"Ben, gerçekten bunlarla uğraşabilecek durumda değilim," dedim Serkan'a elinde tuttuğu çizimimi bana geri vermesini işaret ederken.

"Tamirhane mi yoğun?"

Beklemeden başımı olumlu anlamda salladım.

"Ekmek parası kolay kazanılmıyor."

"İyi bilirim," dedi kağıdı masaya bırakırken.

Anlamamıştım. "Nasıl?"

"Kendimi bildim bileli sokaklardayım. Ailemi tanımadım. Bir şekilde aç kalmamam gerekiyordu."

Hayat hikayemin Serkan'ınkine bu kadar benziyor oluşu...

"Nerede çalışıyorsun?"

"Tek bir yerde değil," dedi çizdiğim diğer sürreal portrelerde göz gezdirirken. "... ama iyi yerler de değil."

Bilinçaltımın ben farkında olmadan Rüzgar'ı çiziyor oluşu beni endişelendirmişti. Bunu Serkan değil, o kendisi de görebilirdi. Daha dikkatli olmalıydım.

Serkan'a gelecek olursak... Normalde kendinden bir parça sunan insanlar karşılığında da en az aynı ölçüde bilgi beklerlerdi. Bu konuşma Serkan'la yaptığım ilk öğrenci birliği dışı konuşmaydı. Ben de kendimden bir şeyleri ortaya koymazsam kendini çıplak hissedebilirdi ve bu uzun vadede benimle başka şeyler paylaşmasının önüne geçebilirdi.

"Ben de zor büyüdüm," ne demek üzere konuşmaya başladığımı iyice ölçerek. "...  bizimkilerle aram pek iyi olmadı küçükken. En basit tabiriyle fakirlik içinde büyüdüm yani. Bir oyuncak istesem gidip kendim bi şekilde yapmam veya bir yerlerden bulmam gerekirdi. Bir çikolata için bile bakkala gelen kadınların poşetlerini taşırdım."

Şaşırmış şekilde bana baktı.

"Niye bu kadar şaşkınsın?" dedim masamın başında dikilen Serkan'a.

"Hiç beklemezdim."

"Sebep?"

Ellerini iki yana teslim olur gibi açıp "Yanlış anlama, hep o kadar mesafelisin ve sinirlisin ki ben bu hareketlerinin şımarıklıktan olduğunu düşünmüştüm," dedi.

Güldüm. "Her reddedildiğinde böyle mi kılıf bulursun kadınlara?"

Gülümsedi. "Reddedildiğimi kim söyledi?"

Göz kırptı.

Bu çocukta şeytan tüyü vardı. Lafı nasıl çevireceğini iyi biliyordu.

"Ben söyledim," dedi Hazal önümdeki sıraya çantasını bırakırken. "Zaten üç ders geç kaldım. Bi de senin yeni icatlarınla uğraşmayalım Serkan."

"Sınav haftası yaklaşınca sen de bir anda inek kesildin başıma. Gören de gerçekten çalışıyorsun sanacak.

"Gerçekten çalışıyorum."

"Hayatta inanmam."

Hazal bana döndü. "Ada, gerçekten çalışmıyor muyum?"

Bu kızın son zamanlarda dayadığı yegane sırt bendim. "Gerçekten çalışıyor."

Hazal kollarını havaya kaldırdı. "Bak! Gördün mü?"

Serkan gözlerini devirdi.

"Ne işin var bu sınıfta?"

Serkan son bir kez daha masamda farklı boyutlarda yırtılmış, karalanmış, ortalığa dağılmış kağıtlara baktı. "Rüzgar'la sana bakmaya geldim. Nerede o? Gelmiyor mu?"

Arkada KalanlarWhere stories live. Discover now