15.BÖLÜM

948 102 28
                                    

Keyifli okumalar :)

Korku insanın en büyük düşmanıdır belki de. Yoksa ölmek isteyecek kadar kötü hissetmem normal olabilir miydi?

Ellerim ve ayaklarım titriyordu. Boğazım yutkunduğumda geçmeyecek kadar çok kurumuştu. Midem bulanıyordu, kulaklarım uğulduyordu. Poyraz yan koltukta bana bir şeyler söylüyordu. Duyuyordum ama onu anlamıyordum. Şu an tek odaklandığım düşünce kapının önünde kimi ya da neyi bulacağımdı. Yoğun düşüncelerimi bırakmamı sağlayan şey kapının önüne gelmiş olduğumu fark etmemdi.

Arabadan atlar gibi indim ve yerde yatan bedene koştum. Annem miydi, Açelya mı ya da Elçin? Gözlerimin önündeki buğudan dolayı net göremiyordum. Yaklaştıkça bir erkek bedeni olduğunu anladım. Elimi kalbime götürdüm.

Arda mıydı? Hayır olamazdı, olmamalıydı.

"Arda." dedim fısıltıyla. Boğuluyor gibi hissediyordum. Yaklaşıp bakmaya cesaretim yoktu. Poyraz benimle birlikte arabadan inmiş ve çoktan 112'yi aramıştı bile.

Kendime son bir cesaret verdim ve karanlığın içinde kalan bedene doğru yürüdüm. Hareket etmiyordu. Biraz daha ilerlediğimde tanıdık bir bedenle karşılaştım.

"Baba." dedim tekrardan elimi kalbime götürerek. Poyraz adımlarını hızlandırarak yere eğildi ve babamın nabzına baktı.

"Yaşıyor." dedi telefona. Yerdeki kanları gördüm. Karanlıkta simsiyah dursa da zeminde bıraktığı büyük iz, yarasının derin olduğunu gösteriyordu. Telefona gelen bildirimle gizli numaradan mesaj geldiğini anlamıştım. Tükenmiş bir halde çantamdan çıkardım ve baktım.

"Hediyemi beğendin mi Alâ? Seni mahallenin ortasında rezil etmesinin ve ettiği hakaretin cezası."

Aklı sıra beni korumuştu, benim için ceza kesmişti.

"Alâ." Bakışlarımı telefondan çekmedim.

"Alâ buraya gel." Yine bakmadım. "Biliyorum şoktasın ama yardımın gerek, hadi güzelim."

Bakışlarımı yavaşça yerde olan Poyraz'a çevirdim. Şokta değildim. Kan ya da bir yaralı görmek beni etkilemezdi. Sadece şu an ne düşünmem ne yapmam gerektiğini bilemeyecek kadar hissizdim.

"Alâ." 

Bu seferki ses Poyraz'dan değildi. Yerde kıvranan ve eminim bilinçsizce adımı söyleyen babamdandı.

Onun sesiyle kendime gelmiş hissettim. Ne olursa olsun o da bir candı ve ben ölümünü kolaylaştırmayacaktım. Göz göre göre ölmesine izin veremezdim.

Yere çöküp Poyraz'ın kan dursun diye eliyle bastırdığı yaraya baktım. Bıçakla açılan derin bir kesikti. Yerdeki ve Poyraz'ın ellerindeki kandan anladığım kadarıyla çok fazla kan kaybetmişti ve zaten bilinci de çoktan gitmişti.

"Gömleğini çıkart." dedim Poyraz'a hızla. Dediğimi yapıp düğmeleri kanlı elleriyle yarım yamalak açarak üzerinden çıkardı ve bana uzattı. Küçük bir top haline getirip yarasına bastırdım.

"Tut böyle." dediğimi ikiletmeyip beyaz gömleği yaraya bastırdı. Saniyeler içinde gömlek kırmızıya dönmüştü. Hızla başka bir yerinde kesik var mı diye inceledim. Sokak lambasının yarı aydınlattığı bedeninden anladığım kadarıyla yüzündeki morluklar ve küçük yaralar dışında başka bir şey yoktu.

Siren sesiyle oturduğum yerden kalktım. Saniyeler içinde babamı sedyeye koymuşlar ve müdahaleye başlamışlardı. Onu ambulansa doğru götürürlerken tam yanındaydım. Gelip giden bilinciyle birlikte bir şeyler söylemeye çalışıyordu ama anlaşılmıyordu. Parmaklarıyla elime dokundu. Tutmak mı istiyordu?

BEKLENMEYEN YOLLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin