22.BÖLÜM

806 91 34
                                    

Merhaba! Sizinle etkileşimde olup sohbet etmek çok güzel öncelikle bunun için teşekkür etmek istedim.Kurgumuz daha da derinleşiyor ve yavaş yavaş bazı sırlar açığa çıkmaya başlayacak. Umarım severek takip etmeye devam edersiniz.

Keyifli okumalar!

Poyraz'ın ağzından
Toplantı odasına geçtiğimizden beri Hazal'ın sessiz söylenmelerini dinliyordum.
"On dakika geç kaldılar, hem de ilk toplantıdan. Büyük bir terbiyesizlik." dedi sabırsızca yanıma tekrar oturarak. Ona göz ucuyla baktım.
"İstanbul trafiği, böyle durumlar yaşanabilir." dedim umursamazca. Ben ne kadar sakinsem o da o kadar stresliydi.

Toplantı odasının kapısı açıldığında ve İlayda içeri girdiğinde arkasından yeşil gözlü bir adam içeri girdi. Birkaç saniye sonra da başka bir kadın içeri girmişti.
Eğer o çok sevdiğim gözlerine bu denli aşina olmasaydım bu kadının kesinlikle Alâ olduğuna inanmazdım. Şaşkınlıkla kaç saniye olduğunu anlayamadığım bir süre zarfında ona baktım. Zayıflamıştı, hatta o kadar zayıflamıştı ki yanakları içine çökmüştü. Saçlarını omuzlarına kadar kısaltmıştı. Tarzını değişmişti, daha resmi giyinimliydi. Ama hala çok güzeldi. Onu özlediğimi fark ettim. Sanki onu görmediğim süre zarfında nefes almayı bırakmıştım da onu görür görmez yeniden oksijenime kavuşmuştum.

Zihnim milyonlarca parçaya bölünmüş ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Önündeki adama baktım ve kesinlikle tanımadığıma ikna oldum. Alâ neden buradaydı ya da burada ne yapacaktı?

Yeşil gözlü adam elini bana uzattı. "Merhaba ben Doruk, Alâ hanım'ın asistanıyım." Ardından Alâ'yı işaret etti."Alâ Akyüz şirketimizin ortağı ve aynı zamanda CEO'su." Hazalla birlikte aynı anda ayağa kalkmıştık.
Mideme büyük bir yumruk yemiş gibi hissetmiştim. Gördüklerimin bir rüya olma ihtimali olabilir miydi? Eğer bir rüya değilse yaşadığımız her şey bir yalan olacaktı.

Hazal öfkeyle "Şaka mı?" dedi. Zihnimdeki birbiri ardına çarpışan düşünceler bile durmuştu.
"Merhaba." dedi tebessümle. Sesini duyduğumda vücudumdaki bütün kanın çekildiğini hissettim. Bomboş bakmaya devam ettim. Konuşmak istiyordum ama böyle bir durumla karşı karşıyayken ilk ne söylenir kestirememiştim.

"İlayda, Poyraz Bey'e ve Hazal Hanım'a bir bardak su getirir misin?" dedi. İlayda yanımızdan hızlıca uzaklaştığında Alâ rahat bir tavırla çaprazıma oturdu.
"Lütfen oturun, fazla zamanım yok."
Karşımdaki kadının Alâyla hiçbir bağı kalmamış gibiydi. Bakışları dışında hiçbir şey benzemiyordu. Tavırları, duruşu, konuşması... O değil gibiydi.

İlayda su getirdiğinde ve Hazal onu bakışıyla geri yolladığında yerime oturdum.
Kendime gelip neler döndüğünü öğrenmem gerekiyordu bu yüzden yanımda dikilen Hazal'ın aksine soğuk kanlı olmalıydım.

Doruk'a döndüm." Demek bir sır gibi sakladığınız ortak Alâ Akyüzdü?" dedim.
Alâ onu kaale almamış olmama bozulmuş gibi lafa girdi. "Aslında bu sır değildi, biz şirket politikası olarak sır sevmeyiz." dedi net bir tavırla.

Yüzüne bakmak istemiyordum çünkü bu yeni Alâ'yı sevmemiştim.

Hazal sinirle güldü. "Pardon ama ne kadarlık bir deneyimin var?"
"Deneyimim olmaması işimi bilmediğim anlamına gelmez." dedi kararlılıkla.
Hazal "Seninle aynı masaya oturacağımı mı sanıyorsun gerçekten?" dedi gitmek üzereyken. Bileğinden kavrayıp gitmesini engelledim. Mesajımı almış olacak ki itiraz etmeyip yerine oturdu. Şu an onun sinir kriziyle uğraşmaya vaktim yoktu.

BEKLENMEYEN YOLLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin