✓44.Bölüm'Kesişmeyen yol'✓🌙

317 65 2
                                    



Merhaba okurlarım, o
y veren ve yorum yapan elleriniz dert görmesin...

İyi okumalar.🌙


Gelecekten bir nefes al. 

Şimdiki zamanda içinde tut. 

Verirken geçmişi düşün.

Bu cümleyi Alaz bana söylemişti, her gece karanlık rüyalarımdan beni uyandırır ve aynı kelimeleri kulağıma fısıldardı. Saçlarımın arasında kayan parmakları, beni rahatlatan kokusu ve bedenime sarılan sıkı kolları beni hep karanlık rüyalardan uyandırırdı. Verdiğim her nefeste geçmişi silmemi, geleceği beklememi söylerdi.

Uzun zamandır kendime bu kelimeleri söylemeyi yasaklamış, paslı zihnimin ücra köşesine atmıştım. Fakat şimdi aldığım her nefes sol yanıma batarken, aynı kelimeleri tekrar etmeye devam ettim. Kapalı gözlerim Alaz'ı hayal ederken, kelimeler dudaklarımdan dökülüyordu.

Canım acıyordu.

Öyle bir acıyordu, Alaz'ın acısını göremeyen gözlerimi ve kelimelerinde duymayan kulaklarımı kesmek istiyordum. Ben onun acısını hissedememiştim, her hücremde onu severken, ona yabancı kalmıştım. Aslında insanın canını en çok acıtan şey; hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır.

Biz mutlu olabilirdik.

Bizim için de çiçekli bir yol varken, o yolu göremeden bırakmıştım. İzbe köşede kalan yolun sonuna ilerlemeye çalışmış, o yolu yürürken güzelleştirmeye, çiçek büyütmeye çabalamıştım. Olmadığını gördüğümde ise vazgeçmiş, güzelleşmeyen yolu suçlamıştım. Oysa kurak yerde su bulunmaz, çiçek açmazdı. Ben en başından yanlış yolu seçmiştim.

"İyi misin, Ayliz?" Erdem'in sesini duymamla beraber, bacaklarımın arasına eğdiğim kafamı kaldırdım. Yeşil gözleri beni endişeyle karşılarken, parmaklarını saçlarının arasından geçirdi. Yaklaşık bir saat önce uyanmıştım ve son bir saat içinde yirmiden fazla aynı soruyu sormuştu.

"Sence?" Dedim dudağımda sahte bir gülümsemeyle. Erdem, yaralı kaşını havaya kaldırırken, sessizce kafasını salladı. Ona cevap vermeme şaşıran gözlerini görebiliyordum, uyandığımdan beri ilk kez ona cevap veriyordum.

"Bok gibi göründüğünü itiraf etmek zorundayım." Samimiyetle konuştu. Ona hak verdim, ağlamaktan kızaran gözlerim, kendime kızmaktan dağıttığım saçım ve sinirden oynadığım tırnaklarım kan içindeydi. İyi görünmediğimi biliyordum, ama bu beni düşüncelerimden alıkoyamıyordu.

Derin bir nefes aldım.

"Korkma." Güven veren sesiyle fısıldadı. "Alaz, bizi bulacaktır." Net konuşması benim endişelerimi yatıştırmadı, aksine bu biraz daha beni rahatsız etti. "Özellikle konu sensen asla durmayacaktır." Yeşil gözleri, gözlerime bakarak söyledi.

"Önceden..." Kelimelerimi bir araya getirmeye çalışıyordum. "Beni çok aradı mı?" Titrek nefesimin arasından sorduğum soruya, Erdem sadece acıyla tebessüm etti. 

"Harun ağabey, bir çok engel koydu seni bulmaması için fakat Alaz durmadı." Gözleri beyaz duvara kaydı, yeşil gözlerinin içinde gittiği geçmişi hissedebiliyordum. "Ayliz, O'nu ilk kurtardığımızda yürüyemeyecek durumdaydı. Yine de o halde bile dudaklarının arasından tek kelime dökülüyordu. O da senin adın."

"Ne kadar sürdü iyileşmesi?" Sol yanımın içine bir bıçak saplandı, bıçağı sağa ve sola hareket ettikçe daha fazla acıyordu. Gözlerimi karşımdaki yeşil gözlerden kaçırdım, bakmaya cesaretim yoktu.

LEYALWhere stories live. Discover now