1.BÖLÜM

4.7K 396 55
                                    

Merhaba arkadaşlar. Sizinle ilk defa bu hikayemde tanışıyoruz. İlerleyen bölümlerde anlatımın ve olayların daha kuvvetli olduğuna emin olabilirsiniz. Umarım beğenirsiniz ve bu yolculukta beni yalnız bırakmazsınız. Yorumlarınız benim için çok önemli.

Keyifli okumalar!

******

Yorgun bir şekilde kendimi eve attım. Saatlerdir nöbette olduğum için uykusuzluktan bayılmak üzereydim ve artık ayaklarım beni taşıyamıyordu. Usulca ayakkabılarımı çıkardım ve bitik adımlarla içeri geçtim.

''Abla hoş geldin.'' diyerek koşan Açelya'ya sıkıca sarıldım. Yeni banyo yapmış olacak ki mis gibi kokuyordu. Kısa bir an gözlerimi kapatıp kokusunu içime çektim daha sonra saçlarına öpücük kondurup geri çekildim. ''Hoş bulduk balım. Bir şeyler oldu mu?''

''Hayır olmadı, babam daha eve gelmedi.'' dedi rahat bir tavırla. Bir kez daha derin bir nefesi içime çektiğimde huzursuzluğum kısa süreliğine olsa da geçmişti.

Babam olacak mahluk ayyaşın tekiydi. Kafası yerinde değilken ne yapacağı belli olmuyordu ve nöbetteyken aklım hep kız kardeşim ve annemde kalıyordu. Salona geçtiğimde gergin bir şekilde cama bakan annemi gördüm. ''Hoş geldin kızım.''

Söylediğini yok sayıp ''Sen o adamı mı bekliyorsun?'' dedim gördüğüme inanmak istemeyerek. ''Evet kızım, baban dün gece eve uğramadı. Acaba başına bir şey mi geldi? Bir etrafa baksak mı?'' Ellerimi saçlarım arasına geçirip karıştırdım.

''Sen benimle dalga mı geçiyorsun anne? Ben o adam her gün ölsün diye dua ediyorum. Bir de sokaklarda onu mu arayacağım?'' Annem gergin bir şekilde bana doğru birkaç adım attı. ''Alâ, o senin baban.'' Gerçekten bu cümleyi annemin ağzından her duyduğumda sinirlerim bozuluyordu.

''Ne babası ya. Bu güne kadar ne babalığını gördüm? Bir kere saçımı bile okşamayan adam mı benim babam?'' dedim bağırarak. Anneme ağır şeyler söylememek için kendimi tuttum. Aslında o da suçluydu. Çünkü kaç kere kaçalım, gidelim desem de aynı şeyleri söylemeye devam etmişti. 'O senin baban, ben babanı seviyorum. O, biz olmadan ne yapacak?...' Kısacası annem sevgisi yüzünden kendini kandırıyordu. Babam gerçekten bizden nefret ediyordu ve harcanan yine ben ve Açelya oluyorduk.

Kapının yumruklanma sesiyle hepimiz irkildik. Annem koşarak kapıyı açtığında babam yalpalayarak içeri girdi. Annem koluna girmeye çalışsa da izin vermedi. ''Kenan nerelerdeydin? Seni çok merak ettik.'' Dönüp anneme bir bakış attı ve salona geçip sandalyeye oturdu.

''Yine mi ölmedin bir kurtulamıyoruz senden.'' dedim öfkeyle. O kadar içmişti ki iki metre öteden çakmak çaksak alev alırdı. Önce pis pis sırıttı daha sonra ''Vay be büyük kızıma bakın! Babasını ne kadar da seviyor." dedi alayla. Annem çaresizlikle yüzüme baktı ve ''Alâ lütfen.'' dedi. Bunu yapması sinirime dokunuyordu. Hatalarını bile bile babamın arkasında duruyordu ve bu beni delirtmeye yetiyordu.

''Sen var ya, şu kadını asla hak etmiyorsun. Hala seni koruyor. Allah senin belanı versin.'' dedim içimdeki öfkeyi kusmak için. Ama biliyordum ki ne yaparsam yapayım içimdeki öfke asla dinmezdi.

Ben ne olduğunu anlayamadan hızlıca ayağa kalktı ve annemin yanına gitti. At kuyruğu saçlarını eline doladı. ''Benim karım değil mi? Sanane." Eline doladığı saçları hırsla çekti. ''Çek o elini, benim sabrımı sınama.'' dedim dişlerimi sıkarak. 

Bir adım öne atıldığımda annemin saçlarına daha çok asıldı. O sırada Açelya'nın ağlama sesini belirli belirsiz duyuyordum. Annem canının acısını çok belli etmemeye çalışsa da ağzından küçük iniltiler dökülüyordu. Ani bir kararla masanın üzerindeki bardağı alıp yere fırlattım. Etrafa irili ufaklı cam kırıkları saçılmıştı. En büyük parçayı alıp babamın boynuna dayadım. Çok kısa bir süre yüzündeki şaşkınlığı ve korkuyu görmüştüm. Hızlıca ellerini annemden çekti.

''Sana benim sabrımı sınama dedim!'' diyerek haykırdım. ''Nesrin çek şu manyak kızını üzerimden.'' 

Annem ve kardeşim bir şeyler söylüyordu ama sinirden o kadar gözüm dönmüştü ki onların dediklerini anlamıyordum bile. Camı boynuna biraz daha bastırdım. 

''Bana bak Kenan Efendi! Bir daha anneme ya da kardeşime dokunursan seni öldürürüm. Kimsenin ruhu bile duymaz. Biz de mutlu mesut yaşarız. Duydun mu beni?'' Cevap vermedi. Camı biraz daha boynuna bastırdım. Artık çıldırmıştım. Bu zamana kadar yaşadıklarım çığ olup birikmiş ve beni bu duruma getirmişti.

Kararlılığımı fark etmiş olacak ki ''Duydum.'' dedi sessizce.

Onun korkak bir adam olduğunun farkındaydım. Bizi sindirmeye çalışıyordu evet ama yine de bize belli bir yere kadar gücü yeterdi. Ona bu zamana kadar büyük tepki veremiyor olma sebebim annemdi. Ama artık bu adam çizmeyi gerçekten aşmıştı. Bu tepki onu bir süre sakin tutardı. En azından ben öyle umuyordum. 

Elimi çekince etrafa çarpa çarpa odasına gitti. Zaten birazdan sızardı. Annem tedirginlikle yaklaştı ve ''Kızım avuç için kanıyor, gel bir pansuman yapayım.'' dedi.

Yüzüne bile bakmadan ''İstemez.'' dedim ve  Açelya'ya döndüm. Şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu ve tir tir titriyordu. Sıkıca sarıldım. Tekrardan hıçkırarak ağlamaya başladı.

''Abla katil mi olacaktın?'' Dudaklarını dişleyip ağlamasını bastırmaya çalıştı.

''Geçti balım, hadi sakinleş.'' dedim saçlarını okşayarak. Biraz kendine geldiğinde geri çekildi ve yüzünü yıkamak için banyoya geçti. Ben de o sırada kenardan peçete alıp avcumun içine bastırdım. Cam parçasını tutarken fark etmeden avucumda küçük bir sıyrık olmuştu ama üstünde durulacak bir şey değildi.

Yaklaşık bir saat içinde annemle birlikte kardeşimi sakinleştirdik. Uyuyacaklarına yakın işim olduğunu ve kısa sürede geleceğimi, kapıyı kilitlemeleri gerektiğini söyleyip kendimi evden dışarı attım.

Hava kararmaya başlamıştı. Tam gün nöbetimden sonra bu yaşadıklarım da eklenince hareket etmeye halim kalmamıştı ama içimdeki öfkeyi dışarı atamıyordum.

Yavaşça sahile doğru yürüdüm ve boş bir banka oturdum. Bugün yaşadıklarımın etkisini üzerimden atamadan uyuyamayacağımı biliyordum. Ben belki de bugün az kalsın katil olacaktım.

Etrafıma bakındım. Çocuğu parkta oynarken onları dikkatle izleyen ebeveynler, el ele yürüyen mutlu çiftler, akrabalarıyla toplanıp piknik yapmaya gelen aileler vardı. Ben hiç böyle şeyler yaşamamıştım. Ailen yanında olunca güvende ve mutlu hissetmek bana o kadar uzak ki.

Kendimi bildim bileli hep diken üstünde hissedip ya annemle kardeşime bir şey olursa diye kendimi yiyip bitirmiştim. Çocukken defalarca rüyamda anneme kötü bir şey olduğunu görürdüm ve ağlayarak uyanırdım. Benim çocukluğumu, gençliğimi, tatlı rüyalarımı çalmıştı o adam.

Küçük bir çocukken bana göre her baba kötüydü. Çocuklarını sevmezdi. Daha sonra okula başladığımda fark ettim ki sadece benim babam kötüydü ve bir tek benim babam evladını sevmiyordu. 

Defalarca annem o adamdan ayrılsın istedim ama aslında içten içe biliyordum ki onu seviyordu ve onu yiyip bitiren bu sevgiden kurtulmak istemiyordu. İşte bu yüzden aşk hep bana korkutucu gelmişti. Sevdiğin seni bin parçaya bölse bile ona sevgiyle bakmak, ondan vazgeçememek. Hep affetmek, hep seni sever diye umut etmek... Sonra ardında paramparça hayatlar bırakıyorsun işte. Kardeşimle benim ki gibi.

Yaklaşık bir saat düşüncelerimle boğuştuktan sonra hiçbir sonuca varamayıp eve gitmeye karar verdim. Deli gibi üşümüştüm ve ayaklarım artık bedenimi taşımakta zorlanıyordu. Telefonuma baktığımda annemin defalarca aradığını fark ettim. Bitkin adımlarla biraz yürüdüm. Nereye gidiyordum ya da doğru mu gidiyordum emin değildim.

Gecenin karanlığında yola atladığımı bile bilmeden titrek adımlarla yürümeye devam ettim. Bana doğru gelen bir çift farı yakınımda fark etmemle gözlerimin kararması bir oldu. Ve kendimi birdenbire yerde buldum.

BEKLENMEYEN YOLLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin