Yirmi üçüncü Bölüm

30.4K 2K 1.7K
                                    

Medya: Rüzgar Çağlayan

İyi Okumalar :D

•••

Otuz iki diş sırıtarak aynadan kendimi süzdüm. Dün Çınar'ı ekerek gittiğim alışveriş merkezinden aldığım okul formam gayet güzel bir şekilde üzerime oturmuştu.

Belime kadar uzayan saçlarımı güzelce tarayıp salık bırakmıştım. Birkaç gündür Hayalet Casper'dan hallice olan solgun ve beyaz suratım daha dinç ve hoş duruyordu.

Güzel görünüyordum. Ve uzun bir aradan sonra daha enerjik ve iyi hissediyordum. Üzerime karabasan gibi çöken o boğucu havadan çıkmıştım. Göz yaşı torbalarım da artık yüksek oranda kuraklık seviyesine ulaştığı içinde rahattım.

Yani zırlamıyordum artık. Kotamı doldurmuştum Allah'a Şükür. Enerjim full depo doluydu.

Yere attığım çantamı sırtıma taktım. Telefonumu okul ceketimin cebine yerleştirdim. Sırıtarak, anahtarı aldım komidinin üzerinden. İçlerinden birinin yanıma geleceğinden emin olduğum için tabiki de kapımı kitlemiştim. İşi sağlama almak gerekti.

Elimle kapının kulpunu tutum. Anahtarı sokacakken kapı açılmıştı. Lan! Kapı açıldı. Şaka mı bu?

Sinirle bir nefes aldım.

Tabiki de kudretli Poyraz Çağlayın'ı bir kilit durduramazdı değil mi(!) Gözlerimi devirerek sert bir şekilde kapıyı örtüp merdivenlere yöneldim. Hala benim fikirlerime önem vermemesi can sıkıcıydı. Eğer kapımı kitleyecek kadar yanımda istemiyorsam, istemiyordurum.

Merdivenlerden inerken salona ilerledim. Henüz kimse yoktu. Ayrıca dün Poyraz abimin salonda yarattığı rönesans tablosundan eser yoktu. Her şey yerli yerinde ve normal duruyordu.

Mutfaktan sesler geliyordu. Çantamı portmantonun üzerine koyarak mutfağa ilerledim. Nuriye sultan kahvaltı hazırlıyordu. Dalgın duruyordu. İçeri girdiğimi farketmemişti. Sessiz sessiz yanına ilerleyerek hızla yanağını öpüp geri çekildim. "Ayy!" Bir anda çığlık attığında onun bu halini gülerek izledim.

"Kızım sen beni korkudan öksürecek misin? Niye öyle sessiz sessiz geliyorsun?" Ayağında ki terliği çıkararak popoma vurmaya başladığında kahkaha atarak kaçtım.

"Ne yapayım Nuroşum, işine öyle dalmışsın ki mutfağa girdiğimi bile farketmedin. Hayırdır kız, aşık mı oldun yoksa?" Dedim masadan bir salatalık alıp ağzıma atarak.

Eliyle elime bir tane vurmayı da ihmal etmemişti. "Ne aşkı kızım, geçti o işler bizden." Dedi dertli dertli.

Gülümseyerek yanına yaklaşıp tombul yanaklarını sıktım "Aaa ne geçmesi, taş gibi kadınsın Nuroşum. Elini sallasan ellisi, hava da kaparlar bak seni."

Nuriye sultan kocası Sedat amca öldüğünden beri yalnızdı. Sedat amca biz, yani Meriç ve ben 12 yaşındayken kalp krizinden vefat etmişti. Gerçekten çok iyi adamdı, Sedat Amca. Bizi kendi çocukları gibi severdi. Meriç ve abisi Mert abi neyse bizde oyduk gözünde. Hele beni çok severdi.

O öldükten sonra zor toparlanmışlardı. Bizde destek olmuştuk. Meriçle o zamanlarda daha yakın olmuştuk. Hem annesisiz hemde babasız büyüyen biri olarak en çok biz anlardık ya zaten onları.

"Dalga geçme kız benimle, geç hadi otur masaya. Abinler gelir şimdi." Dedi yanağımı öperek. Tekrar işine döndüğünde yüzü asılmıştı.

Kaşlarımı çatarak elinde ki tabakları alıp masaya koydum. Kollarından tutup sandalyeye oturttum "Yok yok sende bir sıkıntı var ben bilirim seni, bu yüz normalde böyle asık olmazdı. Anlat Nuriye sultanım beraber çözelim derdin neyse."

𝗗𝗶𝗸𝗸𝗮𝘁: 𝗔𝗯𝗶𝗹𝗲𝗿𝗶𝗺 𝗩𝗮𝗿!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin