Bölüm 5

1.1K 47 7
                                    

Herkes sesin geldiği yöne baktığında iki adamın konuşarak onların yanına doğru geldiklerini gördüler. Gelen kişi: "Merhaba ben Akif Atakul." Oğulcan: "Aa ben sizi tanıyorum. Siz babamın patronusunuz. İnşaata babama yemek getirdiğimde görmüştüm sizi." Akif: "Evet delikanlı, ben babanın patronuyum." Şengül: "Ne istiyorsunuz bizden. Görmüyor musunuz halimizi?" Akif: "Görüyorum hanımefendi." Kadir: "O zaman ne demeye buradasınız? Amcamın hatrını sormaya mı geldiniz?" Akif: "Sakin ol delikanlı. Kuzenin deminden bir soru sordu ya, onun cevabı bende işte. Bunu amcana kimin yaptığını ve neden yaptığını biliyorum." dediği sırada doktor ameliyathaneden çıktı. Doktor: "Siz Orhan Bey'in yakınları mısınız?" Şengül: "Evet, ben eşiyim. Kocam nasıl doktor? Bi şey söyle artık." Doktor: "Öncelikle sakin olun. Orhan Bey'in durumu şu an gayet iyi. Zor bir ameliyattı ama kendisi çok güçlü çıktı ve dayandı... Şimdilik sabaha kadar yoğun bakımda tutacağız, sabah normal odaya alırız. Tekrar geçmiş olsun." diyerek oradan ayrıldı. Herkes rahat bir nefes almıştı. Artık yüzleri gülüyordu. O sırada Kadir, Akif Bey'e dönerek "Her şeyi biliyorum dediniz ama sözünüz yarım kaldı. Anlatın devamını." Akif: "Oturun anlatayım." diyerek ameliyathanenin önündeki koltukları gösterdi. Akif: "Öğleden sonra inşaatı teftiş etmeye gitmiştim. İşimi bitirip sahadan dışarı çıkmıştım. Arabamın orada telefonla konuşuyordum ki Orhan seslendi oradan. 'Akif Bey bir sıkıntı var danışmam lazım size' diyerek bağırdı bana. Ben de elimle gel işareti yaptım. Ben telefonla konuşurken o da kenarda beni bekledi. Sonra aniden bir araba sesi duydum ve o anda biri beni kenara itti. Kafamı kaldırdığımda Orhan yerde yatıyordu. Hemen ambulansı aradık, buraya geldik. Orhan beni gelen arabadan kurtarırken kendisi kaçamamış. Yani anlayacağınız beni kurtarırken kendini feda etmiş oldu. Ama Allah'tan durumu iyi." Oğulcan: "İyi de neden ya neden? Kim neden böyle bir şey yapar?" Akif'in yardımcısı: "Ben bu işi araştırıyorum. Ama bence kasıtlıydı. Adam arkasına bile bakmadan kaçtı." Akif: "İşte böyle. Biz işin peşindeyiz. Şimdilik gidelim yarın tekrar geliriz. Geçmiş olsun tekrardan." diyerek Akif ve yardımcısı hastaneden ayrıldı.

Kadir'in aklına çocuklar geldi. Hemen kafeyi aradı. Asiye: "Alo. Buyrun Saklı Bahçe Kafe. Ne istemiştiniz?" Kadir: "Benim abim, Kadir." Asiye: "Abi. Amcam nasıl? İyi mi? Ne olmuş? Nasıl olmuş?" Kadir: "Dur abicim yavaş. Sakin ol. Amcam iyi. Ameliyatı gayet iyi geçmiş. Sabaha kadar kontrol amaçlı yoğun bakımda tutacaklar sabahta normal odaya alacaklar. Ömer nerede?" Asiye: "Emel'i almaya gitti. Gelirler şimdi. Hatta geldiler bile." Kadir: "İyi tamam abicim. Ömer'e de söyle kafeyi kapatınca doğru eve geçin, buraya gelmenize gerek yok. Ben size bir şey olursa haber veririm. Tamam mı?" Asiye: "Tamam abi. Ama bir şey olursa mutlaka ara bizi." Kadir: "Tamam bitanem hadi görüşürüz." diyerek telefonu kapatmış Oğulcan'ın yanına gitmişti. Asiye ise abisinin dediklerini ikizine söylemişti ve kafedeki müşterilerle ilgileniyorlardı.

Ertesi gün...
Sabah Orhan'ı normal odaya almışlardı. O kasvetli hastane odasında neşe vardı o gün. Şengül kocası uyandığı için şükür namazı kılmaya mescide inmişti, Oğulcan garip espriler yapıyor, Aybike babasına sarılıyordu. Orhan: "Kızım yeter valla kırılmayan kemiklerimi de sen kıracan, dur bi yavv..." Aybike: "Eee napıyım baba, çok korktum. Onun acısını çıkarıyorum." Orhan: "Tamam sonra çıkar acısını, hadi. Kadir sen de şu Oğulcan'a bir şey yap sustur. Sabahtan beri yapmadığı saçmalık kalmadı." diyerek Oğulcan'a garip bir bakış attığı sırada odanın kapısı çaldı ve içeri birileri girdi.
Gelenler tanıdıktı. Akif Bey ve yardımcısı Esat. Akif: "Geçmiş olsun Orhan. Nasılsın? İyisindir umarım." Orhan: "Sağolun Akif Bey, İyiyim, gördüğünüz gibi. Ne gerek vardı buralara kadar gelmişsiniz." Akif: "Gereği mi kalmış Orhan. Sen benim için canını ortaya koydun ben gelip seni ziyaret dahi etmeyecek miyim? Hem dün ailene de söyledim sana çarpanı araştıracaz diye ve bulduk kimin yaptığını." Aybike: "Kim yapmış bunu babama? Allah cezasını versin onun?" Akif: "Merak etmeyin verecek zaten. Tutuklandı kendisi. Suçunu da itiraf etti. Neden yaptığını da." Kadir: "Ee neden yapmış bu şerefsiz bu şerefsizliği amcama?" Akif: "Şöyle ki aslında baştan da belirttiğim gibi adamın hedefi bendim ama Orhan benim hayatımı kurtardı. Ben geçenlerde bir ihaleye katılmıştım. Rakibim olan bir şirket de aynı ihaleye katılmış. Günlerdir bana ihaleden çekilmem için mesajlar atıyorlardı. Ben çekilmem diyince onlar da kendilerince bana tuzak kurdular. Ama Orhan sayesinde bu gerçekleşmedi. Sağol Orhan, sana ne desem ne versem hakkını ödeyemem. Sana can borcum var. O nedenle bu parayı kabul et lütfen." diyerek Esat'a işaret verdi. Esat ise elindeki para dolu zarfı Orhan'a uzattı. Orhan: "Akif Bey ben böyle bir şeyi kabul edemem." diyerek parayı geri çevirmişti. Kabul edersin-etmem tartışmasına Akif kendince bir çözüm buldu. Akif: "O zaman şöyle yapalım. Tamam sen bu parayı alma ama bu delikanlı ile bu güzel kız (Oğulcan ile Aybike'yi göstererek) benim okulumda burslu olarak okuyacak. Ne dersin?" Aybike şaşkın bir ses tonuyla "Ne! Atakul kolejinde mi? Biz mi?" diye şaşırırken Orhan: "Yok sağolun Akif Bey. Hiç gerek yok." Aybike: "Ama baba..." Orhan: "Ne ama baba kızım. Asiye ve Ömer n'olacak? Siz benim evladım iseniz onlar da yiğenlerim. Ben sizleri onlardan ayırmam." Kadir: "Amca sen bunu düşünme. Aybike ve Oğulcan'ı düşün. Asiye ve Ömer hallerinden memnun merak etme." Orhan: "Olmaz oğlum. Siz bana rahmetli abimle, yengemin emanetisiniz. Olmaz." Akif: " O zaman şöyle yapalım biz bu dört genci de okulumuza burslu olarak alalım. Ne dersin Orhan?" Orhan, Kadir ile bakışıp anlaştıktan sonra "Tamam." dedi, Aybike sevinçten Oğulcan'a sarılırken içeri Şengül girdi. "N'oluyor burada. Ne kutluyorsunuz gene?" Oğulcan: "Şöyle ki madırım artık karşında Atakul kolejinde okuyan evlatların var." diyerek olanları Şengül'e anlatmışlardı bu sırada da Akif Bey gitmişti zaten.
Kadir amcasının iyi olduğundan emin olunca eve geçmişti. Hem çocuklarla konuşacak önemli konuları vardı.

Kadir eve geldiğinde oturup yemek yerken konuyu açtı. Kadir: "Bugün çok önemli şeyler oldu çocuklar ve ben sizin yerinize bir karar vermek zorunda kaldım." Ömer: "Ne kararıymış bu abicim?" Kadir olanları en başından beri anlatır, "Yani anlayacağınız artık sizler Atakul Koleji öğrencilerisiniz." Ömer: "Ne gerek var abi ya.. Böyle iyiyiz işte biz. Gitmeyecem ben istemiyorum." Asiye: "Ömer, abimin anlattıklarına bakılırsa biz o okula gitmezsek amcam Aybike ve Oğulcan'ı da göndermeyecek. Evet ben de zengin züppelerinin ego savaşları okumak istemem ama kuzenlerimiz için olsun gitmeliyiz. Hem severiz belki orayı. Ayrıca sen de iyi bir eğitim almak istemez misin?" Ömer: "İyi bari tamam. Bu arada gideceğimiz okulun nerede olduğunu biliyorsunuz demi. Bizim kafenin dibindeki okul o." Kadir: "Aa evet doğru. Daha iyi işte hem müşteri toplarsınız hem de bana daha çok yardım edersiniz." diyerek kardeşlerine takıldı Kadir.
--------------------------------------------------------------

Atakulların Evi...
Atakullar yemek masasında otururken Akif'in telefonu çalar "Efendim Esat. Tamam. Hallettin mi o işi? Konuştun mu müdürle? İyi tamam. Ararsın sen onları hafta başında başlasınlar o zaman. Tamam. Yok başka bir şey." diyerek telefonu kapatır ve ona bakan üç çift meraklı gözle karşı karşıya kalır. Akif: "N'oldu? Ne bakıyorsunuz öyle?" Nebahat: "Sen söyleyeceksin ne olduğunu bize Akif. İki gündür gizemli telefonlar, geçen gün de üstün başın toz içinde geldin, ne oldu diye sordum bir şey de söylemedin. Ama artık kaçamazsın. Anlat ne oluyor." Akif olanları anlatır. Orhan'ın onu kurtarmak için neredeyse canını vereceğini onun da bu nedenle onun çocuklarına ve yeğenlerine okulda burs vereceğini söyler. Doruk: "Nasıl yani baba. Sen gidip onları bizim okula mı aldın? Pes valla." Melisa: "Deme öyle Doruk. Ne güzel yapmışsın baba. Ama ben şaşırdım doğrusu senden böyle bir iyilik beklemiyordum." Akif: "Sen de beni iyice gömdüm kızım. Napıyım adam canımı kurtardı. Hem onun sayesinde ihaledeki rakibimizi şikayet ettik. İhaleyi de kazandık. Onun bana kazandırdıkları yanında benim yaptığım hiçbir şey." Doruk: "Umarım o burslularla karsılaşmam ya. Valla çekemem off.." Akif: "Valla Esat, müdürle konuştu. Çocuklar hafta başında uygun bir sınıfta derslere girmeye başlayacaklar." diyerek yemeklerine devam ettiler.

~BÖLÜM SONU~

Merhaba arkadaşlar. #asdor etiketli hikayelerde 1. sırada olmamızın şerefine birazcık erken atmak istedim bölümü...
Sesin sahibini tahmin eden arkadaşlar biraz şaşırmış olabilir. Umarım çok hayal kırıklığı yaşamamışlardır.
Oylarınızı ve yorumlarınız bekliyorum.
Ayrıca elimde hazırda bölümler var ama vereceğiniz her fikre de açığım. Duruma göre onları harmanlayıp, düzenleyip sizlere sunabilirim. Biraz uzun bir yazı oldu ama tekrardan teşekkürler
🌹🔥🧿

İçimizde SaklıWhere stories live. Discover now