1.8

261 37 18
                                    

Karmaşa

Günler birbirinin üzerine yığılan ve olmayan bacaklarının inkisarıyla kalkamayan haylaz çocukların hareketliliği ile akmaktaydı. Göklerdeki tahtına oturmuş sıkılgan bir kral durduk yere "Dünyada 'boşluk' denilen bir kelime istemiyorum." demiş gibi çabuklukla akıp gidiyor ve buhran namına ne varsa kendinde toplayacak yetenekteki Su'nun bile kendi içine girmesine izin vermiyordu. Genç kız gönlünde Emine, zihninde yaşam, içinde çukur ile hiçbir şey yapmaksızın dahi kalabalıkken hayatının akışı onu meşgul tutuyordu. Öyle ki herhangi bir şey üzerinde uzun uzadıya düşünmemişti dahi. Bunda elbette Emine ile konuşmalarının kesinliği de yer alıyordu. Zira Su, artık düşünen değil bekleyen konumdaydı. Özellikle birkaç hafta sonra durumu daha da kesinlemek için dershanenin çıkış saatinde Emine'yi beklediği anı, rahat tavrına daha çok yardımcı olmuştu.

Oturduğu koltuğa gitgide gömülürken sabahtan beri ayakta çalıştığı için şişmiş ayaklarını dinlendirmeye başladı Su. Tam bu anda, dershaneyi bırakalı 1 ay olduğunu ve bu 1 ay içerisinde sadece iki defa Emine'yi gördüğünü düşündü. Derin bir iç çekerken hafifçe doğrularak ayakkabılarını çıkardı. Söylenmesi gereken her şey söylenmişti. Bununla da yetinmeyip bir kez daha gitmişti Su ve dershaneden henüz çıkan Emine'nin sert bakışlarıyla karşı karşıya geldiğinde geliş nedeninin tekrar konuşmak ve beklediğini ona tekrarlamak değil, sırf onu görmek için olduğunu anlamıştı. Zira özlemişti Su. Neden bilinmez, Emine ile kendi evlerinde yaptığı konuşmadan sonra bir şeyler değişmiş, farklı gelmişti. Büsbütün bir açılma vardı artık ortada, çıplaklık vardı, birbirlerini görme ve bununla yetinmeyip bizzat dokunmak vardı. Hâl böyleyken nasıl olur da eskisi gibi değerlendirebilirdi Su? Üstüne üstlük, Emine de farklıydı. Duvarları ile önüne setler çeken kadın gitmiş de yerine, daha ılımlı taşlar koyan Emine gelmişti. Taş yine vardı fakat mermer değil de toprak kalıbıydı. Duvar ne kadar hafif olursa olsun tümden kalkmıyordu elbette fakat Su, bunu anlıyordu: Emine böyle rahattı. Konforluydu, kendi güvenli alanında kontrollüydü. Oradan çıktığı an yabancı bir yere hazırlıksız vaziyette gitmiş bir kimse kadar ortada kalacaktı sanki.
Tüm bunlara ek olarak Su, Emine ile yaptıkları son konuşmanın ardından genç kadının uzun bir süre kendiyle kalmak isteyeceğinin de bilincindeydi. Öyle olmasa kapısına gelir ve cevabını verirdi. Fakat bir haftayı aşkın süredir görüşmedikleri için Su, Emine'nin kendi içinde bir yerlerde durumu değerlendirdiğini düşünüyordu. Bu bağlamda gelmemesi gerektiğini de pek âla biliyordu fakat büsbütün özlem kokarken, içtiği çayda dahi Emine'nin yüreğinde demlenmiş kokusu burnuna çalınırken nasıl olur da gelmezdi?

O kalabalıkta Emine'yi hiç güç çekmeden sezdiğinde tüm bedeniyle titremişti Su. Durup ağzındaki dişleri sergileyerek sırıtmak, olduğu yerde enerjisini boşaltmak için zıplamak istiyor fakat Emine'nin, onu görür görmez yürüyen bir robot gibi kuvvetli, kontrollü adımlarından dolayı bunu yapamıyordu. Kendisi, heyecanını ve özlemini bastırmak için enerji harcayıp sakin bir surat ifadesini üzerine geçirirken Emine, sinirini, düşünmesine dahi fırsat tanımayan ve kendi bencilliği dahilinde hareket edip özerkliğini damlayan Su'ya karşı öfkesini ciddi yüz ifadesi altında gizliyordu. Su'nun olduğu yere çakılmış kadar hareketsiz bedenine ters olarak içinde bir çocuk bağırıp çağırıyor, kalbine ardı ardına yumruklar indiriyor fakat Emine, tüm varlığıyla genç kadını ezmeye gelir gibi davranıyordu. Nihayetinde karşı karşıya geldiklerinde Emine, sanki daha dün görüşmüşler gibi Su'ya doğru sıkılgan, tekdüze bir ifadeyle baktı. Karşısındaki kadının soğukta beklemekten dolayı kızarmış yüzüne karşın bir an dahi yumuşamadan:

"Neden geldin?" dedi.

Bu soruyu beklediği için gelmek düşüncesi aklına ilk geldiği andan şimdiye kadar defalarca tekrarladığı cümleyi söyleyecek oldu Su. Fakat anında unuttu. Dudakları aralanırken, Emine'nin dahi mantıklı bulup susacağı o sihirli kelimeyi hatırlamak için aptalca duraladı. Fakat aklına gelmemekte ısrar eden kelimeden dolayı daha fazla sıkıldığını anladığı Emine'ye karşın hızla konuşmak kararı aldı:

KILIK DEĞİŞTİREN MELANKOLİK (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now