11. Bölüm "Yolculuk"

4.8K 398 245
                                    


SINIR 150 VOTE 200 YORUM

Not: Yorumlarınız az gelmeye başladı, oysa ben sizin yorum ve fikirlerinizi gerçekten merak ediyorum. Her satırda fikirlerinizi düşündüklerinizi yazmanızı rica ediyorum. Bu sefer yorum sınırı geçilmeden bölüm geldi ama artık gelmeyecek. ‼️

Türkiye

Elinde ki bavuluyla beraber onu almak isteyen arabaya baktı. Gülnihalle en sonra 2 hafta önce görüştüğü aklına gelmesiyle içi burkuldu. Keşke onu son kez görebilseydi gitmeden diye düşündü genç kız.
Böyle bir şeyin imkansız olduğunu anlamasıyla gözlerini pencereden çekerek evine son kez baktı. Kimbilir kaç ay ayrı kalacaklardı, bu ev onun ailesiydi.

Dolu gözlerini silip evden çıktı, anahtarı ile evi kitleyip daha sonra paspasın altına koyarak evini geride bırakarak aşağı inmeye başladı. Gitme vakti gelmişti, Murat onun için bir çok teselliler vermişti. Az çok içi biraz daha rahattı ama tek sorun o adamdı. Onun yanında ne yapacağını bilmemesiydi.
Deli gibi ağlamak istiyordu, annesine ve babasına sığınıp ne olur beni de yanınıza alın demek istiyordu.

Sabah murat mezarlığa bıraktığında Eylülü  sim kartını orada değiştirmişti, bir çok cevapsız arama peş peşe gelirken telefonla Deanı arayarak nerede olduğunu söylemişti. Sesinden ne kadar kızgın olduğunu anlasada sesini çıkarmamıştı Dean da çok kurcalamamıştı.
Apartmandan çıkıp karşısında ki arabalara baktığında yutkundu.

Kapıya yaslanmış adamla beraber yanında 2 siyah araba daha duruyordu. Bu kadar çok arabayla gezmek kolay değildir diye düşündü genç kız.
Oraya doğru hareket halinde bulunduğunda önden gelen adamla korkup bir kaç geri gitti. Takım elbiseli adam elinde bavulu aldığında ses etmeden arabaya dayanmış adama baktı.

Onun gelişiyle büyük bir keyif Alan Dean utanmasa çocuk gibi sevinecek ve gülecekti. Genç kızın durgun hallerine kaşlarını çatmak istese de yapmadı.
Sabah onu arayıp ulaşamaması, peşine taktığı adamların onu kaybetmesi ile birlikte sinir krizi ile o adamları öldürmüştü.

İşini yapmayanın bu dünyada yeri yoktu.

Dean, acımasız bir katildi ama karşısında ki kıza hiç bir zaman o yüzünü göstermemeye çalışacaktı. Onu daha tanımıyordu eğer o adamı görseydi sanırım korkudan bu adama bakamazdı. Dudaklarını çekinerek gelen kıza tebessüm etti. Adamlarının buraya bakmadıklsrını görmesi ile daha keyif aldı. Genç kız gözlerini kaldırıp adama baktığında ona arabasının kapısını açtığını gördü. Genç kız içinden 'Bu mu mafya şimdi?' demek gelse de erken davrnamadan bu adama güvenmiyordu sonuçta kimse gerçek yüzünü hemen göstermezdi.

Peki ya benim gerçek yüzüm diye düşündü. Benim gerçek yüzüm o hapise girince mi çıkacaktı?

Adamı daha fazla bekletmeden arabaya bindi ve emniyet kemerini taktı. Adam daha fazla vakit kaybetmeden yanında yerini aldığında önce kıza sonra önüne bakarak arabayı çalıştırdı. Genç kız kafasını cama dayayıp öylece dışarıyı izlemeye başladı. Neden başkaları gibi bir hayatı yoktu?
Tüm belalar onun başına gelmek zorunda mıydı? Kim düşünür dü, kimin aklına gelirdi İtalyan mafyanın onu alıp götüreceği...

"İyi misin?" adamın konuşmasıyla ona bir bakış atıp duruşunu bozmadan cevap verdi.
"Evet." iyi değildi ki.
Adamın bu kadar az zamanda nasıl Türkçe konuştuğunu merak ediyordu, benimle ilk defa orada konulan adamın Türkçesi bozukken şimdi ki adamın Türkçe kendi aksanıyla güzel duruyordu.
Bumu daha fazla düşünmeden gözlerimi kapattım.

Bütün her şeyi aklımdan silip atmak istiyordum. Böylece daha az çekmiş olurdum değil mi? Diye düşündü Eylül.
Genç adam onun bu haline karşılık göğsünde bir sıkışma hissetti. Beden böyle put gibi duruyordu yanında ki kız anlamıyordu? Bu kadar mı istemiyor beni diye düşündü.

Sonra saçmalamamak için kendini frenledi, kız yaşadığı şehri, ülkeyi terketmek zorunda kalıyordu belki de ondandır diye umut etti Dean. Derin nefes çekti ciğerlerine, kızın kokusu duyuldu ardından. Camı açarak kendine gelmeye çalıştı. Yoksa bu kızın kokusu ile dikkati dağılıp yanlış bir şey yapabilirdi araba kullanırken. Genç kız bunlardan habersiz uyuya kaldığında öylece gidecekleri yere arabayla yol alıyorlardı.

Sonunda görünen uçakla adam arabayı durdurarak Eylüle döndü, Eylülün gözlerinin kapalı olduğunu şimdi farkrden adam kaşlarını kaldırıp hayretle kıza baktı. Uyumuş muydu yani? Diye düşünüp arabadan inerek onun kapısını açtı. Genç kız dudaklarını büzmüş koltukta yarım yamalak yattığını gören Dean dudaklarını ısırarak uyuyan kadını izledi.

Daha fazla uçağı bekletmek İstemeyen Dean kızın emniyet kemerini yavaşça çözüp sarmadan kızı kucağına alarak yürümeye başladı. Onun bu halini gören adamları şaşkınlıkla Deana bakmayı sürdürdüler, sanırım düşündükleri şey doğruydu.

Dean Temıs aşık olmuştu!

Gözlerini yarım yamalak açan Eylül havada olduğunu anladı ve kaşlarını çattı, kafasını sıcak bir tenden çekerek onu taşıyan adama baktı. "Ne oluyor?" adam onun huysuzca çıkan sesine karşılık ona bakarak gülümsedi ve alnına bir öpücük kondurdu.
Alışmıştı onu öpmeye dokunmaya, Dean ama kızın çekingen haline karşılık kendini uzak tutuyordu.

"Uyu, uçağa biniyoruz." otoriter sesini duyan kız onun öpmrsinr bile takmadan uyku akan gözlerini kapatıp yine kafasını eski yerine adamın boyun kısmına koymuştu. Genç adam boynuna vuran nefeslerle alnından ter dökerken bu güzel kızla ne yapacağını bilemedi.
Onsuz geçirdiği bu 1,5 ayda hiç bir kadına dokunamamıştı.

Dokunmak istemişti yalan yoktu ama kızın masum yüzü gözlerinin önüne gelmesi ile bundan vageçiyordu. Olmuyordu, ne onla ne de onsuz bu kızsız olmuyordu.
Sonunda uçağa çıktığında kızı oturacakları ikili koltuklara yerleştirip bedenini acıtmadan bırakmıştı. İçinden lanet eden Dean keşke diğer uçakla gelseydi diye düşündü. En azından diğer uçağında suit odası vardı ama bu uçağında koltuklar vardı. Eylül rahat edebilir mi diye düşünmeden edemiyorsun ama genç kız çoktan uykuya dalmış bunları düşünmüyordu bile.

Adam çalan telefonu ile genç kızdan gözlerini çekip koltuğuna yerleşerek oturdu. Telefonuna bakıp arayan arkadaşına gözlerini devirerek açtı. Türkiye ye geldiğinden beri 100 kez arayışıydı.
"Ne var?!" kaba konuşması ile Jacob iç çekti. Arkadaşı olduğundan daha kabaydı.

"Geliyor musun diye aradım sinirlenme hemen dostum." dedikleri üzerine uyuyan güzel kıza bakarak cevabını verdi.
"Geliyorum." Jacob kızı aldığını anladığında kafasını salladı. Zaten o kız istemese de gelecekti buraya biliyordu.
Kim Dean'ın istediğini yapmayabilirdi ki?
Böyle konuşması ile ellerini iki yanına götürüp alnına koydu.

Tanrı affetsin dedi içinden.
Dean'ın tanrı korkusu yokmuşçasına böyle emirler vermesi üzerine içi burkuluyordu tamam o da adam öldürüyordu ama yine de tanrıya saygısızlık yapmıyordu.

Kapanan telefonla bakışları telefona kaydı. Yüzüne kapatan adamla telefonunu masaya koydu ve onun yanında kalacak kızı düşündü.
Eylül Toksöz, o kız adamı gördükten sonra kaçmak için Tanrıya dua edecekti ama her şey için artık çok geçti.

Bu kız artık Deandan gidemezdi.

Dean kafasını arkada ki koltuğa yaslayıp gözlerini kapattığında içinden bir kça söz geçirdi o da bu bu kızın ona alışması için Tanrıdan bir şans. Evet bu kızı karşısına çıkarmıştı lakin kız onu istemiyor ve sevmiyordu bu durum onun için çok can yakıcıydı. Bu kızın ona çabuk alışması için dilek diledi.

Yoksa ne adam ne de kız kolay bir hayat sürecekti, ikisinin de mutlu olabilmesi için ikisininde birbirine alışması gerekti.
Lakin ikiside bir şeyi bilmiyordu. Hayat onları büyük ve kirli bir oyunun içine sokuyordu...

ARZELA حيث تعيش القصص. اكتشف الآن