Bölüm 16

2K 197 101
                                    

"Efendim canım annem, güzel annem?" diyerek yanıtlıyorum Nihan Hanım'ın aramasını.

"Hayırdır kızım? Ne bu neşe?" Yaranamıyorum ki, asla yaranamıyorum. Küçükken de o beş puan nerden kırılmış derdi bu kadın, bir gün olsun helal olsun kızıma şiir gibi bir doksan beş almış demedi.

"Özür dilerim Nihan Hanım, yanlışlıkla tebessüm etmiş bulundum. Buyurun lütfen, efendim."

"Zevzek! Neyse senin o çok çalıştığın(!) için annene uğrayamadığın işinde boş vaktin var anlaşılan anneciğim, ama benim yok. O Nehir'e de söyle, cumartesi gününe buluşmalara doyamadığınız arkadaşlarınızla planlar yapmak yok. Serap'ın annesi babası gelmiş Antalya'dan, pazar bize yemeğe gelecekler hazırlık yapacağız. Hadi kolay gelsin, dikkat et kendine."

"Se-sen de." diyorum kapanan telefonun ardından. Sana helal olsun be reis! Lafını soktu, ültimatomunu verdi, çat diye de kapattı suratıma. Yeni haftadan ne bekliyordum bilmiyorum ama kesinlikle bunu beklemiyordum.

"Hayırdır kızım, kalakaldın öyle?" diyen Alp'e dönüyorum.

"Annem task açtı Alp, az önce Nehir ile kırk sekiz saatlik takvimimizi beş kuruş vermeden doldurdu. Bunu yapmadan beş saniye önce de yaptığım işleri aslında hiç beğenmediğini iletti."

Alp hayretle kalakalışıma gülüyor, "Desene senin valide, adam gün değil de adam göm çalışıyor!"

Bunu hiç beklemediğim için önce garip bir ses çıkıyor burnumdan sonra kahkahamı bırakıyorum, "Kesinlikle ya!"

"Ne sandın, boş adam mıyız?" diye kendini öve öve gülüyor şakasına.

Melek'in sesi ve elindeki kahvelerin kokusu aynı anda ulaşıyor bize, "Hayırdır? Ne bu neşe, gençler?" Annem ile bu kadar benzer cümleler kurması beni biraz tedirgin ediyor. Gelin kaynana toprağındandır sözü çınlıyor kulağımda, o konuları kapatmamış mıydık ya? Hani Melek'in başını yakmayacaktık Hazal, nereden çıktı bu şimdi?

"Heey! Daldın gittin kızım, alsana kahveni?" Bana bakan güzel sıfatı ile ayılıyorum. Çok da güzel, maşallah.

"Çıktım, çıktım. Teşekkür ederiz Melek'im." Havadan bir öpücük atıyorum ex mi next mi olduğu belirsiz gelinimize.

"Afiyet olsuuun bebeğim. Aslında Ömer Bey'e de alacaktım Hazal, sonuçta eniştemiz sayılır ama çok title anneciğim."

Sevimli taklidine gülsem de böyle düşünmesi biraz içimi burkuyor, yazık ya yönetici diye kimse arkadaş olmuyor benim sevgilimle. Yaşlı yaşlı adamlarla geçiyor bütün günü. "Ömer senin yöneticin bile değil ki Melek'im, arkadaşça davranmandan rahatsız olmaz bence."

"Öyle mi diyorsun? Ayıp oldu o zaman adama." Derin bir of çekerken gözleri Alp'te takılı kalıyor. Çocuk tam kahvesini ağzına götürecekken çığırıyor Melek.

"Alp! İçme sakın, bırak çabuk o kahveyi!" Yazık Melek deli gibi bağırınca Alp ne olduğunu şaşırıyor, hızla kahveyi masaya bırakıyor. Telaşla Melek'e dönüyor,

"Ne oldu kızım? Arsenik koymuştun da vaz mı geçtin?"

"He Alp, canını alacaktım ama dur dedim bugün cuma değil. Sorgusu suali az olsun bari çocuğun, bekleyelim. Salak salak konuşma ya, o kahve senin değil karıştırmışım. Ver bana!" dedikten sonra Alp'in uzatmasını falan da beklemiyor uzanıp alıyor karton bardağı eline.

"Melek! Aaa-a! Şaka mı bu? Hazal, benim gördüklerimi sen de görüyorsun değil mi?" Ben de hayret etmek ile yerlere yata yata gülmek arasında kaldığım için sadece kafamı aşağı yukarı sallıyorum. Melek olaya son noktayı koyup beni aydınlatıyor, Alp yazık yine karanlıklar içinde kalıyor.

Kuzeninizi Evlendirme Sanatı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin