Bölüm 2

2.3K 234 56
                                    

Adına ihtar mı, ihbar mı denmesi daha doğru bilemem ama bizim buralarda "imtihan" olarak hissedilen sürem çok şükür doluyor. Eski müdürüm son günlerimde burayı asla ve asla özletmemeye, geri dönmeme ihtimal bırakmamaya yemin etmişçesine canıma okuyor, sağ olsun. Sayesinde takım arkadaşlarımla, iki damla timsah göz yaşı bile akıtamadan ayrılıyoruz. Evet, birbirimizin yüzüne gülüp arkadan kuyusunu kazardık ama düşmanın bile tanıdığından ayrılmak zor neticede. Şimdi kim bilir benim yerime kim gelecek, Allah korusun benden iyi biri mi diye üzülemedi bile zavallılar? Gelen gideni inşallah aratır kuzucuklarım, canımcımlarım(!).

Bir öğle arası tek gerçek dostum olan Elif ablanın yanına kaçıyorum neyse ki, bir yolun açık olsun duasını ve demli çayını eksik etmiyor. Görüşmek için sözleşerek ayrılıyoruz onunla da.

Günler bir şekilde o ilk pazartesiye kavuşuyor, Nehir'i düşünüp gaza gelmiştim ama işler ciddiye binince bir ufak tırsıyorum. İnsanları; tek seferde anlatılanı anlayabildiğine, onlarla asla samimi olmayacağına ve işinde iyi olduğuna en baştan ikna et şimdi. Bütün bunları yaparken bir yandan da Ali Özay'ın aslında Nehir'e aşık olduğunu fark etmesini sağlamam gerekiyor. Şimdi düşününce, siktir et kariyeri ya. Önceliklerimizi unutmayalım lütfen Hazal'cığım, biz oraya CEO olmaya değil baldız olmaya gidiyoruz. Her şey Nehir için!

Aynaya son bir kez bakıp Nehir'i tekrar arıyorum; o da yolundan sadece beş dakikacık eksildiğini, patlamamam gerektiğini, daha çok vaktimiz olduğunu anlatıyor bal gibi (!) bir ses tonuyla. Evlilik stresi diyeceğim ama daha haberi de yok ki bu kızın.

On beş dakika sonra Nehir geldiğinde, oturup kalkmaktan kırışmış olan elbisemin eteğini yok saymaya çalışıyorum. Burada cici bir insan olmaya çalışıyorum ama bırakmıyorlar ki. İyi siber güvenlik uzmanları hiç etek, elbise giymesin; hiç hanım efendi olmasın. Çantamı aldıktan sonra kapıyı kilitleyip aşağı iniyorum.

Nehir beni "Kimin iş arkadaşı buuuuğ...." Cover'ı ile karşılıyor. Bir süre gülüşüp anın gerçekliğini sorguluyoruz sonra bizim kız gaza basıyor. Hadi bakalım.

"Hala inanamıyorum ya. Ay, çok mutluyum Hazal. İlaç gibi geldin, ilaç."

"Daha masama bile oturmadım Nehir'im. Bir siyah ekranınızı bile görmedim henüz."

"Görürsün görürsün, belanı çağırma şimdiden. Direkt bizim ekip olsaydı keşke ama buna da şükür. Ömer Bey biraz serttir ama çok iyi bir insan. Seveceksin bence."

Hiç umurumda değil ama bizim anasının gözü uyanmasın diye doğal davranıyorum. "Bakalım, inşallah iyi anlaşırız. Aman zaten eskisi ile bahar bahçe miydi sanki aramız, ondan kötü olamaz bence. İnsanlık suçuna girer öylesi."

"Deli. Olmaz, olmaz. Ben sana her şeyi anlatırım zaten, kimseye ihtiyacın yok. Kapı gibi ben varım ya!" Şu öz güvenin onda birini Ali de görsün valla başka bir şey istemiyorum Allah'ım, potansiyelini verimli kullanamıyor bu sen de biliyorsun.

"Herhalde kızım, sen varken ne yapayım insanları. Biz bize yeteriz."

"Her zaman."

Sabah kadın kuşağı programı tadındaki sohbetimizi bağırarak söylediğimiz Türkçe pop şarkılar ile taçlandırıyoruz. Nihayet şirkete vardığımızda, güvenlikteki abi bizi yine güler yüzüyle karşılıyor. Şimdi arabaylayız diye tanışamasak da kendisini en kısa zamanda tanımayı kafama yazıyorum. Belli ki biz iyi anlaşacağız, bekletmeye ne gerek var?

Nehir arabasını otoparka bırakıyor, asansöre giden yolda benimle masama gelip gelmemesi konusunu hala netleştiremiyoruz. Cuma akşamından beri neticelendiremediğimiz konuyu iki dakikada çözmemiz beklenemezdi zaten. En son taş-kağıt-makasta karar kılıyoruz, asansörün boşluğundan faydalanıp hızlı bir üç el atıyoruz. Ben kazanınca Nehir kuyruğunu kıstırıp kendi masasına gidiyor. Şükürler olsun, utanmasa öğle aralarında sırtıma bez de koyar bu kız.

Kuzeninizi Evlendirme Sanatı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now