✓42.Bölüm✓'Oyun kurucusu'🌙

516 74 0
                                    


Merhaba okurlarım, oy veren ve yorum yapan elleriniz dert görmesin...

İyi okumalar.🌙


Biz insanoğlu hep bir arzunun ve umudun içinde, ince ince örülmüş ağın içinde kalmış çiçek gibiydik. Hayallerimiz vardı, bazıları gerçeklerden çok uzak hayaller kuruyor, bazıları en basit şeyleri hayalinde süslüyordu. Arzularımız ve umudlarımız bizim hayallerimiz oluyordu. Çevremizdeki sarılı ağlar ise bizi hayallerimizden ayırıyordu. 

Bazılarımız gerçekten çok uzak hayaller için ağlarını hiç düşünmeden yırtıyordu, ağın dışındaki hayat onu nasıl etkileyecek umursamadan hayallerine ulaşmaya çalışıyordu. Fakat bazılarımız o kadar uç hayallere cesaret edemiyor, basit şeyleri arzuluyorduk. Çevremize örülmüş ağın küçük bir parçasını koparıyor ve oradan dışarıya bakıyorduk. Fazlasını arzulamadan, basit bir şey istiyorduk.

Benimde hayallerim vardı.

Gözlerimi kapattığımda beni hayalimin, yeni hayatı karşılıyordu. Basitti arzularım. Uykusuz geceler geçirdiğim günün sabahında göz altı morluklarım, saçımdaki dağınıklık ve yüzümde aptal bir gülümseme oluşmuş. Omuzumdan düşmüş askımı umursamazken, elimdeki biberonu sallıyormuşum. Aceleci hareketlerim beni şaşırtmıyor, aksine normal bir günümü yaşıyor gibiymişim.

Sanki sıradan bir günümmüş gibi...

Kulaklarıma dolan ağlama sesi hareketlerimi hızlandırmış, aceleci ayaklarım merdivenleri hızla çıkmıştı. Her adımımda yaklaşan ses biraz daha netleşirken, yatağın ortasında yatan bebeğimin ağlayan yüzüne gülümsemişim. Uyanalı çok olmamasına rağmen, süt için ağlayan bir bebekmiş. Aceleyle yanına oturup, kollarımın arasına almışım. Önce ağlamaması için biraz sallıyor, tuhaf sesler çıkarıyormuşum. Kollarımın arasında biraz daha sakinleşen bebeğime sütünü içiriyormuşum.

Günlük bir hayaldi.

Her kadının gerçekleştirmek istediğinde, yapabileceği bir arzuydu. Fakat benim ellerimden arzum ve hayallerim alınmıştı, ben örülmüş ağımın içindeki yaşamımdan zorla dışarı atılmıştım. Her gün zorunda olduğum nefesler almak, her şeye rağmen acıkan karnımı doyurmak zorunda bırakılmıştım.

Belli bir süre geçtikten sonra herkes düzeleceğimi düşünmüştü, düzelmeyeceğimi biliyordum fakat birazcık daha iyi olabileceğime bende inanmak istemiştim. Aydınlıkla beraber gülümsemelerimin karanlığın çökmesiyle beraber göz yaşına döneceğini bilmezdim. 

Anneliğin bu kadar derin hislerden ibaret olduğunu, her bebek gördüğümde kalbimin binbir parçalanacağını hiç bilmezdim. Annelik bilmeden en derinimde yaşadığım hislerdi beni anne yapan. Anne olmayı her kadın bilerek dünyaya gelmiyordu, önce hissediyor ve sonra yaşıyordu. Ben sadece hissettiklerimle yaşamak zorunda kalmıştım. 

Parmaklarımın arasındaki sıcak kahvemi masaya bırakırken daldığım derin düşünceler beni yine girdabına almıştı. Derin bir nefes alırken oturduğum sandalyeden kalktım ve mutfaktan çıkmak için adımlarım ileriye gitti. İki gün geçmişti, Cihan deden adamdan aldığım aramanın üzerinden iki gün geçmişti ve Alaz iki gündür her akşam yanıma geliyordu.

Salona girdiğimde ilk karşılaştığım şey, yüzüstü yatan Alaz'ın bedeniydi. Çatık kaşları ve büzülen dudakları ilk dikkatimi çeken şeydi, adımlarım ona doğru ilerledi. Üzerine örttüğü battaniyeyi biraz daha yukarı çektim ve açıkta kalan sırtını kapattım. İstemeden onu düşünen hislerimi görmezden gelemiyordum, farkında olmadan bedenim hareket ediyordu.

LEYALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin