Ne kadar zamandır yattığımı bilmediğim yataktan tek kalkma amacım olan lavabo için doğruldum. Geri gelip yeniden bu karışık ve darmadağın odada yatacaktım. Bu bir döngü haline gelmişti.
Ayağı kalktım ve yerdeki kıyafetleri itekleyerek kapıya kadar ulaştım. Yavaşça açtığımda gözüme gelen ışık sinirimi bozmuştu. İlerledim ve karşımda olan tuvalete girdim. Arkamdan gelen sesleri duyuyordum ama umursamıyordum. İşimi bitirdikten sonra tuvaletten çıktım ve yeniden odama doğru yürümeye başlarken kolum birisi tarafından naifçe tutuldu. O tarafa baktığımda Jin ile karşılaştım.

Benim için değmezken neden bu kadar çabalıyorlardı?

"Güzelim? İyisin öyle değil mi..?" dedi tereddüt ederek. Yüzümde küçük bir tebessüm belirdi. Şu ana kadar beni güldüren tek kişiydi. "Oradan nasıl gözüküyorsam.. Öyledir.." dedim yavaşça.

Diğer bileğimi de tuttu ve yavaşça beni kendine çevirirken bileklerimi bırakmadı. "Jennie.. Toparlanman lazım.. Bu yüzden bu akşam dışarı çıkıyoruz. En son hastaneden eve geldin. Vicdan azabı çekmen için söylemiyorum ama Jisoo'da hiç dışarı çıkmıyor. Seni yalnız bırakmak istemiyor. Sanırım artık seni bizimle tehdit etmemiz gerekiyor yoksa başka türlü anlamayacaksın.." Derin bir nefes aldı ve devam etti.

"..Okulu bıraktık. Her gün oturup seni nasıl eski haline döndürebiliriz diye düşünüyoruz. Komada olsan o bu kadar üzülmezdik meleğim.. Sen üzüldükçe biz kahroluyoruz. Bak.. Benim de babam öldü. Ama ayağa kalktım öyle değil mi? Sende kalkacaksın. O yüzden bu gece bizim hatırımıza geleceksin.. "

"İnan ki hiç istemiyorum.. Ama sizin için geleceğim.." Bir göz yaşı siyah harelerimden yanaklarıma süzüldü. Beni kolları arasına aldı ve göğsüne yasladı. "Bundan sonra benim annem senin annendir Jennie.. Bu arada.." Geri çekildim ve dediğini dinlemeye başladım. "Annem seni görmeye gelecek birkaç gün sonra. Ama son geldiğinde yüzüne bile bakmadığın için küsmüş. Onunla nasıl barışırsın bilmiyorum. Annemin tribi çekilmez. Benden söylemesi!" dedi alayla.

Hafifçe gülümsedim. "Ben onunla barışırım sen sıkıntı etme." Jin başını sallayıp tebessüm ederken Jisoo'nun seni duydum. Onu özlemiştim. Onunla göz göze gelip konuşmayı ve sarılmayı özlemiştim.

"Jennie! Jin'le mi konuşuyorsun sen o kadar zamandır? Ah sonunda, şükürler olsun.." dedi heyecanla yanıma gelirken. Benim için endişelendiğini başından beri biliyordum ama gözlerimle şahit olduğumda daha da duygulanmıştım. "Hazır odandan dışarıda bu kadar uzun süre kalmışken bizimle gelip yemek yiyorsun! Hastalanmandan korkuyorum canım.. Lütfen bizi kırma."

Onları üzmek istemiyordum zaten hayatımda beni düşünen tek onlar vardı. Zaten bu kadar uzun süredir yeterince kalplerini kırmıştım. Yemek istemiyordum ancak sadece onlar için bir adım atacak ve yemeye çalışacaktım. Hem annem beni bu halde görse çok kızardı. Aynı zamanda annemi de mutlu etmek istiyordum. O yüzden başımı salladım. "Tamam ama bir şartım var." Kaşlarını çatmış bana bakarken ne olduğunu merak ediyorlardı. "Jungkook'ta bize katılacak."

Jisoo rahatlatken Jin'in yüzü gerilmeye ve çenesi kasılmaya başlamıştı. Onlar benim tek ailem iken küs kalmalarına göz yumamazdım. Belki odamdan çıkıp onlara katılmamıştım ama aralarındaki küslüğün farkına varabiliyordum. Yoksa neden hepsi bir anda yanımda olmuyordu da ayrı ayrı geliyorlardı? Birkaç gece Jungkook'un da burada kaldığını anlamıştım ama sabah erkenden çıkıyordu. Çünkü gün içinde Jin gelecekti ve ona görünmek istemiyordu. Bunların hepsini çözmüştüm ve artık bir son verecektim.

༆Sρσɾτʂ Cσαςɧ| Tαεηηίε༆ (Tamamlandı)Where stories live. Discover now