3 || it was all yellow

704 50 5
                                    

Jungkook ile parkta karşılaştığımız günden sonra onunla konuşmamıştım, çoktan iki gün geçmişti bile.

Uzun bir zamandan sonra ilk defa başkasıyla vakit geçirdiğini görmüştüm. İlk duyduğumda bu beni biraz tuhaf hissettirse de onun da böyle bir ihtiyacı olduğunu unutmuş olduğumu fark etmiştim. Onun da bir çevreye ihtiyacı vardı, tek başıma yetmeye çalışıyordum fakat bu imkansızdı.

Onu iyi hissettirmeye çalışırken bunaltabileceğim ihtimalini tamamen gözden çıkarmıştım. Bunu fark etmemle ona zaman tanımam gerektiğini düşünmüştüm. Artık onu bunaltmayı düşünmüyordum, tabii ki iletişimimi kesmeyecektim fakat onu çocuk gibi kontrol etme durumunu kesecektim.

Bundan ne kadar rahatsız olmuş olabileceğini düşündükçe kendime çok kızıyordum. "Keşke bana söyleseydi." diye geçirmiştim içimden.

Dediğim gibi iki gündür konuşmamıştık. Şu an akşam vaktiydi ve zaman geçirmek için bir süre ders çalışmıştım. Annemler işleri dolayısıyla sürekli şehir dışındaki evimizde kalırlardı. Ben ise çoğunlukla Seul'deki evimizde tek kalırdım. Tek olduğum için zaman geçirmek oldukça zor oluyordu. Çalışmam bittiğinde saate baktığımda 22.00 olduğunu görmüştüm. Hala çok erkendi.

Mutfağa ilerleyip yiyecek bir şeyler olup olmadığına bakmıştım. Bu saatte yemek yemezdim, fakat şu an acil bir durumdu. Hazır ramen paketini çıkarıp suyu kaynatmaya başlamıştım. O sırada masanın üstüne bıraktığım telefonumdan bildirim sesi gelmişti.

Masaya ilerleyip telefonumu alıp bildirmi kontrol etmiştim. Jungkook'tan mesaj gelmişti.

jungkook: hana evinin önündeyim müsaitsen aşağı gelir misin?

Jungkook'un burada olduğunu okumamla hızla mutfak penceresinden aşağı bakmıştım. Beni aşağıda bekliyordu! Bir sorun olmuş olabileceği düşüncesi zihnimin her yerini işgal ederken endişelenmemeye çalışıyordum.

Kaynattığım suyun altını kapatmayı unutmayıp odama koşmuştum. Kalın hırkamı üzerime geçirip terliklerimle evden fırlamıştım.

Merdivenleri koşar adımlarla inerken düşmediğime şükretmiştim. Dışarı çıktığımda soğuk hava tüm hücrelerime dolmuştu. Hırkamın önünü kapatmıştım.

"Jungkook!" Ona seslenmemle bana bakmıştı ve tebessüm etmişti.

Ona doğru ilerleyip karşısında durmuştum. "Burada ne işin var? Bir sorun mu var?" demiştim.

"Sanırım." dediğinde kaşlarımı çatmıştım. "Seni bir gün görmesem bile büyük bir eksiklik hissetmeme engel olamıyorum Hana."

Bu cümlesinden sonra çatılan kaşlarım yumuşamış ve eski haline dönmüştü.

"Beni kendine alıştırmamalıydın." diye devam etmişti.

Cümlelerinin güzelliğinden dolayı dolan gözlerime engel olamıyordum, beni bu hale getirebilecek tek insan Jeon Jungkook'tu.

Dolan gözlerimi gördükten sonra kahkaya yakın bir gülüş atmıştı. "Neden gözlerin doldu şimdi?"

Koluna bir yumruk geçirmiştim. "Dolmadı. Karanlık olduğu için yanlış görüyorsun."

"Peki öyle olsun." demişti ellerine cebine sokup. "Saatin geç olduğunu biliyorum ama yürümek ister misin? Bir yerde de oturabi-" demesine kalmadan sözünü kollarımla kesmiştim.

Kollarımı boynuna dolamıştım. "Seni çok özledim Jungkook."

Çok geçmeden kollarını belime sarmıştı. "Ben de seni Hana."

Geri çekilecektim ki Jungkook, kollarını belime daha da sıkı sarmıştı. "Biraz daha sarılmak istiyorum."  demişti kısık sesiyle.

Gülümseyerek ona sarılmaya devam etmiştim. Ayrıldığımızda gözlerimin içine bakmıyordu. Bu tür bir davranış onun için yeniydi, biliyordum.

"Seni seviyorum Jungkook." demiştim. Aniden söylememle şaşırmış olacaktı ki yıldızlardan daha ışıl ışıl parlayan gözleri açılmıştı.

"Bunu hep aniden söylüyorsun Hana. Her şeyin bir yeri var."

"Sana bunu her saat başı söylemek istiyorum. Söylemek istiyorum ki sevgiden korkmayasın Jungkook. Bunu sağlayacağım, sevgiyi sevmeni sağlayacağım. Mahrum kaldığın her duyguyu, her anı sana yaşatacağım."

Gözlerinin içine bakıp gülümsemiştim.

healing | jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin