✓28.Bölüm"Ela gözlü adam"✓🌙

27.9K 980 19
                                    


   

     Oy veren eller dert görmesin...

                    İyi okumalar.🌙

Bazı anılar vardır; zamanın asla yitiremediğin, unutmak istesen dahi unutamadığın anılardır. Peşine kuyruk gibi dolanmış, parmağına sıkışmış bir yüzük gibi yapışan anıların varlığı, ne olursa olsun insanın kalbinden silinmezdi. Geçen zamanın arkasında kalsa bile gölgesi hep üzerinde olan bu anılarla yaşamak zorunda kalırdın.

Fakat ben diğer insanlardan farklı olarak bu anıları unutmamayı tercih ediyordum.

Eğer unutmak gibi büyük bir hataya sebep verirsem, kalbimin içinde yeşeren çiçeklerimin solduğu gerçeğini unutacaktım. Unuttuğum an bütün geçmiş geride kalacak, kanayan yaralarımın sadece unutulmuş izi kalacaktı. Acılarımın üstünü kapatacak, bana bahşedilen mucizeyi hayatımdan çıkarmış olacaktım.

Bunu istemiyordum.

Hayatta en mutlu olduğum anıları hafızamdan ve kalbimden silmek istemiyordum. Eğer o anılar olmazsa bugünkü ben olmaz, karnında bir can taşımanın kutsallığını bilmezdim. Hamilelik her kadının tatması gereken, dünya üzerinde kadınlara verilmiş en büyük kutsallıktı.

Annesiz büyüyen bir kadın olarak, ilk kez annemi anladığım zamanlarımı bende karnımda bir can taşırken yaşamıştım. Bütün hayatım boyunca neden beni babam gibi bir adama bıraktığını , sevgisiz büyümektense beni doğurmaması gerektiğini düşünmüştüm. Fakat hamile kaldıktan sonra fark ettim ki , bende annemin yerinde olsam kendimden önceliğim bebeğim olurdu.

Sertçe yutkundum.

Mavi gökyüzünü kapatan siyah bulutlara bakarak dudaklarımın arasındaki dumanı üfledim. Gözlerimi sakince kırpıştırdım ve yukarı kaldırdığım kafamı usulca aşağı eğdim. Sessiz sokağın en ucuna bakmakta zorlanıyordum , çünkü bir zamanlar o sokağın ortasında çığlıklarımın arasında kanla yatmıştım.

Derin bir nefes alırken parmaklarımın arasındaki sigarayı dudaklarıma yaklaştırdım , iki dudağımın arasına sıkıştırdığım sigaradan derin bir nefes çektim. İçime işleyen zehir damarlarıma karışırken , bir nebzede olsa rahatladığımı hissettim. Kafamı tekrar gökyüzüne kaldırırken çantamın içindeki telefonumun melodisini duydum.

Sigarayı dudaklarımın arasına sıkıştırdım ve yavaş hareketlerle çantamın fermuarını açtım. Israrla çalan telefonumun elime aldım ve ekranda yazan ismi gördüğüm gibi kaşlarım çatıldı. Sigarayı parmaklarımın arasına alırken derin bir nefesi gökyüzüne doğru üfledim. Avuç içimde ısrarlı çalan telefonun yan tuşuna basarak sessize aldım.

Parmaklarımın arasında küle dönen sigaramın izmaritini usulca serbest bıraktım ve ayağımın hemen ucuna düşüşünü izledim. Telefonumu çantama koyacağım sıra tekrar çalan telefonum gözlerimi devirmeme sebep oldu. Israrlı hareketleri beni gerçekten bezdiriyor ve yoruyordu. Derin bir nefes verirken ayağımın ucundaki izmaritin yanan ateşini söndürdüm ve telefonu açarak kulağıma yasladım.

"Neredesin sen?" Aniden kükreyen sesi kulaklarıma dolarken telefonu uzaklaştırmıştım. "Defalarca aradım seni!" Bağıran sesinden sinirli olduğunu anlamak zor değildi. Derin bir nefes vererek kara bulutların hükmünü sürdüğü gökyüzüne çevirdim bakışlarımı.

"Sesinin desibelini azalt." O'nun sinirli sesinin aksine sakince mırıldandım. "İşlerim var , ayrıca sana bugün yoğun olduğumu söylemiştim." Alaz'ın burnundan sert bir nefes verdiğini duydum, tahminen çatık kaşlarının altından gözlerini kısarak beni dinliyordu.

LEYALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin