8. Bölüm

2.6K 317 55
                                    

Bugün gerçekten iyi günümdeydim, her zamankinden fazla para kazanmıştım. Şarkı söylediğimiz yer zengin birinin doğum günüydü ve daha az işle daha çok para kazanmak herkesi mutlu ederdi.

Şimdi ise neredeyse eve gelmiştim. Saat çoktan gece 12 olmuştu. Bu kadar geç saate kalmamın sebebi şehrin öbür ucundan geliyor olmamdı.

İçeri girip direkt uyuma planları yaparken duyduğum ses buna engel oldu. Mavi çocuğun sesiydi bu. Onu neredeyse 1 haftadır görmüyordum.

Yan tarafa dönünce fazla yüksek olmayan duvarın üzerine arkası dönük oturmuş maviliyi hemen tanımıştım. Yanında başka biri daha vardı.

Yorgunluktan kapanmak üzere olan gözlerime inat onlara doğru bir adım attım.

"Ne yapacaksın?" dedi elindeki sigarasını ağzına götüren kısa boylu çocuk. Sokak lambasının yüzüne vuran kısmına gözlerimi kısarak baktım. Geçen sefer barda konuştuğu çocuktu. Hani şu eski sevgilim dediği..

"Bilmiyorum Changbin."

"Gidecek misin?" bu laf üzerine yanındaki adının Changbin olduğunu öğrendiğim çocuğa döndü. Beni görmemesi için bir kaç adım geriledim. Belki de artık gitmeliydim ama içimdeki merak duygusuna yenik düşerek biraz daha bekledim. Gerçekten gidecek miydi?

Changbin'in elindeki sigarayı alıp kendi ağzına götürüp uzun bir nefes çekti. Yakıştıramamıştım eline, daha yeni yeni büyüyen masum bir çocuktu o. Böyle kirli şeyler veya ortamlar hiç yakışmıyordu ona.

"Bir çocuk gibi davranmayı kes." çocuk gibi? Çocuktu o zaten büyümesini asla istemediğim, gerçek dünyayı tatmasını istemediğim bir çocuk. Çok mu geçti tüm bunları istemek için?

Bir kaç kez gidemem diye fısıldadıktan sonra duraksadı. Ardından duymayı istemediğim o kelimeyi söyledi."Gideceğim."

Bu kelimeden sonra yanında oturan beden oturduğu yerden kalktı ve üzerini çırptı.

"Biliyorsun, senin iyiliğin için bu. Sadece bir süreliğine." yüzündeki hoşnut ifadeyle söylemişti kısa boylu olan.

"Sadece bir süreliğine.." diye fısıldadı mavi çocuk.

İkili sarıldığı zaman anlamıştım konuşmanın burada bittiğini. Görünmeden arkamı döndüm ve eve doğru adımladım.

İçeri girdikten bir kaç dakika sonra mavi çocuk da gelmişti.

Yanıma oturduğunda fısıldadım. Chan uyuyordu, onu uyandırmayı istemezdim.

"Gidiyor musun?" sormadı nereden biliyorsun diye. Anlamıştı az önceki konuşmayı dinlediğimi.

Benim gibi fısıldayarak cevap verdi, tabii onunki daha güçsüz bir fısıltıydı. "Sadece bir süreliğine."

"Gitme bir yere. Burada kal, bu evde."

"Hep gidiyorum zaten, farklı bir şey olmayacak." doğru, önceden de gidiyordu ama olduğu yer belliydi. Şimdi süresiz bir şekilde nereye gideceğini bilmemek koyuyordu insana.

"Küçük bir çocukmuşum gibi hissettiriyorsun. Bana bu kadar fazla değer verme. Daha beni doğru dürüst tanımıyorsun bile." bakışlarımı yüzüne çıkardım.

"Çocuksun zaten. Kendini, kurduğun o kirli ütopyanın sınırlarında yaşamaya zorlayan temiz bir çocuksun. Ve emin ol bu dünya hiç sana göre değil."


"Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan.."
(Ahmet Telli, 'Çocuksun Sen' şiiri)

"(Ahmet Telli, 'Çocuksun Sen' şiiri)

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Blue Is The Warmest Color || Hyunlix Where stories live. Discover now