9.BÖLÜM

1.2K 160 25
                                    

Merhaba sevgili okurlarım, desteğiniz için minnettarım. Umarım severek takip etmeye devam edersiniz.

Keyifli okumalar :)

"Önünde iki yol var Alâ. Ya benimle kazanıp kazanamayacağını bilmediğin bu savaşa girersin, ya da bu sevgililik oyununu bitiririz ve sen elinde cevapsız sorularla kalırsın. Karar senin."

Güven, daha önce hayatıma yeni giren biri için hissetmediğim bir duyguydu. Çevremdeki insanlar az ve özdü. Geçmişle birlikte bu günüme gelmişler ve bir kez olsun bile hayatımdan çıkmamışlardı.

Az sonra vereceğim kararla aslında bir bakıma Poyraz'a güvenmiş ve sırtımı ona yaslamış olacaktım. Ama onun da bilmediği bir şey vardı ki hiçbir güven birden bire eksiksiz olmazdı.

Neriman Yıldırım hakkında ona bir şey söylemeyecektim. Yani en azından şimdilik böyle bir düşüncem yoktu. Madem benimle gerçekleri öğrenmek istiyor o zaman elbet bunu da öğrenirdi.

Uzun kirpiklerinin çevrelediği meraklı bakışlarıyla yüzümü inceliyordu. Ağzımdan çıkacak cümleler onun için de önemliydi. Çünkü anladığım kadarıyla o da bazı şeyleri en az benim kadar merak ediyordu.

"Bir şeyleri cevapsız bırakmayı sevmem. Öğrenelim bakalım geçmişimizi." dedim omuz silkerek.

Verdiğim cevap onu tatmin etmiş olacak ki kocaman gülümsedi. Ve sanki ay birden bire onun gülüşünde var olmuştu. İlk günkü Poyrazla bugünkü Poyraz arasında ne kadar da büyük farklar vardı. En azından şimdi gülümsüyordu.

Ağzını açıp bir şey söyleyecekken telefonum çaldı.Hapsolduğum andan hemen kurtulup çantamın içindeki telefonu çıkardım, arayan Ardaydı. Panikle telefonu açtım.

"Alâ, neredesin? Yine ortadan kayboldun."

Onu unutmamın verdiği mahcubiyetle konuştum.

"Biraz hava almak istemiştim. Geliyorum hemen." Poyraz'a kaçamak bir bakış attığımda beni izlediğini fark ettim.

"Ben ikinizi de zapt edemiyorum artık." dedi Arda daha çok kendine kızar gibi ve yüzüme kapattı. Şaşkınlıkla ekrana baktım. Gerçekten de kapatmıştı. Poyraz bıyık altından güldü. Kaşlarımı çatıp yüzüne baktım.

"Ne gülüyorsun?"

"Hiç." dedi imayla.

"Ben seni Ardayla tanıştığında görürüm. Sevmezse seni mecbur ayrılacağız." dedim dalgaya alarak.

"Beni sevmemesi imkansız. Şu sıfata bak." dedi kendini göstererek.

"Kesin sever." deyip göz devirdim ve ayağa kalkarak üzerimdeki kumları sirkeledim.

"Ben bırakırdım seni." dedi o da ayaklanarak.

"Onlarla geldim ekmemeyeyim şimdi."

"Tamam görüşürüz." dedi birkaç adım geri çıkarak.

"Görüşürüz." diyerek uçarcasına yanından ayrıldım ve Arda'nın çok kızmamasını umarak barda onu aramaya başladım. Az önceki masamızda Batu ve Elçin sohbet ediyorlardı. Yanlarına gidip "Arda nerede?" dedim.

Elçin aptal aşık gibi bakan bakışlarıyla bana döndü ve köşeyi işaret etti.

"Gelmedi bir türlü, orada." dedi. Kaşlarımı çatıp gösterdiği yere baktım. Gerçekten bize sinirlendiği ve geldiğine pişman olduğu belliydi.

"Biz gidiyoruz, geliyor musun?" dedim Elçin'e kısa bir bakış atarak. Kafa salladı ve bende onların vedalaşmalarını beklemeyip Arda'nın yanına yürüdüm ve koluna girdim. Başta irkildi ama bir şey söylemedi.

BEKLENMEYEN YOLLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin