-10-

668 68 45
                                    

Benimle kal, bebeğim benimle kal,
Bu gece beni yalnız bırakma.
Benimle yürü, gel ve benimle yürü,
Hiç bilmediğimimiz yerin kenarına kadar.
Seni görüyorum, orada şehir ışıklarıyla,
Ondördüncü katta, soluk mavi gözler.
Seni içeri alabilirim.
İki gölge yatak odasının kapısının yanında,
Başımız yana doru eğildiğinde.
Eh, Ben bu olacaklardan emin değilim
Fakat kapalı gözlerle görebildiklerim
Bir siluet, camda,
Senin ve sokakların üzerinde ay.
Sen hareket ederken nefesimi tutuyorum,
Dudaklarının tadını ve tenini hissediyorum.
Zamanı geldiğinde, bebeğim acele etme, sadece yavaşça öp.
Bildiği her şeyi bana gösteriyor
resim çerçeveleri ve köy yolları
günler uzadığında
ve dünya küçüldüğünde
o hazırdı
ayrı odalara ve kırık kalplere düşmeye
ama ben gitmene izin veren biri olmayacağım.

Ve yeniden sevmek çok zor,
sevmenin tek yolu
bildiğin tek aşk olduğu zaman
sadece çekip gittin
İstediğin buysa,
Sevgilim kaçmana gerek yok
Gitmene gerek yok
sadece benimle kal, bebeğim benimle kal.

"Birleşmenin hakkını vermemiz gerekiyor."

Kurulan son cümle bu olmuştu onun tarafından. Kapalı olan gözlerim aniden açılmıştı. Kendinden emin olarak yaptığı harekete karşılık vermiştim. Onun yaptığından farklı olarak tereddütlü... Bu... Yani böyle bir olay daha önce bir kere yaşanmıştı benim tarafımdan. Bir ikincisinin de böyle bir kişiyle yaşanması, böyle bir ortamda... En olmaması gereken şeydi aslında

Ama duygulara kim engel olabilirdi? Hele ki farkında olmadan uzun zaman dilimlerine yayılmış bu duyguları kim durdurabilirdi..?

Nefeslerimiz birbirinden ayrıldığında kıpkırmızı olduğumu bile bile gözlerimi yummamıştım, ona da bakmamıştım. Nefesimi düzene sokmak için herhangi bir hamlede de bulunmamıştım. Dağılmıştım ama bu dağınıklık benim gibi düzen seven bir insanın... Hoşuna gitmişti.

"Ö-özür dilerim." dedi karşımdaki kişi usulca. Gözlerini üzerimde hissetmiyordum. Pişman mıydı yaptığı hareketten ötürü?

Lütfen, pişman olma.

"Ne için?" dedim. Sesim fazlasıyla kısık çıkmıştı. Konuşabildiğime şükretmek gerekiyordu aslında.

"Yaptığım şey... Yanlıştı. Kendime engel olamadım. Sanırım ortamın büyüsüne kapıldım."

"Bunu sen yapmadın. Tek taraflı olarak düşünme. Sonuçta... Ben de karşılık verdim."

Nihayetinde yüzümü ona çevirebilmiştim. O da bana döndüğünde yine emin olmayan bir yüz ifadesiyle bakıyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse yüzünde gram mimik yoktu ancak gözlerinden... Sanki yanlış bir şey duyacak olmaktan korkuyor gibiydi.

"Olmaması gerekiyordu yine de." dedi birden ayaklanıp. Gideceği esnada kolundan tuttum. Hep o mu tutacaktı bir şekilde?

"Yaptığın şeyin arkasında durmayacaksan, olmaması gerekiyordu diyeceksen neden yaptın o zaman?"

Ses tonum ciddi ve oldukça sertti. Birkaç dakika önceki büyünün yerini kaos alıyor gibiydi.

"Kapıldım işte."

"Bu bir anlık kapılma olsaydı yapmazdın. Bunu ikimiz de biliyoruz."

"Bir anlık olsaydı sen de karşılık vermezdin. Bunu ikimiz de biliyoruz."

Kurduğu cümleden sonra hafifçe tebessüm etmişti. Sonra uzanıp ellerimi tutmuştu.

"Özür dilerim az önceki çıkışmam için. Olmaması gerekiyordu dediğim için de. Yaptığımın sonuna kadar arkasındayım. Sadece... Nanamin beni öldürecek, eğer bu durumu bilirse yani... Mesela o anda odaya girdiğini düşünsene..."

Wheel of Fortune (Gojo Satoru)Where stories live. Discover now