-1-

2.6K 130 60
                                    

Sabah sabah burnuma dolan tarçın kokuları evin dört bir köşesini aydınlatmıştı, evet, evi aydınlatan camdan içeri giren güneş değil, kesinlikle tarçın ve zencefil gibi baharat kokularıydı.

"Sabana bu kokularla uyanmak..."

"Günaydın Kento!" Neşeyle gidip sarılmıştım. Kokulardan memnun görünen Kento ise gülümsemeye başlamıştı.

"Lütfen bana hazırladığını ve bunun yeni işinle alakası olmadığını söyle..." dediğinde gülmeye başladım.

"Hem sana hem yeni işime. Açıkçası çok heyecanlıyım ve öğrencilerle aramın iyi olmasını isterim." dedim, bir yandan da fırını kontrol ediyordum.

"Birincisi, teşekkür ederim kendi adıma. İkincisi öğrencilerle aranın iyi olacağına eminim. İyi çocuklar hepsi ve seni gayet severler. Benim aksime bir yapın var çünkü."

"Evet, benzemiyoruz da dış görünüş olarak zaten o kadar. Sen sarışınsın ben kızıl saçlıyım. Gözlerin kahverengi benim ise, birisi kahverengi birisi yeşil. Sen kelimeleri sınırlı sayıda kullanırsın ben çok konuşurum vs vs..." 

"Gece gündüz demeden hem de..."

Güldüm sözlerine. Anlaşılan ya da şuna tam açıklık getirmek gerekirse... Kento ile aramızda 5 yaş vardı tamı tamına. Ben küçüktüm. Abimin tam aksine bir yapım vardı ve bu bizi birbirimizden ayıran şeylerin başlangıcıydı.

Benzer yanlarımız yüz şeklimizdi belki de. Belki de diyorum çünkü benzetmiyorlar genelde. Ha, bir de boyumun uzunluğu ve zayıflığım benzerlikler kategorisine girebilir.

Liseden mezun olduktan sonra üniversiteyi yurt dışında okumuştum. Aşçılık konusunda master yaptıktan sonra Tokyo'ya geri dönmüştüm. Küçüklüğümden beri bir kafe açıp işletmek isterdim, bence herkesin hayalinin bir köşesinde böyle bir ideal vardır, ya da ben öyle düşündüğüm için herkes de böyle düşünüyor gibime geliyordur, kim bilir.

Ha, bir benzerliğimiz daha vardı, o da jujutsu büyücüsü olmamızdı. Liseyi jujutsu okullarından birinde geçirmememe rağmen kendimi fazlasıyla geliştirmiştim bu konuda. Gerek Kento ile sahaya girerek gerek bir şekilde kendimi ilerletecek çalışmalarda bulunarak. 

Ve şimdi bütün okul işi bittiğine göre... Öğretmenlik konusundaki stajıma bugün başlıyordum, evet, stajyer olarak başlayacaktım. Öğretim görevlisi mi denir..? Gerçi o üniversitede geçerliydi. Asistan..? Her neyse bilmiyorum ama bugün Tokyo Jujutsu Teknik Lisesine bir "akademisyen" olarak başlıyordum.

Akademisyen... Bence oldu bu sefer.

"Mai?" Kento'nun seslenmesiyle bakışlarım tezgahtaki çıkarttığım keklerden ona döndü.

"Efendim?" dediğimde derin bir nefes aldı, ceketinin kollarını düzelttikten sonra bana döndü.

"Bak, sana yalvarıyorum, bak bunu daha gitmeden söylüyorum sana. Ne olur Gojo'ya dikkat et."

"Neden ki?" dedim şaşkınca. Gojo'yu küçüklüğümden hatırlıyordum, o zamanlar gayet iyi anlaşıp Kento'yu gıcık ediyorduk beraber. 

"Bir de soruyor musun..?" dedi bıkkınlıkla. Güldüm ve yanına gitmeden kenarda duran çantasını eline verip sırtına vurdum.

"Kartlarım bugünümün güzel geçeceğini söyledi Kento, sen beni düşünme. Hem bak ben de artık hem kendi parasını kazanabilen hem de kendi ayakları üzerinde durabilen bir kızım."

Göğsümü gererek bunu söylediğimde gözlerini devirmiş ve yavaşça beni ittirmişti.

"Genelde Gojo'da ayakları yerden kesen bir insan."

Göreceğiz abiciğim, göreceğiz.



Bir Beth asla durmak bilmez...

505'i nasıl olsa başlattık, şimdi de bunu başlatalım... 

HEYECANLANDIM!

AMA ELİM HALA UNTIL THE END'E GİDİYOR NEYSE NEYSE.

Wheel of Fortune (Gojo Satoru)Where stories live. Discover now