Bölüm- 37 "Ut Malum Pluvia"

818 84 27
                                    

H- Aptallar.

Yatarken kalkıp aynaya baktı şu an nasıl bir durumda bakmak için. Normal gözüküyordu, üzerinde tuhaf bir okul forması olması tabii ki. Kaşlarını çattı anlamamışlığın vermiş olduğu merakla. Ceketin yakasını kendine doğrulttu ve ufak armanın altında yazan şeyi okudu.

"Ut Malum Pluvia"

H- Ne?

Kafası öncekinden daha allak bullaktı. Bu şey hangi dilde yazılmıştı? Neden bir okul forması giyiyordu? Ne demek istiyordu? Başına hücum eden sorular balkon kapısının aniden ve gürültülü bir şekilde açılması bir şeyin aklına kazınmasına yol açmıştı.

"Geçmişe dair ne bulursan bul, sakla."

E- Tanrım! Yerinden kalkmamalısın. Normal bir şey değil yaşadığın şey.

H- Pekala, pekala. Yatacağım.

E- Eğer bir şeye ihtiyacın olursa sorabilirsin.

H- Teşekkürler.

E- Rica ederim. Ethan, hadi gidelim.

ET- Pekala.

Eliza Ethan'ın kolundan tuttuğu gibi odadan çıkardığında Hailey hala olanlara anlam veremiyordu. Ama ne kadar uğraşması gerekse de buacaktı bu şeyin ne anlama geldiğini. Geçmişine dair uydurulan yalanların aslını görmek için tek çözümüydü bu. Bunları düşünerekten kendini uykunun ellerine teslim etti.

***

HARGREEVES MALİKAKANESİ 19:09

R- Savunma dersinizden sonra hepiniz sırayla odama gelin.

B- Peki baba.

Reginald çocukları soğuk salonda bırakıp her zamanki gibi odasına çekildikten sonra onun zamanki gibi sessiz kalmıştı. 8 numara'nın yokluğu ve Five'ın garip davranışları da bunu tetikliyordu tabii. Hava soğuk, heybetli ve her zamanki gibi acımasızdı. Rüzgar sanki bir daha asla esmeyecekmiş gibi esiyor, bulutlar sanki bir daha mavi gökyüzü ile buluşamayacakmış gibi kucaklıyordu atmosferi. (ne diyom ben) Aradan dakikalar, saatler geçti ve nihayet herkes merak ettiği sorunun cevabını alabilecekti. Sekiz numara neredeydi? 

Luther derin bir iç çekerek   ofisin kapısını çaldı. 

R- Gir.

Babası her zamanki gibi kafasını kağıtlar, notlar ve kitaplar ile doldurmuştu. Kafasını kıpırdatmaya bile zahmet etmemiş, yazısına devam ederken sordu. 

R- Sekiz numarayı en son nerede gördün?

L- Uhh, ben hatırlamıyorum.

Reginald çatık kaşlarla kafasını oğluna çevirdi.

R- Ne demek hatırlamıyorsun?

L- Benle fazla iletişimde bulunmazdı zaten, ama son zamanlarda en çok Five ve Ben'le konuşuyordu.

R- Çıkabilirsin.

L- Peki?

Luther kafa karışıklığı ile odadan çıktı ve odanın kapısının yanında bekleyen Diego'ya işaret verdi. Diego ise tek bir şey bile demeden ofise girdi ve babasının önünde dikildi. 

R- Kapıyı çal ve tekrar gel.

Diego içindeki tüm siniri ayak parmaklarından avuç içine kadar hissederken odadan çıktı, kapıyı kapattı ve tıklattı.

R- Gir.

R- Tek bir soru soruyorum ve tek bir cevap alacağımı umuyorum. Sekiz numara senden kaçmak ile alakalı bir şeylerden bahsetti mi?

Reginald'ın kafasına hücum etmişti bu düşünce aniden. Bunu soracağını kendi bile bilmiyordu ama Luther'ın odadan çıktığı o üç saniye aklına gelmişti bu fikir. Sonuçta istediği antikorun %70'ini almıştı ve bu vücuduna yeterdi. Ortaya bir kaçırılma efekti koyup kaçmış, hatta İTC'ye dönmüş olabilirdi. Bir insanın bu kadar iki yüzlü ve acımasız olması beklenmezdi ama söz konusu Hailey gibi biri olunca işler değişirdi. Kendi annesini katletmiş biriydi o. 

D- Sen neden bahsediyor-

R- Tek soru, tek cevap iki numara.

D- Hayır.

R- Gidebilirsin.

Diego kafa karışıklığı ile çatılan kaşları ile hızla odadan çıktığında Allison onun bu tavırlarına karşılık tuhaf bir bakış sergilemişti ortaya. Ofisin önünde bekleyen 6 kardeş de şaşırmıştı onun bu haline.

V- Bir sorun mu var Diego?

D- O..

B- O ne?

D- Kaçmış olabilir mi?

5-10 dakika sessiz kalmışlardı Diego'nun bu fikrine karşı. Gerçekten onları yüzüstü bırakıp gitmiş olabilir miydi? Bu düşünceleri Reginald'ın odasından gelen sitemli tahtaya vurma sesi bölmüştü.

A- Ben.. gitsem iyi olacak.

***

Herkese sorular sorulmuş, herkes bildikleri her şeyi anlatmıştı. Kısmen herkes tabii.

İTC / 22:20

E- Bak Ethan, her ne kadar söylediklerimize inansa da bir günden sonra sorgulamaya başlayacak. Her gün sana kendi geçmişinde dair şeyler soracak, merak edecek. Tamam, belki şu an her şey yolunda gidiyor olabilir ama bir süre sonra akıllanacak. Sence-

ET- El, bunları zamanı gelince konuşalım. Bak, hem fazlasıyla yutmuş gibi görünüyor. 

E- Şu anlık.

ET- Bizi ne zaman sorgulamaya başlarsa ne yapacağımızı o zaman düşünürüz. 

E- Eğer plan boka sararsa da bu sözleri sana kaşık kaşık yediririm ona göre.

ET- Pekala, yeter bu kadar. Yenileme için ilk adımları attık, şimdi sırada çalışan bulmada. 

E- Uhh, bunu nasıl yapacağız? 

ET- Orayı hiç düşünememiştim. Hem sadakatli, hem de planına sadık bir şekilde çalışan süikastçılara ihtiyacımız var. Aklına birileri geliyor mu El?

E- Denetimci Komisyon için özel bir sınav hazırlardı hatırlıyor musun? 2 aşamalı bir test. Sanırım.. 1967 yıllarında ortaya sürülmüştü bu fikir?

ET- İyi tamam, çok güzel. Ama testi nereden bulacağız? Hatırlarsan aptal herifler bütün binayı küle çevirmişti.

E- Evet, ama dosya deposu hariç.

ET- Dosya deposu?

E- Sadece çok güvenilir çalışanlara söylenen ve Komisyon'un en itinayla korunan sırlarından biridir dosya deposu. Dosyalar ne olursa olsun, herhangi bir afet veya şu an olduğumuz durumdaki bir baskına karşı bir kasada tutulur. Five göstermişti.

ET- Hayret, onunla ortak olmanın sadece zaman kaybı olduğunu düşünürdüm. Hala da düşünüyorum.

E- Ha ha. Çok komik. 


Agalar hikayede anlamadığınız nokta olursa buaradayım, sorabilirsiniz. Yazım yanlışım olabilir, hepimiz insanız sonuçta kjfldvapsroiw  sizi seviyore U3U

Paralel evrenden gelen üye     /   The Umbrella AcademyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin