14. BÖLÜM

918 111 24
                                    

Keyifli okumalar!

Kendime çok kızıyordum. O zarar görmesin, arada kalmasın, ortalık daha fazla karışmasın diye sakladığım bu şey onun bana olan güvenini sarsmıştı. Ama benim de kendimce haklı sebeplerim vardı, biraz düşününce bunu anlaması gerekirdi.

En başta kafam karışmıştı, yardım alacağım ya da danışacağım kimse yoktu. Kendimi büyük bir tehlikede hissediyordum ve yapayalnızdım. Korkuyordum her şeyden. En çokta bilinmezlikten.

İşler değişmişti. Evet belki hala tehlikedeydim ve bilmediğim çok şey vardı. Ama yanımda Poyraz'ın olduğunun farkındaydım. Artık yalnız hissetmiyordum, en azından şu ana kadar.

Poyraz arkasına bile bakmadan gitmişti ve yolu bilmediğim için çaresizce ağacın altında oturmaya devam etmiştim. Yerimden ayrılamamıştım çünkü yalnızca burada telefon çekiyordu. Eğer başka bir yere gidersem kaybolma ihtimalim çok yüksekti ve muhtemelen telefonum çekmezdi.

Defalarca bizimkileri aradım. Hiçbirinin telefonu çekmediği için onlara ulaşamadım. Poyraz'ı aradım ama telefonu kapalıydı. Normalde korkmam gerekirdi ama kafam o kadar doluydu ve kendimi o kadar pişman hissediyordum ki kendimce hak ettiğimi düşünüyordum.

Poyraz'a da kızamıyordum çünkü benim yolu bilmediğimi tahmin edemeyecek kadar sinirliydi ve eminim şuan gözü hiçbir şey görmüyordu. 

Düşündükçe yol hafızamın iyi olmamasına sinirleniyordum. Yaklaşık üç saat olmuştu ve ben acayip susamış hissediyordum. Hava kararmaya başlayınca olayın ciddiyetini kavradım. Eğer birkaç saat daha bulamazlarsa ne yapacaktım?

Ayağa kalkıp biraz yürüdüm. Her yer birbirine benziyordu. Tarif edebileceğim ya da yönümü anlayabileceğim hiçbir şey yoktu. Son kez daha bizimkileri aradım, ulaşılamıyordu. Jandarmayı aramaya karar verdim ve numarasını tuşladım.

Birkaç dakikalık konuşma ardından bulunduğum yerden ayrılmamamı ve telefonumu kapatmamamı tembihlediler. En kısa süre içerisinde bana ulaşacaklarını söylediler. Ağacın altına geçtim ve açlığımı düşünmemeye çalışarak bekledim.

Aklıma takılan çok şey vardı ama en önemlisi Poyraz'la aramızda konuştuğumuz bu meseleyi Gizli Numara nereden biliyordu? Bunu neden bir koz olarak kullanmıştı? Demek ki Poyraz'ın öğrenmesi işine geliyordu. Ama neden?

Jandarmayı aramamın üzerinden elli dört dakika geçmişti. Artık hava tamamen kararmıştı. Köpek havlama sesleriyle olduğum yere sindim.

"Alâ!" Arda'nın sesiyle derin bir nefes aldım.

"Buradayım!" dedim bağırarak. Köpek sesleri daha da yaklaştı. Kimseyi görmüyordum.

"Tepedeyim." dedim ağacın altından çıkarak.

"Alâ, bekle geliyoruz." dedi Batu gür bir sesle. Birkaç tane düdük sesi duydum. Ardından adım sesleri yaklaştı.

"Telefonunun fenerini aç Alâ." dedi Emir. Dediğini yapıp havaya kaldırdım ve salladım.

"Buradayım, Emir."

Köşeden gelen bir kaç kurtarma ekibini ve bizimkileri gördüğümde sonunda bulunduğumu anladım. Arda hızlıca bana doğru geldi ve sarıldı. Emir ise endişeli gözlerle beni süzdü. "İyi misin?"

"İyiyim."

"O şerefsiz Poyraz seni burada nasıl bırakır? Buradan dönelim ağzını burnunu kırmayan ne olsun." dedi Batu sinirle.

Arda benden ayrıldı ve yeni hatırlamış gibi "Asıl o benim elimden kurtulamayacak." dedi öfkeyle.

"Gitti mi?" dedim Emir'e.

BEKLENMEYEN YOLLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin