✓40.Bölüm"Bana ait"✓🌙

1.4K 113 21
                                    


Çok uzun bir aradan sonra tekrar merhaba okurlarım, oy veren ve yorum yapan elleriniz dert görmesin...

İyi okumalar.🌙


Vazgeçilmiş bir hayatın en büyük çaresizliği artık gelecek için umudun olmamasıdır. Gözü karartılmış, önemi yitirilmiş bir hayatın sonucuydu. Kolay değildi bu noktaya kadar gelebilmek, zor da değildi. Sadece... Acıydı. Katlanmak acıydı, alışmak acıydı, sabretmek acıydı, nefes alabilmeye çalışmak acıydı.

Bunlara rağmen yaşamaya çabalamak ise cehennemdi.

Gençtim. 

Daha hayatımın belki yarısını bile yaşamamıştım, belki de şuan hayatımın son satırlarını yazıyordum. Karaladığım her satırda, yeni bir umudun doğmasını beklerken aksine, yitirilmiş hayatın son nefesini veriyor gibi hissediyordum. Genç yaşımın bana yaşattığı hayat, yaşlılığımı görmeden nefesimi kesmişti.

Sebebi neydi? Bu acıları yaşamamın, kendimi öldürmek isteyecek kadar beni hayattan vazgeçiren bu acıların sebebi neydi? Merak ediyordum, ben bu acıları hak etmiş miydim? Yoksa bu acıları sadece yaşamam mı gerekiyordu? Ama sebep? Neden ben?

Dudaklarım kenarlarına kıvrıldı.

Bir kitabın satırında okuduğum cümle kulaklarımda yankılandı. 'Vazgeçilmez bir şeydi bu, düşünmeden duramadığın ve her hücrene işlediğini hissettiğin bir acı olacak. Bunu hissettiğinde kaderinin seni bulduğunu, onunla yüzleştiğini göreceksin. O zaman kollarını aç ve kaderine sıkıca sarıl.' diyordu. 

Dudaklarımın arasından sesli bir kahkaha döküldü. Kader... Bu muydu benim kaderim? Gerçekten bu muydu? Ben kaderimi küçükken yaşadım, ona sıkıca sarıldım sanıyordum. Acıların kanattığı yaralarımı güzelce kapatmış, tedavi ettim sanıyordum. şimdi düşünüyorum da ben bu yaşıma kadar kendim için ne yapmıştım?

"Ayliz?" Fısıltısı uzaktan geliyordu, kokusu ise tam burnumun ucundaydı. "Benimle konuşmayacak mısın?" Karanlık gölgesine çevirdim gözlerimi. Gün aymış, hatta bir kaç kere karanlık gökyüzüne çökmüştü fakat bütün pencereleri perdeyle kapatmış,  karanlık evimi sarmıştı.. Zaman kendi çevresinde dönüyordu, ben yine aynı yerde sabitçe bekliyordum. Aynı soruların, aynı acının içinde dönmeye devam ediyordum.

"Uras." Dudaklarımın arasından çıkan kelimeler düşüncelerimin cevabıydı. Hayatımda kendim için yaptığım seçim sadece Uras'dı. "Biliyor musun?" Karanlık gölgesinden bile kaşlarını çattığını görebiliyordum. "Benim bu hayatta yaptığım tek seçim Uras'ı doğurmaktı."

"Yapma bunu." 

"Çok düşünüyorum, tam olarak neden böyle oldu?" Kafamı sağa sola sallarken parmaklarım titriyordu. "Anlamıyorum ben." Kuru dudaklarımı birbirine sürttüm. "Gerçekten anlamıyorum." 

"Ayliz." Boğuk sesi bana yaklaştı. "Bunları artık düşünme, lütfen yapma bunu kendine." Oturduğum koltuktan ayağa kalktım. Anlamıyordu, kimse beni anlamıyordu. Bilmiyorlardı, ben kendi içimde, kafamda neler yaşadığımı ve neyle savaştığımı asla anlamıyorlardı. 

"Sen de anlamıyorsun." Dudaklarımın arasından dökülen hıçkırıkların arasına bir yenisi daha eklendi. "Abarttığımı düşünüyorsunuz." Kısa saçlarımı geriye ittim. Bir ileri, bir geri gitmeye başladım. Bu son zamanlarda alışkanlık olmuştu farkındaydım, ama ayaklarım beni dinlemiyordu. "Yemin ederim abartmıyorum."

LEYALWhere stories live. Discover now