Sen böyle daha çok susarsın rüzgarcığım.

"Şaka gibi göz göre göre kardeşinizin bir hırsız olduğunu söylüyorsunuz. Yazık gerçekten..."

Sinirle bir nefes aldım. "Pekala, diyebilecek hiçbir şeyim yok. Bunca yıl abilerim ve ikizim olarak bana güvenmediyseniz, böyle bir şey yapamayacağımı anlamadıysanız demek ki hiçbir zaman abim ve ikizim olamamışsınız demektir." Dedim gözlerimden yaşların akmasına izin vererek.

Eğer ağlamazsam bu flash tv'den hallice olan performansıma inanmazlardı.

Ya da inanırlardı çünkü hepsi o kadar gergindi
ki şu an kalkıp bana sarılmamak için kendilerini sıkıyorlarmış gibiydi.

Yanaklarımdan akan gözyaşlarımı sildim "İnanmamak ya da güvenmemek tamamen sizin tercihiniz. Beni tanıyamadığınız için sizleri suçlamıyorum. Bu iş elbet ortaya çıkacak fakat..." diyerek sustum.

Poyraz abimin kahverengi gözlerine baktım. Yüz ifadesi dışarıdaki insanlara karşı takındığı tavrı gibi soğuk ve sertti ama gözleri her zaman ki gibi şefkatle parlıyordu.

Benim ağlamama bile dayanamayan poyraz beye de bir bakın. Kendi ayağına sıktın haberin yok.

"Belli ki ben sizi tanıyamamışım. Ne olursa olsun her zaman bana güvenen abilerim ve ikizim olduğunu sanıyordum. Hadi diyelim ki öyle oldu. Ben sizi gerçekten tanıyorum, siz bana inanıyorsunuz ve bu sadece sizin bana oynadığınız aptal bir şakadan ibaretse..." hepsi iyice gerilmişti.

Aaa daha karpuz kesecektik ne çabuk gerildiniz siz öyle?

Ellerimi koltuğun yanlarına vurarak oturduğum yerden yavaşça ayağa kalktım "İşte o zaman sizi hiç affetmem. Bana bir iftira atıldığı halde yanımda olmanız gerekirken, ben böyle bir durumdayken bu tavırlarınız yaptığınız saçma bir şakaysa işte o zaman tamamen silerim sizi."

Yemin ederim abimlerle hayatımın ne ciddi konuşmasını yapıyordum ve hala bir pot kırmamıştım. Eh bi Leonardo DiCaprio olmasakta oscar'ı hakediyorduk tabii.

"Ne?!" İlk tepki topraktan gelmişti. Ayağa kalktı hızlıca "Ne dediğinin farkında mısın sen yaprak?!" Korku ve endişeyle gözlerime bakıyordu.

Alayla ellerimi iki yana açtım "Oldukça açık değil miydim sence?"

Rüzgar abim ayağa kalkarak bana yaklaştı "Yaprak, şu an sinirlisin. Otur ve saçmalama güzelim hadi."

Geriye giderek bana yaklaşmasını engelledim "Asıl sen saçmalamayı kes! Geçmişsiniz karşıma hırsız olduğumu ima ediyorsunuz! Ne yapsaydım ayaklarınıza kapanıp sizi ikna etmeye mi çalışsaydım?!" Dedim sinirle.

Madem öyle oyunu kuralına göre oynayacaktık.

"Yaprak sesini yükseltme!" Dedi poyraz abim.
Sinirden ellerini yumruk yapmış sıkıyordu. Parmak boğumları beyazlamıştı.

Sinirle derin bir nefes aldım "Öyle mi, abi? Tek sorun sesimi yükseletmem mi gerçekten? Keşke sesimin yüksekliğini kafana taktığın kadar beni ne kadar kırdığının da farkında olsan." Dedim. Sesimden bile kırgınlığım apaçık belliydi.

Dolu dolu olan gözlerimle ona baktım. En sonunda dayanamayarak bakışlarını kaçırmıştı benden. Pişman gibi duruyordu. Bu kadar çabuk mu?

Gelen hıçkırığı engellemek için dudaklarımı ısırdım. Şu an gerçekten oynuyor muydum yoksa cidden ağlıyor muydum bilmiyorum ama bir sinir boşalması yaşadığım kesindi.

𝗗𝗶𝗸𝗸𝗮𝘁: 𝗔𝗯𝗶𝗹𝗲𝗿𝗶𝗺 𝗩𝗮𝗿!Where stories live. Discover now