14 || chosen family

468 32 4
                                    

"Hana ben geldim. Evde olduğunu biliyorum, aç kapıyı!"

Jungkook ile iki gündür görüşmeyi reddediyordum. Şu anda ise evime gelmişti ve kapıyı açmamı istiyordu. Açamazdım, imkanı yoktu. İki gündür saklanmayı başarmıştım ve şimdi tüm emeklerimi çöpe atamazdım. Yatağımda yatıyordum ve kapıyı açma gibi bir niyetim yoktu. Odam kapıya yakın olduğu için söylediklerini duyabiliyordum.

"Eğer sen açmazsan şifreyi gireceğim. Açmıyor musun? Pekala." Kapının açılma sesi duyulmuştu, ardından kapı kapanmıştı.

Yorganı kafama kadar çekmiştim. Yüzümü görmesini istemiyordum. Hemen nedenini açıklıyorum. İki gün önce yeni çıkan yüz yıkama köpüğünü almıştım. Ve iki kullanıma yüzümü mahvetmişti, burun kenarlarımdan yanaklarıma doğru kocaman kızarıklar oluşmuştu ve şişmişti. Hassas cilde sahip olmak tam bir felaketti. Kısacası Jungkook'un beni böyle görmesini istemediğimden iki gündür bahanelerin arkasına sığınarak görüşmeyi reddediyordum. Adım seslerini duyduğumda Jungkook'un odama girdiğini anlamıştım.

"Uyumadığını biliyorum. Neden böyle davrandığını da biliyorum. Yüzüme bak Hana."

Yorganı tutan yumruklarımı iyice sıkmıştım, neden böyle davrandığımı biliyor muydu? Soojin ve Jiah söylemiş olabilir miydi?

Yatağın karşı tarafına geçtiğinde yüzlerimiz birbirine dönüktü. Gözlerimiz kesiştiğinde yaramaz bir ifade ile "yakaladım seni" der gibi gülümsemişti. Yorganımı kaldırıp içine girmişti, yüzlerimizin bu kadar yakın olması beni iyice geriyordu. Yorgan hala yüzüme kadar çekiliydi.

Yorganın ucunu tutup çekiştirmişti. "İndir şunu Hana."

"İstemiyorum Jungkook. İki gün daha bekleyemedin mi cidden?"

"Benim nasıl bir çocukluk geçirdiğimi unuttun mu yoksa? Cilt sorunum yüzünden neler çektim, bunun yüzünden nasıl iki gün benden kaçarsın? Bu geçici bir durum. İlaçlarını süreriz olur biter."

Sıkı sıkı tuttuğum yorganı bıraktığımı gördüğünde yorganı yüzümden çekmişti.

"Bu muydu yani! Ufacık bir kızarıklıkmış!" demişti gülerek.

"Olabilir Jungkook. Sadece senin değil, kimsenin görmesini istemedim." demiştim kısık sesimle.

Yatakta oturur pozisyona geçmişti ve elimden tutarak beni de o pozisyona getirmişti.

"Notlarının açıklandığı o gün." demişti konuşmaya başlayarak. "Ağladığında seni bulabildiğim için çok mutluydum. Çocukluğumdan beri işe yaramaz olduğum gerçeği bana yavaş yavaş aşılanmıştı."

Ağzından tane tane dökülen her bir kelime anı duygusallaştırmaya ant içmişçesine kulaklarımdan girip gözlerime yaş olarak doluyordu.

"Ama o gün, ihtiyaç duyulduğumu hissettiğim tek andı. Ve muhtemelen bunun beni ne kadar mutlu ettiğini bilmiyorsun. Muhtemelen beni her zaman kurtaran kişinin kendin olduğunu bilmiyorsun."

Konunun ne ara buraya geldiğini anlayamamış olmanın verdiği şaşkınlık ve söylediklerinin getirdiği huzurun birbirine harmanlanışı hasretini çektiğim türdendi. Bu hissiyatı bana yaşatabilecek tek insandı Jungkook.

"O yüzden Hana; bir şeye ihtiyacın olduğunda, bir şeye üzüldüğünde, mutlu olduğunda, herhangi bir olay yaşadığında bana söylemekten çekinme. Olur mu?"

Hipnoz olmuş gibi başımı aşağı yukarı salladığımda gülümsemişti.

"Güzel. Şimdi yataktan çık bakalım."

Dolabımı açıp içinden kıyafet çıkardığında merakla konuşmuştum. "Bir yere mi gideceğiz?"

Evet anlamında başını sallamıştı. "Tahriş olmuş gibi görünüyor, suya değmemesi gerek. Çabuk iyileşmesi için doktora gidip vereceği kremleri alalım."

Yataktan kalkıp çıkardığı kıyafetleri aldığımda Jungkook'un hayatımın tam ortasında parıl parıl parlayan bir mucize olduğunu düşünmeden edememiştim. Her hareketi, dudaklarından dökülen her kelimesi beni ona bağlayan görünmez halatı daha da sıkılaştırırken varlığına şükretmeye devam edecektim.

healing | jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin