"Harika. Problem çözüldü. İdari personellere bir bir dağıtıyorsun, dağıtıyoruz. Başı boş kalan bir paket olmasın, çünkü daha fazlasını alacak bütçemiz yok."

"Tamamdır."

Ellerimi çırpıp ortalığı kolaçan ettim. Serkan yine yalnızca burs koparmaya çalıştığı okulun personeliyle ilgileniyordu. Göz göze geldik. Onu yakaladığımı anladığı anda parmağını şıklatıp yan standa geçti. 

Biraz kaş göz hareketiyle tüm gün sıkıntısız şekilde geçip gidecek gibi gözüküyordu.

Zil çaldı.

Ekip olarak gerekli her hazırlığı yapmıştık. Denetleme sırası müdür Çağatay'daydı.

Koridor yavaş yavaş öğrencilerle dolmaya başlamışken görüş alanıma girdi. Açık gri takım elbisesinin içinde oraya buraya bakıyor, sanki her şeyde onun emeği varmış gibi gelen okullara hoşgeldiklerini söylüyordu. 

Detaylara göz gezdirdi. Her okulun kendi logosunu onlara tahsis ettiğimiz alanı kaplayacak şekilde standlarının tepesine asmıştık. Personellerinin indiği araçlardan reklam amaçlı yanlarında getirdikleri kitapçık, broşür, bilgi formlarını ve hediye etmek üzere yaptırdıkları kalemleri taşımalarına yardım etmiştik. Tek kişi gelen okullar da vardı, iki kişi gelenler de. Biz her halükarda iki kişi geleceklermiş gibi yiyecek ve içecek hazırlığımızı yapmıştık. Hepsi "mutfak alanı" dediğimiz arkada, standların gerisindeki girilmez bölgede duruyordu. 

Sıcak çay kahve servisi kesilmeyecekti. Herkes kendi sorumlu olduğu okulu takip edecek, öğrenciler arasında sorun çıkaran olursa araya girecekti. 

Bu okulun böyle bir şeyi garipseyeceği dünden belliydi.

İstedikleri kadar kavga çıkarabilirlerdi, dilerlerse birbirlerini kesip standları başımıza yıkabilirlerdi. 

Yeter ki ihtiyacım olan o on dakikanın bana sağlanmasıydı...

Ben beş diğer motoru da parçaladıktan sonra, okulu isterlerse ateşe bile verebilirlerdi.

"Ellerinize sağlık Ada Hanım."

Tüm standları bir kırmızı halı edasıyla selamladıktan sonra yanımda bitmişti Çağatay.

"Lütfen, ekibim çok sağlamdı," dedim gülümseyerek, yanımda duran Ceyda'yı gösterdim. "Onlar olmadan yapamazdım," dedim.

Çağatay Ceyda'ya döndü. "Nasıl ikna etti sizi?"

Kaşlarımı kaldırıp şaşkınlıkla aslında ben de bu sorunun yanıtını merak ediyorum bakışlarımı engelleyemedim. Ceyda'ya baktım. Cevap vermedi.

Çağatay tekrar sözü aldı. "Dersten kaytarmak için her şeyi yapabilecek potansiyeldesiniz yine, değil mi?" dedi şakayla karışık olarak. 

Aslında, pek de şaka değildi bu okulda.

Ceyda "Evet," dedi başını sallarken. "Hazal'a destek olmak için girdim ekibe. Yoksa ben de uğraşmazdım. Kendisine bir borcum vardı."

"Ne borcu diye sormalı mıyız?" 

Sessiz kalıp Çağatay'ın benim yerime benim sorularımı sormasına izin verebilirdim ama bu bana uzun vadede hiçbir fayda etmezdi. Ne Ceyda bu soruların gerçek yanıtlarını okulumuzun müdürüne söylerdi ne de daha yeni tanıştığı yeni kız olarak bana.

Madem Hazal'a borçlu kaldığında Atagül Lisesi öğrenci birliğine girebilecek kadar borçlarına sadıktı...

"Ben biliyorum Çağatay Bey. Kızsal bir mesele."

Arkada KalanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin