15-Bir Kitabın Sayfaları

4.2K 559 237
                                    

Kırgınlığımın sebebini kendime açıklamam gerektiğinin farkındaydım artık. Bunu inatla reddediyordum, ama içimde bir yerlerde artık kabullen diye bağıran yanım kontrol sahibi olmaya başlamıştı. Bu yüzden kırgınlığımı saklamadım.

Bay Taehyung bana cevap vermedi. Aslında, cevap vermek için ağzı aralandığı sırada telefonumun çalmasıyla hızla geri mühürledi dudaklarını ve ben de zaten daha fazla bu konunun üstüne gitmenin beni hırpalayacağını bildiğimden telefonumu cevaplandırmıştım.

Kimin aradığına bakmadan açtığımda duyduğum ses irkilmeme sebep olmuştu. Bay Taehyung ben irkilince gözlerini bana odakladı. "Hyung!"

"Beomgyu?" Dedim emin olamayarak. "Hyung! Evinin adresini bilmediğimden Mingyu hyung'tan üniversitenin adresini aldım! Kampüsün girişindeyim!"

"Ne?" Bakışlarım Bay Taehyung'a yükseldi, meraklı halde bakıyordu bana. "Bekle yanına geleceğim."

Bay Taehyung'un suratına bakmadan tüm eşyalarımı atölyede bıraktım ve fakülteden dışarı fırladım. Beomgyu kurtarıcım olmuştu bir nevi. Hava soğuktu, montumu çıkardığımı unutmuştum ama o an için içerideki baskın hava karşısında sanki bana nefes aldırtmıştı. Kampüsün girişine koşturdum, rüzgar gittikçe bedenimi titretiyordu, yalancı güneş hala tepedeydi, ben de aklımı Bay Taehyung'tan uzağa çekmeye çalışıyordum. Mümkün değildi, ama en azından çabalıyordum.

Oradaydı, kampüsün girişinde bekliyordu Beomgyu. Beni görünce heyecanla el salladı. Gözümde hala küçücük bir çocuktu ki üstüme koşup bana sarılırken bunu doğrulamıştım sanki. "Hyung! Seni çok çok çok özledim!"

Sarılmasına karşılık verip sarıya boyadığını saçlarını okşadım usulca. "Ben de seni özledim."

Beomgyu ben 5 yaşındayken doğmuştu, babam hala bizimleyken. Onu ilk kez kucağıma verdiklerini dahi hatırlıyordum. Çok korkmuştum düşürürüm diye, ya beni sevmezse diye ama tam tersine Beomgyu o korkunç ev ortamımızda sıcacık bir kalbe sahip şekilde büyümüştü. Bütün dünyaya karşı sevgi doluydu, hiç sinirlenmezdi. İçine attığından da değil, gerçekten onu sinirlendirmek çok zordu. Huzur olmayan, yuva demeye bin şahit isteyen bir yerde büyümesine, büyümek zorunda kalmasına rağmen hiç şikayet ettiğini görmemiştim. Bana şikayet etmemişti, başkasına da. Babam bizi bırakıp gittiğinde ağlamış ama sesini çıkarmamıştı. Onun yerine bana yardım etmeye çalışmıştı hep. Beomgyu benim biricik kardeşimdi, belki de ona bakma yükümlülüğüm olmasaydı dünyada kalmam için bir sebep olmadığını düşünerek hayatımı sonlandırmıştım.

"Seul çok büyük gerçekten de, burayı bulmak bir işkenceydi."

"Üşümüşsündür gel atölyeye girelim, hem nereden çıktı Busan'dan buraya gelmek böyle?"

"Amfiyi tamire vermeye geldim, Busan'da kaliteli bir yer bulamadım."

"Haber verseydin keşke." Önemli değil dercesine başını salladı fakülteye yürümeye başladığımızda. Son zamanlarda neler yaptığını anlattı hızlı hızlı. Beomgyu hızlı ve resmen yaşayarak konuşan birisiydi. Tanışmadığı insanlara karşı utangaç olabilse de iyi anlaştıklarının yanında hiç susmazdı. Hoşuma gidiyordu aslında. Benim sessiz yanıma yardımcı oluyordu her zaman. Yeni şarkılar yazıp kaydettiğini, oturduğu mahallenin gün geçtikçe sessizleştiğini çünkü emekli insanların gün geçtikçe o taraflara taşındığını söyledi. Sonra da ekledi. "Su kenarında olunca bütün yaşlılar kafa dinlemek istediğinden geliyorlar galiba."

Fakültenin merdivenlerine geldiğimiz tam o anda, Bay Taehyung belirdi. Duraksadım, beni görünce Bay Taehyung da durdu ve gözleri direk bana bir şeyler anlatan Beomgyu'ya kaydı, Beomgyu benim baktığım yere baktı ve ikisi göz göze geldiler.

Out of the spotlight || TaekookWhere stories live. Discover now