1.5

253 35 11
                                    

Kontrolsüzlük Komedyası

Vakit, talihsiz yüreklerin yıldızının kaydığı en yoğun göğü yüreğinde taşıyordu. Binlerce hayal inkisarına uğramış, kendi içinde çıkış yolu ararken hep kendine çıkmış, kaybolmuş, gecikmiş kimselerin gözleri göğün asılı kalmış çamaşır siyahında dalarken birkaç baş inatla mantığı devreye sokmaya bakıyordu. Bunlardan birisi de Su idi kuşkusuz. Geceden beri uyumadığını kanıtlayan gözleri, düşüncelerinin umutsuz doluluğunu belli eden iç çekişleri ve dalıp gitmişliğiyle genç kadın, gününü planlamaya çalışıyordu fakat alıştığı düzenin beklenmedik şekilde sonlanması dolayısıyla bunda pek maharetli sayılmazdı. Adımları, bu yeteneksiz planlama işini kendi devralmışçasına parkın düzensiz yüzeyinde gezinirken içindeki sıkıntıdan dolayı nefesi daralan genç kadın, bir banka oturdu. Eli, bir sembolü, bu sıkıntısını giderebileceği yanılgısına sahip çıkan sigarasına uzandığında bir çöp çıkarıp hızla yaktı. İlk nefesi öyle acele almıştı ki ağrıyan başına şiddetli bir baş dönmesi nüfuz etti. Elini başına yaslayarak çamura bulanmış ayakkabılarına dikti gözlerini. Bir müddet hem nefesini, hem kendi düşüncelerini kontrol etmek için öylece durdu genç kadın fakat işin içinden öyle çıkamadı ki ne nefesi düzeldi, ne de düşünceleri. Başını, bankın gerisine doğru bırakarak iç sıkıntısını bir sigara soluğunda gizledi. Bunalmışlık, çaresizlik içinde derinden bir "Of..." çekerken gözleri başında toplanmış kara bulutlarda dolanıyordu.

"Hakikaten boka battım, hem de boğazıma kadar..." Dedi usulca Su. Tüm bunlar, henüz bir şey olmamış fakat yakın zamanda şiddetle olacak sıkıntılarını öngören bir kimsenin sancısı ile çıkmıştı ağzından. İşin kötüsü, çıkar çıkmaz hiçbir şeyin hallolmamasıydı. Durup demesi gereken en mühim şey "Şimdi ne yapacağım?" Sorusuydu fakat bunu geceden beri bir dua gibi mırıldanan genç kadın, yazık ki bir sonuca varamamıştı. Neyi tutsa o elinde kalıyordu. Üstelik, daha yeni başlayan gün önünde tüm saatleriyle yığılıyken bundan sonraki ağırlığı taşıyacak gücü kendine bulamıyordu.

"Of!" dedi tekrar genç kadın. İçindeki sıkışmışlığı gidereceği düşüncesiyle başka mekanlara, başka şehirlere, başka yeniliklere uzanan kimseler gibi ayaklandı. Fakat o kimselerin en sonunda varacağı yere, hızla ulaştı. Hiç yerinden oynamamış kendimden kaçıp kendine varma durumunu birkaç adım sonra çöktüğü diğer bankta yakaladı. Tüm parkı, hatta tüm şehri, tüm ülkeleri dolaşıp her banka tek tek otursa bile yine varacağı yer, çıkmazdı. Vakit kaybından başka bir işe yaramayan bu eylemden hızla vazgeçti genç kadın. Yazık ki bir yol yoktu önünde, aynı adımlar ve aynı kaldırımlarla bezeli sokağında yalın ayak dolaşmak zorundaydı.

Gece düşünürken yapılması gereken ilk adımı gerçekleştirmek için dershanenin birkaç metre ötede görülen mavili beyazlı binasına ilerledi. Sadece kayıt olurken gittiği idare katına ilerleyeceğini bilmesine rağmen her gün gibi bir gün olma umuduyla sınıfa gitmek istedi fakat bunu yapmak ancak borca girmek demekti. İçinde tahmin edilemeyen bir burukluğun iziyle sınıfı geçerek merdivenlere yöneldi genç kadın. Şüphesiz bu burukluk kimsesizliğin, ortada kalınca telefon açılacak bir tek yakınının bulunmayışından kaynaklanıyordu. Şu anda ona belli bir süre için bile olsa para verebilecek bir tek kimsesi dahi yoktu. Böyle ortada bırakılmış bir it yeniği gibi hissetmek nedensiz yere ona dokunuyordu. Oysa genç kadın senelerini böyle geçirmiş ve bununla çok güzel idare etmişti. Şimdiyse çıkar yol bulamayanların sık sık başvurduğu siteme yöneliyordu.

Derin bir soluk aldı Su. Yumruk yaptığı elini kapıya uzattı fakat bir türlü çalmayı beceremedi. Tüm öğrencilerin ders saatinde olduğu şu dakikalarda idarenin önünde bulunmak kanına dokunuyordu fakat kendi aptallığı yüzünden burada olduğunu bilmek, sonuçlarını üstlenmesi için yeterli bir nedendi. Zorlansa da çaldı kapıyı, hemen kolu tutarak içeriye girdiğinde orta yaşlı, kel bir adamın kendisini gülümseyerek karşıladığını gördü.

KILIK DEĞİŞTİREN MELANKOLİK (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now