"Jungkook benim için iyi olanı bilir. O ne ayarladıysa onu yapmak istiyorum!" Tek kaşı havalandı. "Burada hoca bensem.." Bana doğru bir adım attı. ".. Benim dediğim olur.."
Boyum ondan çok kısa olmasa da aşağıdan bakıyordum. Belki kolay sinirlenen bir insan olabilirdim ama Taehyung'un yanında öfkeden başka bir duyguyu hissetmiyordum. "Her neyse.. Zaten yarım saatin gitti. Hemen başlamazsak bir günün boşa gidecek. Torpille gelmiş birisi için bu problem olur.."

Alt dudağımı sertçe dişlerken o umursamaz suratına bakıyordum. "Torpille gelmedim! Kendini bir şey sanıp bana aklından geçen her şeyi söyleyebileceğini sanıyorsan Kim Taehyung.." Bu sefer ben ona doğru bir adım attım. ".. Üzgünüm ama yanılıyorsun. Şu ana kadar bir çok kişiden hakaret işittim ama yıkılmadım. Benimle sorunun ne bilmiyorum ama torpilli deyip kötü davranmazsın! Buna hakkın yok!" dedim sesimi yükselterek.

Kendimi ona yedirtmeyecektim!

Dudağının bir kenarı kıvrıldı ve gülümsedi. Bu gülümsemenin anlamını biliyordum. 'Ben senden üstünüm ve şu an dediklerini takmıyorum.' demekti. "Seninle uğraşmak istemediğimi söylediğimi anımsıyorum Kim Jennie? Neden dilini çalıştırmak yerine vücudunu çalıştırmıyorsun?" dedi yine piç gibi gülümserken. Beni sınıyordu.

Bende onu umursamamaya çalışarak yanında durduğumuz alete kuruldum.

~

Bir buçuk saatin sonunda kan ter içinde yere serilmiş yatıyordum.

Çok yorulmuştum.

Normalde de hareket eden birisi olmadığım için yarın felç geçirmiş gibi yatacağımdan emindim. Taehyung işi bittiği gibi yarın öğleden sonra gelmemi söyleyip gitmişti. Bende yaklaşık on beş dakikadır sırt üstü yatıp dinlenmeye çalışıyordum.

Diğerlerini göremiyordum çünkü salon çok büyüktü. Çantam da yukarıda kaldığı için arayamıyordum. Bu yüzden üstümü değiştirmeye karar verip ağrılar içinde ayağa kalktım ve hırkayı elime alıp yavaşça yürümeye başladım. Arkamdan fısıltılar duyduğumda duraksadım. Bizim dışımızda başka ünlü olmayan insan buraya gelmiyor diye biliyordum. Temizlikçiler ve asistanlar olmalıydı. Çoğu kez başıma gelen bir şeydi. O yüzden umursamadım.

Ama artık bakışlarını hissettiğimde sessizliğimi koruyamadım. Hızlıca arkamı döndüm. "Neye bakıyorsunuz?!" Karşımdaki insanlar, birbirlerine doğru eğilmiş dedikodumu yapıyorlardı. Önüme döndüğümde de aynı görüntüyle karşılaştığımda bu sefer bağırdım. "Neye bakıyorsunuz dedim?!" Bir anda hepsi dağıldı ve bazıları merdivenlerden inerken bazıları asansöre doluştu.

Derin bir nefes alarak merdivenlere gittim ve hızlıca çıkmaya başladım. Daha fazla beklemek istemiyordum. İnsanlar arkadan konuşmak için an kolluyordu. Odaya geldiğimde içeri girdim ve Taehyung'u görmemle çığlık attım. Hiç bir şey olmamış gibi bana baktı ve 'ne yapıyorsun sen?' der gibi başını salladı. "Buranın öğrencilerinin soyunma odası olduğunu sanıyordum?! Öyle kafana göre göre giremezsin!" dedim ona bakarak.
Üstü yine çıplaktı. Eli eşofmana gidince hızla arkamı döndüm. "Pislik! Karşında bir kadın var! Nasıl soyunmaya cüret edersin?!" Beni yine dinlemiyordu. Sonra yanıma geldi ve çıkacağını anladım. "Burası benim ve antiranörlüğünü yaptığım kişilerin soyunma odası Kim Jennie.. Beğenmiyorsanız eğer buyurun, kapı burada. Çıkabilirsiniz.." dedi ve gitti.

Gözlerimi devirerek yine sineye çektim ve kenardaki küçük banyoda kısa bir duş alarak eski kıyafetlerimi giydim. Kurutma makinasını elime alarak saçlarımı doğru tutarken kapı çaldı. Yavaşça aralandığında Jisoo olduğunu gördüm ve gülümsedim. "Bitti mi işin canım?" derken saçlarımı kurutmayı bitirmiştim. Hızlıca topladım ve cevap verdim. "Bitti. Diğerleri nerede, biliyor musun?" Başını iki yana salladı. "Hayır. Gidip bulalım."

Elime poşeti alarak çıktım ve asansörün önüne gittik. Düğmeye basarak beklerken bir iki saniye sonra açıldı ve içerideki görüntü ile şoka uğradım.

Jungkook, Lisa'yı köşeye sıkıştırmış iki elini yanlarına koymuş neredeyse öpecek bir haldeydi. Bizi farkettiklerinde Jungkook hemen ondan ayrıldı. Lisa'da üstünü silkeleyerek dikleşti. Gülmemek için kendimi tutarken konuştum. "Gel Jisoo, biz merdivenlerden gidelim.."

O da benim gibi gülmemeye çalışıyordu. "Kusura bakmayın böldü-" Jisoo alay ederken Lisa bir anda sözünü kesti. "Saçmalamayın! Arkadaşınız dengesiz hareketlerini yanlış değerlendiriyorsunuz. Bir şey olduğu yoktu." diye bağırdığında Jungkook'ta ona bakıyordu. "Neyse kızlar. Biz gidelim.. Sende hiç etkilenmemiş gibi asansörden çıkabilirsin Lisa." dedi imalı sesiyle. Bir şeyler olmuştu ama anlamamıştım.

Lisa bir şey demeden topuklu ayakkabılarını vurarak yanımızdan ayrıldı. Bizde Jisoo'yla asansöre bindik ve arabaya gidene kadar hiç konuşmadık.

Jin bizi arabanın önünde bekliyordu. Sinirli görünüyordu ama şu an merak ettiğim daha önemli bir şey vardı. Bunu sonra da öğrenebilirdim.

Arabaya binip, kemeri bağlarken Jungkook'a bakışlar atıyor, neler olduğunu çözmeye çalışıyordum. O da hiç bir şey söylemiyordu. Ama ağzındaki baklayı çıkaracaktı. Arabayı çalıştırdığında heyecanla omzuna dokundum. Tepki vermedi.

Bir kaç kere daha dokunduğumda hedefime ulaşmıştım. "Ne var?!" diye bağırdığında, aslında ne olduğunu biliyordu. "Biliyorsun sen neyin var neyin yok olduğunu. Dökül bakayım, Lisa'yla ne iş?" dedim çapkın bir tavırla. Jin hiç bir şey anlamayarak bize bakıyordu.

Jungkook tedirgince yutkundu ve etrafa baktı. Arabayı o sürüyordu, bu yüzden biraz şanslıydı. "Bir şey olduğu yok kızlar. Sadece.. Senden etkilenmem dedi bende onunla oynadım. Aramızda bir şey yok." Olayı hızlı hızlı anlatarak kurtulmaya çalışması, yalan söylediği düşüncesini aklıma getirmişti.
"Hep öyle söylerler zaten. Umarım sonradan bir şey çıkmaz." dedim. Ben onunla konuşurken duymuyor, gülümseyerek yola bakıyordu.

Bu işte bir iş vardı.

༆Sρσɾτʂ Cσαςɧ| Tαεηηίε༆ (Tamamlandı)Where stories live. Discover now