🥊13

653 53 7
                                    

Şu an evde sadece ikimiz vardık ve hiç haz etmediğim adam arkamda, oturmuş bana bakıyordu..

•••

Derin bir nefes alarak masanın yanına gittim ve eşyaları mutfağa taşımaya başladım. Onu umursamamaya çalışıyordum ama bakışlarını bana dikmiş, rahatça koltukta otururken bu kolay olmuyordu. "Kaldığımdan memnun değil gibisin." diye bir ses duyduğumda Taehyung'a döndüm. "Hayır. Nereden çıkardın?" derken masayı toplamayı bitirmiştim.

Ayağa kalktı ve yanıma geldi. "Yüzüme bile bakmadan masayı topladın. En azından bir konuşma başlatabilirdin. Benden gerçekten hoşlanmıyor olmalısın." dedi gözlerimin içine bakarken.

Daha önce hiç bu kadar isteyerek baktığını hatırlamıyordum. Cevabını merak ediyor gibi görünüyordu. "Bunu yapan sensin. Sana olan saygımı da, sevgimi de bir günde bitirdin." dedim bende aynen ona bakarken. Sonra söylediğim şeyin farkına vardım ve toparlamaya çalıştım. "Yani.. Abi sevgisi.. Başka bir şey olamaz zaten.."

Sertçe yutkundu ve elini omzuma koydu. "Biliyorum. O zaman bana kendinden büyük erkeklere ne diyorsan onu de. Adımla seslenme." dedi ve arkasını döndü. Şaşırmıştım. Buna takılmaz sanıyordum ama ona oppa dememi istiyordu. Benim için problem yoktu. O telefonunu kurcalarken bende mutfağa geçtim ve seslendim. "Konuşurken içecek bir şeyler ister misin Taehyung Oppa?" Bir kaç saniye sonra ses geldi. "Yeşil çay olabilir bal peteğim!"

Şaşkınlıkla koşarak salona gittim. Başını telefondan kaldırdı. "Bana sadece Yoongi Oppa öyle söyleyebilir! Bir daha öyle deme." Hafifçe gülümseyerek ayağa kalktı. "Ne dememi istersin? Çiçeğim.." bana doğru bir adım attı. "Meleğim.." bir adım daha yaklaştı. "Ya da.. Güzelim mi dememi tercih edersin?" En sonunda aramızda iki adımlık mesafe vardı.

"Jennie.. Sadece adımı söylemen yeterli." dedim ve gerileyerek mutfağa geri döndüm. Bulaşıkları yıkayarak yeşil çayları yaptım ve yanına gittim. "Zengin spor hocalarının öğrencileriyle kaynaşma ve tanışma gereksinimi var mıydı ya?" diyerek yanına oturdum. Önümüze koyduğum sehpaya kupaları yerleştirerek bakışlarımı ona çevirdim. "Bu bir gereksinim değil zorunluluk Jennie."

Gülümseyerek bardağı elime aldım. "Bunu yalnızca benim üzerimde uyguladığına eminim." dedim ve yeşil çaydan bir yudum aldım. "Nereden çıkardın? Bu salonun bir kuralı. Hepimiz öğrencileriyle tanışmak zorunda ki; Geri kalanı zaten herkesin tanıdığı insanlar. Sadece sen kalmıştın. Bir özelliğin yok yani." dedi o da bardağını eline alırken.

Gözlerimi devirerek  hareketlerini çözemezden gelmeye çalıştım. "Her neyse. Benim hakkımda merak ettiklerini Jungkook'un anlattığını sanıyordum." Konuyu değiştirmeye çalışarak sinirimden arındım. "Vakti olmadığını ve sana sormam gerektiğini söyledi. Aslında o kadar da merak ettiğim söylenemez ama yaşantın hakkında bilgi edinmem lazım. Ona göre günleri ve ağırlığı ayarlayacağım." dedi telefonunu açarken.

"Bu konuda bilgi sahibi olan arkadaşım bana uygun olan programı hazırlamıştı aslına bakarsan. Şu an özel hayatımı öğrenmek için saçma bir sebep sunduğunu düşünüyorum." Umursamaz bakışlarla yüzümü inceledi. "Böyle düşünmeye devam et. Şimdi anlat." dedi emreder gibi.

Neyden bahsediyordu?

"Psikoloğum falan mısın? Niye anlatayım sana?" derken başımı iki yana salladım.

Saçmalıyordu.

Derin bir nefes verdi ve bana yaklaştı. "İçine kapanık birisi oluğun belli Jennie. Eğer anlatırsan kendini iyi hissedersin. Bir abin olarak sana yardımcı olmama izin ver." dediğinde asıl amacını anlamıştım. Bana ilk başta böyle bir şeyi yapabilecek birisi gibi gelmemişti. Ama sanırım abilik duyguları depreştiğinde iyilik yapası gelmişti.

"Anlatmam bir şeyleri iyi yapmaz." dedim yorgunlukla. Enerjimi sömürmüştü. Oysaki sabah nasıl da mutluydum.
"Deneyelim, olmazsa devam etmezsin." dediğinde içimden gelen sesle derin bir nefes alarak konuşmaya başladım.

"Babam ben daha doğmadan ölmüş bir savaşta. Sadece annem bakmış beni. Uzun süre evlenmemiş ama sonra gerektiğini düşünüp bir alkolikle evlenmişti. Her zaman şiddet gördü o adamdan. Kendimi korumam için az olan parasından ayırıp beni tekvando kursuna yazdırmıştı. Kendimi koruyabiliyordum ama o hala şiddet görüyordu. Bende artık kendimden önce onu korumam gerektiğinin farkına vardım. Ama bir gün annemi o adamdan kurtarırken beni kenara atarak annemi.. Hayatımda hiç görmediğim kadar çok dövdü. Sonra annem bayıldı ve hastanede aslında annemin hamile olduğunu ve altı aylık olan kardeşimin öldüğünü öğrenmiştik."

"O günden sonra da peşimizi bırakmamıştı. Annemde onu affetti ve bizimle yaşamaya devam etti. Bu uzun süre aynı döngüyle devam etti. Seneler sonra bir gün.. Jin'lere sınava çalışmaya gitmiştim. Telefonumu kapattığım içim annemin aradığını görmedim. Farkettiğimde ise onu geri aradım ve zaten o adamın annemi öldürmek için pusuda beklediğini duydum. Yanlarına gittiğimde de çoktan annemin öldüğünü ve o adamın da kaçtığını gördüm." diye yaşadıklarımın bir kısmını anlattığımda güçlüydüm.

Ama Taehyung'a baktığımda şaşırmış görünüyordu. Bana daha da yaklaştı ve destek olmak için elini sırtıma koydu. Ağlamayacaktım. "Üç hafta hastanede yattım. Normalde akıl hastanesine yatırılmam gerekiyordu ama arkadaşlarım izin vermedi. Hastaneden çıktığımda da bir hafta neredeyse hiç odamdan çıkmadan geçti. Ama bir gün yaptıklarımı farkettim ve buna hakkım olmadığını düşündüm. Çünkü arkadaşlarım benim için uğraşıyordu ve beni iyileştirmek için türlü planlar yapıyordu. Ama ben o lanet odada yatmış, konuşmuyordum bile."

"Her neyse.. Sonra ev sahibimin tek olduğum için beni evden kovduğunu öğrendim. O kadar da çok param yoktu. Bir ev alamazdım. Yine de arkadaşlarım sayesinde burayı kiraladık. O kadar mükemmellerdi ki tüm eski eşyaları satarak evi baştan düzenlediler. Bir hafta önce de buraya taşındım ve hayatımı yeniden şekillendirmeye çalışıyorum. Sınıfta kaldım. Ama yine de sınava çalışacağım ve gireceğim. Sana bunları anlatmamın bir nedeni yok ama bana şu an sıcak hissettirdin.. Bilmiyorum. Belki de güvenmem gereken son kişi bile değilsindir.."


Her şeyimi anlattıktan sonra böyle bir şey söylemem çok saçma olabilirdi ama umurumda değildi. Bir anda onu olmayan abim olarak hissetmiştim ve anlatmıştım. Hem okuyup spor hocası olmuş birine güvenebilirdim.. Öyle değil mi?

Sertçe yutkundu ve duyduklarını sindirmeye çalıştı. "Bunlar.. Çok ağır şeyler. Ben duyduğumda böyleysem.. Sen yaşadın ve çok iyisin. Gücüne ve dimdik duruşuna hayran kaldım Jennie. Anlattığına pişman olmayacaksın." dedi güven veren bir sesle. Umarım öyle olurdu.

Ayağa kalkarak elime kupaları aldım ve mutfağa doğru ilerledim. Gözüm dalmıştı ve içimde milyonlarca şey düşünüyordum.

Yaptığım doğru değildi. Evimde daha iki gündür tanıdığım bir adamla oturmuş, hayatımı anlatıyordum. Ama güvenmem için bir çok sebep vardı ve en önemlisi de kalbimin onun için söyledikleriydi..


༆Sρσɾτʂ Cσαςɧ| Tαεηηίε༆ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin