Bölüm- 40 "iki seçenek" (2. kısım)

760 80 29
                                    

A/N:MEDYADAKİ ŞARKI MÜKEMMEL UYUYO




Five Komisyondan eve geldiğinde kafası karma karışıktı. Kabul edecek miydi? Babası buna ne diyecekti? 647 hala yaşıyor muydu? Bu sorularla beraber odasında dört dönüyordu. Tam anlamıyla ne yapması gerektiğini bilmiyordu ve asla da anlayamayacakmış gibi geliyordu. Halbu ki 5 ay öncesine kadar çok normal bir hayatı vardı. Süper güçlerini kullanarak görevlere gidip dünyaca ünlü soyguncuları durdurmak veya seri katilleri öldürmek ne kadar normalse tabii. Ama en azından onun için normaldi. Şu anda hayatının en zor iki seçimini yapmak üzereydi. Bir yanı "diğerlerine fikirlerini sor." Diyor, diğer tarafı ise "hiçbir şey demeden ortadan kaybol, ortağını al ve eve geri dön." Diyordu. Şu an yaşadığı çaresizlik kıyamette geçirdiği yıllardaki çaresizlikten farksızdı. 


9:01 

Tüm akademi üyeleri uyanmış, her zamanki gibi sandalyelerinin önünde babalarının gelmesini ve yemeğe başlama emrini vermesi için bekliyorlardı. Birkaç dakika sonra her zamanki asık ve soğuk yüz ifadesiyle gözünde merceği, sol elinde ise asla elinden düşürmediği kırmızı deri kaplamalı ve altın varaklı günlüğü ile salona tüm iştiham ve asabiyetiyle Sir Reginald Hargreeves girdi.

"Oturun"

Herkes eline oyma desenli çatal ve bıçaklarını alıp robot annelerinin hazırladığı yemeğe başladılar ama Bay Reginald'ın ilgisini "beş numara" olarak adlandırdığı üvey oğlunun emirlerine uymak yerine sandalyenin önünde öylece yere bakması çekmişti. Sadece yere bakıyordu; kafasındaki beyin hücrelerinin birbirleriyle kavga ettiği yüzünden okunuyordu.

"Otur beş numara."

Five'ın gözleri sonunda tanıdık bir ses ile gerçekliğe dönmüştü. Gözlerini ard arda bir kaç kere kırpıştırdıktan sonra sandalyesinin ahşap kolunu çekip o da yerini aldı.

R- Yemekten sonra ofisime gel.

F- Peki.

Diğerleri beş numaralı kardeşinin bu davranışına şaşırmıştı, zira onun bu kadar dalgın olması hiç alışıldık bir durum değildi.

---

R- Sorun ne numara beş?

F- Bir sorun yok baba.

R- Öyleyse kahvaltı da yaklaşık 33 saniye boyunca bir yere dalmanı göz ardı mı etmeliyim?

F- Sadece kafam karışık.

Derin bir iç çekti ve devam etti lafına.

F- Tüm bu olanlar.. sekiz numaranın kayboluşu sindirilmesi zor bir şey.

R- Pekala, o zaman bugün fazladan 2 saat çalış; böylece bu durumu sindirmiş olursun.

Five kendini sıkmıştı sinirden, eğer kendini tutmasaydı karşısındaki ihtiyardan kalan tek şey gözündeki ufak mercek olurdu.

F- Pekala.

R- Çıkabilirsin.

Five sinirle odadan kendini dışarı attı ama arkasında duyduğu ses onu adeta kendinden geçirtmişti.

R- Kapıyı kapat.

Eğer parmakları yenilebilir olsaydı şu an hepsini sinirden sonuna kadar kemirmiş olurdu. Öyle sıkıyordu ki kendini o aptal kravatla babasını boğmamak için.. Öyle anlar olurdu ki Five bazen Tanrı'nın onu ölümüne sınadığını düşünürdü. Sinirle kapıyı kapatıp kendini her zaman kullandığı uzay sıçramalarından birini yapıp odasına sıçramıştı. Kapıyı özenle kilitledi ve camını açtı. Bu bardağı taşıran son damlaydı. Şu an kafası karma karışıktı ve bir plan kurması gerekiyordu ama babası olcak yaşlı 'adam' onu adeta sinirden tımarhaneyi boylamasını istiyor gibi onu sinirlendiriyordu. Kardeşini alıp eve geri dönecekti, her ne pahasına olursa olsun. Bunları aklından defalarca tekrarlarken yatağının altından her zaman kullandığı av tüfeğini çıkardı ve mermilerini kontrol etti. Herşey mükemmel işliyordu ve şimdi..

Atak zamanı.







A/N:Evet bölümü yayınlamayı unutmuşum çok malım bir daha hatırladım. Neyse kendinize iyi bakın^^

Paralel evrenden gelen üye     /   The Umbrella AcademyWhere stories live. Discover now