bana neden gülmedin

Start from the beginning
                                    

"Nasıl da dağılmışsın bir tanem. Hadi, elini yüzünü yıkayalım. Sonra da dışarı çıkar biraz hava alırız."

Adının Begüm olduğunu öğrendiğim kızın sözüyle kafasını salladı Cihan ve beşi beraber koridoru terk ettiler. Canı isteyince nasıl da usulca laf dinliyordu, asiliği bir tek banaydı demek.

Benim aklıma neden gelmemişti ki bunları yapmak.

Oturduğum yerde biraz eğilip gidişlerini izledim.
Nereden bulmuştu acaba bu insanları, kimdi bunlar? Bu kadar güzel kızları ancak model servisinde bulabilirdi.

Onlar köşeyi dönüp benim göremeyeceğim bir yere geçtikleri zaman önüme döndüm ve kollarımı önümde birleştirdim.

Enes kulağıma doğru yaklaşıp konuştu,
"Sevgilisi miydi acaba?"

Hızla ondan tarafa döndüm.
"Saçmalama Enes."

Bu tepkimi beklemiyor olacaktı ki şaşırdı.
"Niye be, alev gibi hatundu."

"Sence şu an bunları konuşacak ortamda mıyız?"

Sandalyedem hırsla kalkıp orayı terk ettim çünkü boğucu havası üstüme üstüme gelmeye başlamıştı.

Bir de Enes'in dediği laflar vardı, alev gibi hatunmuş.

Salak.

Sanki hastaneye değil de podyuma gelmiştik.

Hayır zaten o kızlar neden böyle bir ortama süslenip püslenip gelmişti ki?

Hastanenin çıkış kapısından çıkarken, karşımda gördüğüm yansımama baktım.

Saçlarımı o kadar dikkatsizce kesmiştim ki neredeyse hiçbir tutamı birbiriyle aynı boyutta değildi ve az önce bir yastık Savaşından çıkmış gibi duruyordum. Buklelerim azalmıştı, düz saçlı görünüyordum. Zaten dün yaşananlardan sonra taş çatlasa bir iki saat anca uyumuştum ve şimdi uyuşturucu bağımlısından farksızdım.

Sanki önceki halim yeterince çirkin değilmiş gibi bir de daha da beter etmiştim kendimi.

Kaynağının ne olduğunu bilmediğim bir sinirle bahçeye çıktım, bir derin soluk aldım.

İşe yaramıyordu.

Beni rahatsız eden bir şeyler vardı.

Ve nedense tam karşımda kol kola yürüyen iki kişi bunu iyice körüklüyordu.

Cihan'ın koluna sarmalanmış Begüm'ü izlerken ortalık yolda dikildiğimi fark etmemiştim, biri gelip koluma çarpar ve beni kendime getirene kadar.

Oraya bakmayı kestim.

Arkadaşı ona destek olmaya çalışıyordu, fazlası yoktu.

Yutkunup onların aksi tarafa doğru kafamı çevirdiğimde, Koray abinin en gerideki bankta oturduğunu gördüm.

Elleri ceplerinde, gök yüzüne bakıyordu.
Tolga abi yukarı gelmesine izin vermiyordu, bu yüzden yoğun bakım tarafı hariç her yerde bulabilirdim onu.

En az benim kadar yalnızdı burada. Bu yüzden ne kadar aramızda bir samimiyet olmasa ve çoğu zaman Koray abinin ciddi tavrından korksam da ona doğru adımladım.

"Oturabilir miyim?" Diye sordum yanına gidip.

Beni beklemiyormuş gibi şaşırdı ve yerinde toparlandı.
"Tabii, gel."

En azından bahçenin bu kısmı nispeten daha huzurluydu. Mesela artık Cihan ve grubunu rahat rahat görebileceğim bir konumda değildim.

Fakat yine de ona bakmaktan alamamıştım kendimi.

Geldiğim andan beri bir kere güldüğünü görmemiştim, Tolga abi bile yardımcı olamamıştı. Fakat bu arkadaşları kim ise bunu hemen başarmışlardı.

Soluk yüzünde buruk bir gülümse belirebilmişti en azından.

"Öyle dikkatli bakarsan hisseder." Koray abinin sert sesiyle irkildim.

"Ne?"

Kafasını iki yana salladı ve elleri ceplerindeyken, önüne doğru bakmaya devam etti.
"İkimiz bu kardeşleri epey üzdük, değil mi?"

Neyden bahsettiğini bilmiyordum.
"Ben bir şey yapmadım."

Güldü.
"Ben de aynısını diyordum, biliyor musun? Fark etmem beş yılımı aldı."

Bizi kıyaslaması mantıksızdı, aramızda onlarınki gibi bir ilişki yoktu.
"Hayır, benim Cihan'la aramda bir şey yok. Olamaz da."

Koray abi içini çekti.
"Bu cümlenin aynısını kurduğumu hatırlıyorum." Gözlerini bir noktaya sabitleyince, düşündüğünü anladım. "Şimdi inkar etmen çok normal, ben daha da kötülerini yaptım."

Ben dikkatle ne demeye çalıştığını anlamaya çalışırken devam etti.
"Başta kabullenemiyorsun, hatta düşüncesi bile komik geliyor. O kim ben kim diyorsun, hayatta bakmam ona. Sonra... Sonra biriyle görüyorsun." Yutkundu. "İçine bir şeyler oluyor, sanki biri oyuncağını elinden almış gibi. Hala onu sevdiğini kendine yediremiyorsun ama başkaları sevsin de istemiyorsun.

O vazgeçmeye başlıyor, unutuyor seni. Bu daha acı. Yapamıyorsun, başkasıyla olma düşüncesiyle yaşayamıyorsun. Kalkıp ta İzmir'den buraya geliyorsun sonra. Yüzünü görüyorsun, üzerinden beş yıl mı geçmiş, yüz yıl mı bilmiyorsun ama sanki bir ömürdür hasretsin ona. Bu sefer o istemiyor. Bir hayat kuruyor. Başkasıyla uyuyacak, gözlerini başkasına açacak. Dayanabilir misin?"

Sorgulayan suratı bana döndü.

Kafamı iki yana salladım.

"O zaman izin verme, senden vazgeçmesine izin verme. Eğer beş yıl önceye dönebilseydim, belki şu an eşim diyeceği kişi ben olacaktım. Ve biliyor musun, bunun için her şeyi yaparım."

Yaptığı imayla durdum. Bir an için Cihan'a eşim dediğimi hayal etmiştim.
"Ben, ben Cihan'ı arkadaşım gibi görüyorum." Kelimeler öyle hızlı çıkmıştı ki ağzımdan ben bile heyecanına anlam verememiştim.

"Arkadaşının kokusunu biliyor musun, dokunuşuyla mest oluyor ya da rahatlıyor musun? Arkadaşını başka biriyle görünce," karşımızdaki grubu işaret etti. "tüylerin diken diken oluyor mu?"

"Hayır..."

"Ama Cihan'a karşı bunların hepsini hissediyorsun?"

Kafamı olumsuzca salladım.
"Bu bir şey ifade etmez. Biz arkadaştan çok daha fazlasıydık."

"Evet, arkadaştan çok daha fazlasıydınız. Ben de bunu diyorum."

Moralim bozulmuş bir şekilde önüme döndüm. Bunu anlamış olacak ki kendini açıkladı,
"Bak Furkan, aşk öyle birden belirivermez. Yavaş yavaş çıkar ortaya, ya da hep oradadır ve kendini göstermez. Tohumlarını çoktan bırakmıştır içine, tek yapman gereken sulamak ve filiz verişini izlemektir. Bana bunu Tolga öğretti." Kafasını eğmişti. "Sadece, her şey için çok geç olmadan seni uyarmak istedim. Seni sonsuza kadar sevebilir, fakat sevgiden daha güçlü bir duygu varsa o da hayal kırıklığıdır. Emin ol ben de benim Tolga'mın bir gün biriyle yüzük takacağını düşünmezdim."

Son cümlesinde kırılan sesiyle yüzüne döndüm. Bu, bugünün kaçıncı şokuydu bilmiyordum fakat gözümde dünyanın en güçlü insanlarından biri olarak şekillenen Koray abiyi ağlarken görmek en üst sıralarda yer alacaktı.

Gerçekten Tolga abiyi bu kadar seviyor muydu?
Yani... Bir erkek bir erkeği böyle sevebiliyor muydu, uğruna ağlayacak kadar?

Tam yanımda, artık göz yaşlarının durduramayan Koray abi en büyük kanıtıydı.

O an anladım, aslında başından beri benimle konuşmuyordu o. Beş yıl önceki kendiyle konuşuyordu.

Çektiği acı her zerresinden okunuyordu ve ben, onun gibi olmak istemiyordum.

Dün bölüm atacağım diye duyuru paylaşmıştım ama iğne vurulduktan sonra ölü gibi uyumuşum, kusura bakmayın:(

Koray... Daha burnun çok sürtecek.

Görmüyorsun Hiç | Gay [Tamamlandı]Where stories live. Discover now