"Merhaba. İki hamburger alacağım. Yanında patates kızartması ve kola."

"Geliyor."

Hamburgerciyi işleten çok yaşlı değildi. Üniversite mezunu, 25-27 yaşlarında gözüküyordu. Açken bile durmayan beynim yaş hesaplamasına gidiyordu. Bazen içerideki her şeyi susturmak istiyordum ama bu sefer ben olamam diye korkuyordum.

Ceketimde titreşim hisseden kadar telefonumu yanıma aldığımı bilmiyordum. Cebinde kalmış olmalıydı. Patatesin baharatlarından kirlenmiş parmaklarımı yaladım, yanda duran peçeteyle sildim ve telefonumu çıkarttım.

Dolunay: Napıyorsun?

Mesajın kimden geldiğini görünce inanmadım. Teyit etmek için bir kez daha What's App'tan çıkıp tekrar girdim.

Hala mesajı gönderen kişinin Dolunay yazıyordu.

Ada: Yemek yiyorum, sen?

Gerçekten de söylenen doğruydu, ben yazmadıkça herkes bana yazıyordu.

Geç cevap verir diye kendimi yine patates kızartmalarının arasına atmışken mesaj geldi.

Dolunay: (Fotoğraf.)

Kaşlarımı çattım. Fotoğrafın ne olduğuna ilişkin hiçbir tahminim yoktu.

Yağlı ve baharatlı ellerimi silmeye üşendiğim için telefonu masada durduğu yerde açıp Dolunay'ın mesajına girdim.

Basketbol topu ve saha.

Tabii ki. Başka ne olabilirdi ki zaten?

Buna verebileceğim bir yanıt yoktu. Şahsi fikrime göre konuşma burada bitmişti. "İyi sporlar" gibi saçma ve gereksiz bir şey yazıp kalitemi düşürmektense hiçbir şey yazmazdım. Ama bu sefer de olay garipleşirdi.

Yaşadığım ikilemin arasında o, benden önce davrandı.

Dolunay: Yalnız bu saatte yemek yemek çok sağlıklı değil.

Kahkaha attım. Bir de üstüne ne yediğimi görse herhalde kalpten giderdi. Pislik yapmak için masanın fotoğrafını çekip gönderdim.

Fotoğraf iletildiği anda görüldü.

Dolunay: Yuh.

Kolamdan biraz içmek için pipeti dudaklarımın arasına götürdüm. Ellerini iki yana açarak "Napabilirim" anlamını taşıyan kız emojisi gönderdim.

Cevap vermedi.

Konuşma öyle kaldı. Hala çevrimiçiydi. Benim mi bir şey demem gerekiyor yoksa onun mu bilmiyordum. Her şeyi bilen ben, konu ne zaman şu mesajlaşma konusuna gelse bildiklerimi unutuyordum.

Sosyal dinamikler ve Ada... Aynı anda aynı cümlede bulunmasının tüm dünyayı yakıp yıkabilme ihtimali yüksek kelimelerdi bunlar.

Bir şey yazmaya başladı.

Her ne kadar bu mesajlaşmanın akıbetini merak ediyor olsam da ikinci hamburgere geçme kararı aldım.

Hamburgeri yarıladığımda hala bir şeyler yazıp yazıp siliyor olduğunu görüyordum. Elime telefonu aldım.

"Ne yazıyorsun?" diye sesli şekilde kendi kendime konuştum. Belki de bu mesajlaşma, nasıl yaklaşabileceğimi hala çözemediğim tek Atagül Lisesi öğrencisi olan Dolunay'ın anahtarıydı. Bilemezdim. Sonuçta o bana yazmıştı. Ben değil.

Daha fazla onu bekliyor gibi gözükmemek için What's App'tan çıkıp tuş kilidini kapattım. Birinin bi şey söylemesi bu kadar zaman almamalıydı.

Arkada KalanlarWhere stories live. Discover now