19.Bölüm "Tutku"

722 51 12
                                    

Eylül

Eve geldiğimiz de arabadan hemen inerek ciğerlerime tertemiz oksijenleri doldurdum. Yaşadığımız yakınlaşma ile arabada kalmak çok kötüydü. Onun her an beni öpeceğini bilmek daha kötüydü.

Kafam sağa çevrildiğinde gözlerim doldu. Burada ölmüştü Anastasia...

Bunu unutmayacaktım.

Kafamda bir el hissetmemle beraber göğse yaslanmam bir oldu.
"Geçti, düşünme artık." dedikleri ile öldürmek istedim.
Ne kadar rahattı, o bir candı..
Belki ailesi varsı belki eşi belki çocukları, peki onlar ne yapacaktı?

Kendime gelerek dolan gözlerimi silip kafamı kaldırıp tebessüm ettim. Bu halime inanarak yüzünde ki gergin ifade rahatlamaya bıraktı.
Yürüyerek bahçeye girdiğimiz anda karşımdaki saray gibi eve baktım.
Saray olsa ne fayda bir katille yaşadıktan sonra...

Dudaklarımı ısırdım daha sonra elimden tutularak yürütüldüm.
Bu adamla yaşamam zorken şimdi daha zordu, nasıl unutacaktım?
Nasıl bir şey olmamış gibi yoluma devam edecektim?

"Ne düşündüğünü bilmek için dünyayı verirdim. " gözlerim elimi tutan gözlerimin içine bakan adama çevrildi.
Ne zamandan beri bakıyordu?
Dudaklarımı araladım.

"Ülkemi özledim." diyebildim.
Ne gerçekti ne yalandı...

Kafasını salladı.
"Yarın seni bir yere götüreceğim. Orada konuşalım bu konuları olur mu?" kafamı salladım.

Nereye götürecekti  şimdi bu?

***

Gözlerimi kapıdan gelen sesle aralarken yavaşça yataktan kalkarak çalan kapıya baktım. Boğuk ve çatallaşmış sesimle "Gel" dediğimde kapı açılarak içeriye evin hizmetlisi sandığım genç kız girdi.

Elinde ki tepsiyi komodine bırakıp kafasını
Eğerek konuşmaya başladı.
"Kahvaltınız Hanımefendi. Dean bey bugün sizlere katılamayacağı için kahvaltıyı odanıza getirmemi söyledi." Türkçe biliyordu fakat dili o kadar fazla dönmüyordu.

Tam çıkacakken kolundan tutup durdurarak
Yüzüne baktım fakat kafasını eğiyordu. Korkuyor muydu?
" Sen kimsin, yeni mi başladın işe? " sorduğum sorularla gözümün içine bakar gibi olup hemen aşağı baktı.
Bu durum iyice sinirlenmemi sağlarken dudaklarımı ıssırdım.

"Benden korkma." kafasını ürkerek kaldırdı. Bu kız 18 yaşında görünüyordu, küçüktü.
"Ben bugün başladım, sizin için. Türkçe biliyorum ben. Bir şeye ihtiyacınız varsa hanım-" derin nefes alıp koluna dokunarak yüzüme bakmasını sağladım.

"Bana hanımefendi deme, İsmim Eylül. Senin ismini öğrenebilir miyim?" sözlerimle gözlerimin içine bakıp dudaklarını ısrarak fısıltı şeklinde konuşmaya devam etti.
"Anna." nefes alarak etrafına bakındı.

Acaba onu da mı zorla tutuyorlardı.
Bu kadar korkması neden olabilirdi?

Mafyanın evinde!

Bozulan moralimle kafamı sallayıp yatağa geri oturup odadan çıkan kıza baktım.
Çalan telefonuma baktığımda hemen elime alarak arayana baktım.
Gözlerimi devirip kulağıma koyup telefonu açtım.

"Kahvaltını ettin mi?" Masamın yanında ki tepsiye bakarak dudağımı ıssırdım ve cevap verdim.
"Birazdan edeceğim." söylediklerim ile oflama sesesini duydum.
Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp tekrar kulağıma koydum.

"Hemen kahvaltını ediyorsun ve sonra odana gelen kutuyu açarak dediklerimi yapıyorsun Eylül." bir şey dememe fırsat verilmeden kapanan telefona baktım.
Emir vermesinden nefret ediyordum.

Tepsiyi kucağıma alarak bir kaç lokma yemeye başladım. Gözlerim yanımda duran

"Beni buraya neden getirdin?" sorumla beraber dans etmeye devam ettik ama aynı zamanda konuşmaya da...
Nefeslerimiz birbirine karışırken gözlerimi kapattım. Ondan kaçamazdım ki, eninde sonunda bu olacaktı.
Bir elini yanağıma koyduğumda gözlerimi açıp ona baktım.
" Özel olsun istedim." boğuk sesi ile kaşlarımı çattım.

"Ne için?" fısıltı sesimle beraber dudaklarının teması ile titeyerek koluna tutundum.

Ne yapacağımı bilmezken dudaklarının yavaş hareketi ile yutkunmaya çalıştım. Ona ayak uydurarak karşılık vermemle beraber, beni kendine çekerek daha çok bedenine yaslarken artık dans etmiyorduk öylece duruyorduk.

Dizlerimin bağı çözülürken onun sıkı sıkı tutması ile güvende duruyordum.
Ağzımı açmamla dili dilime ulaşması bir oldu, aynı anda inleyip geri çekildiğimizde alnını alnıma yaslayarak derin derin nefesler almaya başladık.
Dudağımı ıssırıp gözlerimi açmadan öylece kaldım.

"Eylül, Eylül... Çok farklısın. Bunu seni ilk gördüğümde anladım. Ve o gün seni bulmak için dualar ettim tanrıya!" fısıltısı ile gözlerimi açarken söylediği sözleri anlamaya çalıştım.
Ne diyordu bu adam?

"Seni rüyamda gördüm, seni kafede görüşüm ilk değildi. Sen benim kaderimsin Eylül. Bu bir tesadüf değil." sözleri ile kalbim çarparken olayların gerçekliği ile titredim. Belki de ben bu adamın hayatına hata olarak girmiştim.
Kendi sonunu kendi getirecekti Dean.
Bugünden itibaren Dean artık bitmişti ve onun sonunu ben yazacaktım.

Bölüm sonu.

Yorumlarınızı alabilirim.

Hai finito le parti pubblicate.

⏰ Ultimo aggiornamento: May 02 ⏰

Aggiungi questa storia alla tua Biblioteca per ricevere una notifica quando verrà pubblicata la prossima parte!

ARZELA Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora