu. O sırada Aybike'nin aklına Deniz geldi. Aybike: "Madem Tuna'nın Asiye'ye bakışlarından konuşuyoruz o zaman Deniz'in de Doruk'a olan bakışlarını konuşalım. He Deniz ne dersin?" Deniz: "Ne ben mi? Doruk'a mı bakmışım, ne zaman oldu bu tam olarak?" Deniz'in bu konuşmaları ile daha da sinirlenen Asiye: "Bir de ne zaman diyor ya! İkiniz de şu kapıdan içeri girdiğinizden beri biriniz bana biriniz de sevgilime dik dik bakıyorsunuz. Sebebini sorunca da böyle pişkin pişkin suratımıza bakıyorsunuz. (masanın üzerindeki peçeteliği eline alıp havaya kaldıran Asiye) Bakın valla kafanıza indiririm şunu sonrada Allah ne verdiyse! He buradan kaçabileceğinizi düşünüyorsanız da o düşünceleri kenara bırakın, çünkü..." Ömer: "Çünkü biz varız. Şimdi söyle bakalım Tuna vitaminsizi neden kardeşime dik dik bakıyorsun? Üstelik o senin  dostunun sevgilisi." Tuna, gelen sorulara soğukkanlılıkla "Çünkü kardeşin benim dikkatimi çekti bende baktım. Ne var bunda!" Doruk, sinirle elini masaya vurarak: "Ne mi var bunda! Ulan Asiye benim sevgilim, sevgilim! Gerizekalı mısın oğlum sen? Hadi onu geçtim, sen bir kadına, insana öyle dik dik bakamazsın. Böyle bir hakkın yok." Doruk'un sözlerine karşılık hala daha sırıtan Tuna'ya Doruk: "Ulan bir de karşımda hala sırıtıyor. Yürü git şuradan. Bir daha da değil bu mekana bizim olduğumuz bir ortamda olmayacaksın sen. Sen ve senin gibileri olmayacak bizim etrafımızda ve inşallah dünyada." Tuna: "Niye öyle diyorsun eski dostum?" Doruk: "Bir de eski dostum diyor..." diyerek Tuna'nın üzerine atılırken Berk araya girerek Tuna'yı zorla oturduğu yerden kaldırarak "Hadi Bay Pislik. Dışarı, bir daha görüşmemek dileğiyle." diyerek kafeden dışarı postalandı.
Doruk, Asiye'nin yanına giderek: "Özür dilerim sevgilim. Ben onun böyle biri olduğunu bilmiyordum. Bilsem yanımıza yaklaştırır mıydım?" Asiye: "Nereden bileceksin Doruk ya!" Doruk: "Olsun. En azından fark etmeliydim. Sen, o geldiğinden beri her şeyin farkındaydın ama ben bunu bile fark edemedim. Allah kahretsin beni ya!" Asiye: "Tamam aşkım sakin ol! Bak ben iyiyim. Hem halletmemiz gereken bir mevzu daha var." Aybike, konuya müdahale ederek Deniz'in başına dikilerek sordu sorusunu: "Evet sarı yelloz, anlat bakalım?" Deniz: "Neyi anlatayım?" Sinirlenen Asiye: "Neyi olacak, neden sürekli benim sevgilimi kestiğini sürekli onun hakkında sorular sorduğunu. Her şeyi anlat bize." Deniz'in sessizliğine karşılık Oğulcan, Aybike'nin ona söylediği ve aklını karıştıran o soruyu sordu: "Seni buraya kim gönderdi? Kaan mı Harika mı? Hangisi, yoksa ikisi birlikte mi seninle iletişime geçtiler?" Herkes şaşkınlıkla Oğulcan'a bakarken Deniz ise soru karşısında sonunda tepki vermişti. "Kaan kim, Harika kim? Ben tanımıyorum onları?" Aybike: "Kim olacak seni buraya yollayarak Asiye ve Doruk arasını ve belki de bizlerin de arasını bozmanı isteyen iki iblis." Deniz: "Bakın dediğiniz isimleri ben tanımıyorum. Beni buraya Mazlum çağırdı, onun çağırması ile geldim. İnanmıyorsanız ona sorun. Mazlum ile okuldan arkadaşız. O kadar." Asiye: "Hadi diyelim ki Harika ve Kaan ile herhangi bir bağın yok, Mazlum abinin ricası ile buraya geldin. O zaman söyle bakalım sen neden geldiğinden beri benim sevgilimi kesiyorsun. Ki geldiğin andan beri bizim sevgili olduğumuzu da biliyorsun, neden?" Deniz: "Çünkü... çünkü...." diyerek sözlerine devam edemedi ve ağlamaya başladı. İyice sinirlenen gruptakilerden Ömer: "Söylesene kızım. Neden?" Deniz ağlamaya devam ederken seslerden ötürü masaya gelen Kadir ve Mazlum'dan Kadir: "Hayırdır gençler neler oluyor? Bu kız neden ağlıyor?" Oğulcan: "Valla orası uzun hikaye abim ama kendileri sorduğumuz soruya cevap vermek yerine ağlamayı tercih ettiler. Biz de bekliyoruz işte." Mazlum: "Ne sordunuz da ağlattınız arkadaşımı?" Aybike: "Şöyle ki Mazlum abicim senin bu çokk sevdiğin yerlere göklere sığdıramadığın arkadaşın geldiği ilk andan beri Doruk'u kesiyor. Asiye ve Doruk da bu durumdan rahatsız olarak doğal olarak hesap sordular kendilerinden. Ama hanımefendi cevap vermek yerine ağlıyor. Böyle işte." Mazlum, Deniz'in yanına giderek Asiye'nin az önce masanın üzerine bıraktığı peçetelikten peçete alarak kıza uzattı ve Deniz'e dönerek "Bence artık anlatmalısın Deniz. Yoksa bu durum hem onu hem de seni rahatsız edecek. Sen anlatmazsan ben anlatırım. Ona göre!" Deniz, toparlanarak: "Tamam tamam. Ben anlatacağım her şeyi." Doruk: "Hadi bakalım, neymiş bu bilmemiz gereken şeyler?" Deniz, derin bir nefes alarak başladı konuşmaya "Bundan tam üç yıl önce ikizim ile dershane dönüşü eve gidiyorduk, ama nasıl ders çalışıyoruz biliyor musunuz? Böyle deli gibi? Benim pek ihtiyacım yoktu aslında çok ders çalışmaya, güzel sanatlara girmek için belli bir puana ihtiyacım vardı gerisi yetenek sınavına bağlıydı. Ama ikizim yani Bulut öyle değildi. Onun hedefi pilotluktu. Çok severdi yüksekleri. Hep derdi ki 'Adıma yarışır yerde olacağım ben, hep bulutlarda olacağım.' derdi. Ama o gün, o zalim kazanın olduğu gün tüm hayalleri yıkıldı ikizimin. Alkollü bir sürücü direksiyon hakimiyetini kaybederek durakta bekleyen bize doğru geldi. Arabayı fark eden Bulut beni kenara itip kurtardı ama kendisi kurtulamadı. Bulut, adının hak ettiği yere gitti. Bulutlara. Ama pilot olarak değil melek olarak. Ben üç yıldır Bulut'un özlemi ile yaşıyorum. Hayatımın on sekiz yılı bir anda sökülüp alındı elimden, tabi ömrümün geri kalanı da. Ama buraya geldiğim ilk andan beri sanki ömrüm yeniden bana verilmiş gibi geldi. İlk geldiğim gün Mazlum'a da dediğim gibi, sen Doruk, benim ölen ikizime çok benziyorsun. Bulut yaşasaydı aynı senin gibi olacaktı. Hani soruyorsunuz ya neden sürekli Doruk'a bakıyorsunuz diye? Siz yanınızda canlısı varken resmine bakar mısınız? İşte ben yıllardır Bulut'u sadece fotoğraflarda görüyorum, ama buraya geldikten sonra Doruk'un Bulut'a benzemesi nedeni ile sürekli Doruk'a baktım. Bu bilerek değil istemsizce oldu. Ama bilerek de bakardım. Çünkü ben Doruk'a bakınca Doruk'u değil canımın yarısını, ikizim Bulut'u görüyorum." Aybike: "Peki o zaman neden Doruk hakkında sorular sordun sürekli?" Deniz: "Çünkü onu tanımak istedim. İkizime benzeyen kişi ile zaman geçirmek bir şeyler paylaşmak istedim, o kadar." Bu konuşma karşınızda sinirleri yatışan Doruk ve Asiye'den Asiye: "Peki son bir soru. Neden ilk geldiğin gün gelip Doruk'a 'Sen benim ölen ikizime çok benziyorsun, hatta tıpkı osun.' demedin?" Konuya dahil olan Mazlum: "Aslında şöyle ki, Deniz ilk geldiği günün gecesinde beni arayarak her şeyi anlattı. Bende senin gibi bunu Doruk'a söylemesini söyledim. O ise bana dedi ki 'Sadece adını bildiğim birine gidip nasıl sen benim ölen ikizime benziyorsun diyeyim.' dedi. Bende hak verdim şahsen." Doruk: "Peki hiç söylemeyecek miydin bunu bizlere?" Deniz:" Söyleyecektim ama biraz daha birbirimizi tanıdıktan sonra. O nedenle sürekli senin hakkında sorular sordum, kendim hakkında boş boş konuştum. Ama sanırım sana çok dikkatli bakmışım baksana yakayı ele verdim." Aybike: "Sen bu kafeye adım attığın an zaten yakayı ele vermiştin merak etme."
....

İçimizde SaklıWhere stories live. Discover now